Yasemin Karaköse
Erbakan Hoca, 28 Şubat ve Kudüs
ERBAKAN HOCA, 28 ŞUBAT VE KUDÜS
Ömründe sayısız başarıya imza atmış Erbakan hocamın, vefatının sene-i devriyesinde ilham verici hayatını anmadan, anlatmadan geçmek olmazdı.
İstanbul Erkek Lisesi, İstanbul Teknik Üniversitesi eğitimleri ve Almanya'da motor üzerine yaptığı çalışmalarla kazandığı parlak bir akademik kariyerden sonra, ince zekâsı, kuvvetli hitabeti ve sağlam entelektüel altyapısı ile dikkat toplayan Erbakan Hoca'nın, karizmatik bir lider olduğunu anlamak pek de uzun sürmemiştir.
Bağımsız aday olarak girdiği siyaseti, gerçekçi olmayan bir hayal olarak değerlendiren çevresindekilerin "Bir çiçekle bahar olmaz" eleştirilerine, Konya'dan aldığı çok sayıda oyla meclise girerek "Her baharın bir çiçekle başladığını" göstermiştir.
O günlerde manevi çizgideki siyasi fikir açlığını gideren, sonraki yıllarda "Milli Görüş" adını alacak ideoloji, uzun vadede halk nezdinde karşılığını bulacak; Bilim, teknoloji, ekonomi ve siyasi düzendeki projeler, geniş kitleler tarafından kabul edilecekti.
Siyasi hayatındaki ilk zaferi, kendisine "Mücahid" ünvanını verecek olan, Milli Selamet Partisi başkanı ve iktidar ortağı olduğu Kıbrıs Barış Harekatı başarısı, uluslararası güçlere karşı hedeflediği bir egemenlik galibiyeti, dolayısı ile bir "Dik Durma" anlamı taşıyordu.
En büyük hassasiyetlerinden birini oluşturan "Filistin Davası" Erbakan Hoca'nın siyasi arenadaki ilk günlerinden beri sahip çıktığı bir konu olmuş, defalarca baltalanmış siyasi hayatının 1980 Darbesi ayağında, Milli Selamet Partisi'nin gerçekleştirdiği "Kudüs Mitingi", partisinin kapatılmasına sebep olmuştur.
Cezaevi ve siyasi yasaklılık yılları, Onu mücadele için zemin olarak gördüğü siyasetten koparmamış, bilakis daha güçlü bir ideoloji olan "Milli Görüş" e sahip Refah Partisi ile yeniden siyasi hayata katılmıştır.
Erbakan Hoca, bu düzenle hegemon, ezici kapitalist düzenin yerine faizsiz "Adil Düzen" getirmeye ve iktisadi politikaya köksalmış uluslararası sermayeleri tasfiye etmeye çalışıyor; batıya bağımlılığı sona erdirip, milli atılımlarla kendine yetecek bir ülke inşa etmeye uğraşırken, diğer yandan D8 ile ümmeti tek çatı altında birleştirerek Türkiye'yi dünyada İslam'ın kalbi haline getirmeye ve içeride bu şuurda bir nesil yetiştirmeye çabalıyordu.
Katıldığı her ortamda dünyaya kuşatmaya çalışan zehirli bir tehlike olarak siyonizmi işaret ediyor, onunla mücadele edilmesi gerektiğini dile getiriyordu. “Doğu da bizim, Batı da bizim, Kudüs de bizim, zafer de bizim” iddasıyla, “ Beşbin yıllık mikrop” olarak nitelendirdiği Siyonizmle mücadelesinde Kudüs’e sahip çıkmayı, cihadın merkez noktasına koymuştur Erbakan Hoca.
Siyonizmin kurucusu olarak kabul edilen Theodor Herzl'ın 1897'de "Bugün burada Siyonist Devleti kurdum" dediği Basel'deki konferans salonunda 100 yıl sonra Müslümanları toplayarak "Bugün ben de burada Tevhid bayrağı açtım" demesi küresel oligarkların sabrını zorlayan cesur bir adım olmuştu.
Batı'nın ve içimizdeki işbirlikçilerinin yıllarca yıkmaya/yok etmeye çabaladıkları Büyük İslam Birliği'nin, hem de merkezi Türkiye olacak şekilde yeniden kurulmaya çalışılması ve ülkenin kendine yetme hayalleri, birilerini huzursuz etmiş; projelerdeki ilkelerle rejim bekçilerinin ilkelerinin suni çakışması onların harekete geçmesine yetmiştir.
Erbakan Hoca'nın ulusal ve uluslararası arenadaki adımları sermaye, asker ve medya üçlü ayağının, her gün kesintisiz, gazete manşetleri, haberler, programlar, ince siyasi mesajlarla…. Başörtüsü eylemleri… Polis müdahaleleri… İkna odaları… Kamusal alan safsatası… İhraçlar…la…"Rejim için tehlikeli bir gidiş" algısı oluşturulmuş, siyaset müdahaleye açık bir hale getirilmiş ve adını, modernleştirerek yumuşatmaya çalıştıkları bir "DARBE" ile 28 Şubat lekesi tarihe geçmiştir.
Gayri safi milli hasılanın üçte biri buhar olurken Erbakan Hoca’yı iktidardan uzaklaştırmak adına birilerinin piyonluğunu yapanlar, koca nesli bu uğurda harcamaktan da geri kalmamıştır.
"Şeftali yerine motor üretmeliyiz" diyen bir dehanın ve dahası bir ülkenin önünün "Balans” denilen sözümona bir demokrasi ayarı ile kesilmesi elbette tesadüf değildi.
Desteklediği sermayeye "YEŞİL", partisine "ODAK", yoluna "İRTİCA" denmesi de tesadüf değildi. Bunun adı "BEDEL" di.
Erbakan Hoca, küresel sisteme başkaldırmanın, Kudüs'e sahip çıkmanın, özgürlük istemenin ödenecek bedelleri olduğunu biliyordu. Bunu bilerek yola çıkmıştı.
Ondan ilhan alan Gazze Destek Filosu "MAVİ MARMARA" hareketi de bedeli göze alarak yola çıkmıştı. O da bedelini ödedi ve galip oldu.
Bugün bu satırları yazdıran "MİNNET", gösteriyor ki: Kazanan mücadeledir!
Erbakan Hoca'mın cesaretinden zerre nasiplenebilmişsek eğer, bu mücadele hiç bitmeyecek demektir! Ve zafer, mücadele edenlerindir!
Rabbim sana rahmet eylesin Hocam.
YASEMİN KARAKÖSE
28.02.2021
Henüz Yorum yok