Yasemin Karaköse

Ölümün Elma Koktuğu Belde : Halepçe

ÖLÜMÜN ELMA KOKTUĞU BELDE: HALEPÇE

16 Mart 1988... Ölüm, kadınları, çocukları, yaşlıları elma kokusu ile çağırmıştı. Soludukları hava ile nefes boruları yanan, gözleri adeta eriyen, bedenleri alev topuna atılmış gibi soyulan cansız bedenler sokaklarda yatıyordu. Savaş suçu olarak sayılan sarin ve hardal gazları ile bir şehir topyekün ortadan kaldırılmak istenmişti. Şahitlik edenlerin yıllarca gözyaşlarını tutamadığını söylediği bu vahşet nasıl başlamıştı?

Dicle ile Fırat nehirlerinin birleşerek Basra Körfezi'ne döküldüğü ve zengin petrol yataklarının bulunduğu Şattülarap Bölgesi, İran ve Irak Devleti arasında bir rekabet alanı idi.

Yıllar içinde, İran'ın Kuzey Irak Kürtleri ile işbirliği yapmaması ve Irak'ın Şattülarap Bölgesi'nde varlığının tanınmasını içeren anlaşma denemeleri başarıya ulaşamadı.

İran'ın 1979 devrimi ile Humeyni liderliğinde Şii Devleti'ne dönüşmesi, nüfusunun yüzde kırkı Şii olan Irak Devleti'ni sınır komşusuna karşı daha da agresifleşmesine sebep oldu. Yıllar süren gerginlik, Irak'ın İran'a saldırısı ile savaşa dönüştü.

8 yıl süren, en çok arabulucusu olup hiçbir netice alınmamış savaş olarak tarihe geçen İran-Irak Savaşı'nın askeri anlamda bir kazananı olmamış; savaş, her iki taraf için de büyük bir ekonomik yıkım ve 1 milyondan fazla can kaybı ile sonuçlanmıştır.

Savaşın bitmesinden birkaç ay önce, Irak yönetimi, İran sınırına yakın bölge olan ve İran'a destek veren muhalif unsurların barındığı, Halepçe'yi, 5 saat süreyle kimyasal silahlarla vurmuş, çoğunluğu kadın ve çocuk olan 5000'den fazla sivil, bu saldırıda hayatını kaybetmiş, 7000'den fazlası da yaralanmıştır.

Bu uzun süreçte Dünya, menfaatine göre tarafını/tarafsızlığı seçmiş, pek çok uygar devlet(!) fırsatı değerlendirerek silah alış verişini hızlandırmıştır.

  "Aslında kimyasal silah hiç yoktu" diyen muhalifleri susturan, Irak halkı katledilirken ses çıkarmak bir yana her iki tarafa da silah satmaya devam eden, dünyada en çok kimyasal silah üretip kullanan ve uluslararası anlaşmaları en çok ihlal eden okyanus ötesi demokrasi dağıtıcısı devlet, yıllar sonra kimyasal silah tehdidi iddiasıyla aynı bölgeyi işgal eder.

Devrildikten sonra ülkesinde kurulan özel bir mahkemede yargılanan katliamın faili Irak Devlet Başkanı Saddam "Katliamdan haberim yoktu" savunması yapar. Onun idamı ile bölgedeki katliamların yargılanması tamamlanmış ve adalet sağlanmış olur(!) AB, idamı "Barbarlık" olarak niteler. İran, memnuniyetini ifade eder.

Doğrusu? ALLAHU ALEM...

Hırsından gözü dönmüş insanoğlunun doğruyla yanlışı büyük bir maharetle birbirine kattığı dünyada, sadece vicdan ölçüsüyle gözümüzün önünde duran gerçeklere bakmamız yeter belki de.

Gerçek; Halepçe'ye sembol olan kundaktaki oğlunun minik bedenine sarılmış babanın çaresizliğidir... Gerçek; hiç bir gerekçenin bir masumun ölümünü haklı çıkarmayacağıdır. Gerçek; dünyadaki hiç bir menfaatin akacak bir damla kandan daha değerli olmadığıdır.

Tek gerçek; her insanın insanlık onuruna yakışır şekilde yaşaması gerektiğidir. Ve hiç bir hayat ucuz değildir.

YASEMİN KARAKÖSE

16.03.2021

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri