Ebubekir Bilgiç
Dijital Evlerde Müslümanhaneler
DİJİTAL EVLERDE MÜSLÜMANHANELER
Dünya ile birlikte yaşadığımız şu salgın döneminde, hastalığın bulaşma riskinden dolayı konunun uzmanları sürekli evlerimizde kalmayı telkin ediyor, önlemler de yetkililer tarafından bu minvalde alınıyor. Öyle ki okullar bile açılamadığından çocukların eğitimi dijital platformlar üzerinden evlerimize taşınmış durumda.
Peki bunun yanında bir teklifimiz olmayacak mı? Elbette olacak! Dijital evlerde Müslümanhaneler sözü üzerinden konuyu biraz daha açalım.
İnsan bir kere eğilmeye görsün. Eğildikçe kamburlaşır, sırtında oluşan yük. Ağrı vermez fakat doğrulmasına da müsaade etmez!
Merhum Cahit Zarifoğlu’nun “Bir Değirmendir Dünya” kitabında yer alan “Bir Küçük Teklif” başlıklı yazısında Müslümanların bu durumuna işaret ederek “Yarım asırdır İslam dışı bir düzenin kamburunu taşıyoruz” diyor. Bu sözün söylendiği tarih dikkate alınırsa sözün üzerinden bir yarım asır daha geçmiş ve kendi zamanının üzerine eklenmiş durumda.
Bir nevi hanelerimize çekilen bir manifesto niteliğinde olan yazıya bakılınca, bugün de bu kamburu henüz sırtımızdan atmış, atabilmiş değiliz. Zarifoğlu’da dünün bugünden farkının olmadığını işaret ediyor bizlere adeta.
Peki bu kamburluktan kurtulmak için bir yol yok mu? Elbette var. Nereden başlamalıyız? Sorusunun cevabını son derece yalın bir biçimde sunuyor bizlere yazısında: ”Evlerimizden!”
Zarifoğluna göre, sırtımızdaki bu kamburu atmanın yolu evvela evlerimizden geçiyor. Evlerimizi onun tabiriyle “Müslümanhaneler” olarak şekillendirmediğimiz için kendi hakikatimize dikkat kesilemiyoruz.
Müslümanhanelerimize girdiğimiz vakit eşyalardan giyindiğimiz kıyafetlere, çoluk çocuğumuzdan tutun oturup kalkmamıza ve kullandığımız sözcüklere varıncaya kadar bizim kimliğimizi şekillendiren ne varsa Müslüman nazarıyla bakmamız gerekiyor. Bu hakikatle baktığımızda düzeltilecek çok şeyin olduğunun farkına varacağımızı bize hatırlatıyor.
Kendimizin ve çocuklarımızın eğitimini okula okadar hapsetmişiz ki aileler çocuklarının eğitimlerinden kaygı duyduklarına sıkça şahit oluyoruz. Bu kaygı diploma avcılığı ve bir iş sahibi olmak gibi kısır döngüden öteye gidebilmiş değil maalesef. Bu durum nicelik olarak bir şey ifade edebilir. Fakat nitelik bakımından vasat bir birey profili ortaya çıkaracağı kaçınılmazdır. Okul eğitiminin hayatın sadece bir yüzü olduğu bu tecrübeye sahip insanların malumudur. Oysa hakikat Müslüman bir kimlikle bunlara sahip olmak değil mi?
Dijital eğitimin evlerde varlık gösterdiği şu günlerde bizlere ev eğitimiyle ilgili kavramsal bir çerçeve çizen Zarifoğlu’nun bu çerçeveyi çizerken gerçeklikten uzak biçimde ortaya atmadığını Zarifoğlu’nun çocuklarının babalarına dair hatıralarında görüyoruz. Onun çocuklar üzerine yazdığı hikayelere baktığımızda Müslümanhanede çocuk seslerinin arasında ortaya çıktığını görüyoruz.
Zarifoğlu zamanının ötesine yazıyor sözcüklerini adeta. “Halk aşksızsa sokaklar banka dükkânlarıyla doludur.” Dizesiyle hala sesleniyor çağımıza. Kulak vermek Müslüman yüreklere düşüyor.
1 Yorum
Mustafa
28 Eylül 2020