Ebubekir Bilgiç

10 Dakika

10 DAKİKA

10 dakikada neler yaşanır? 10 Dakikada neleri görürüz ya da neleri göremeyiz? Bu sorular burada dursun. Yazının ilerleyen kısmında bu sorulara geri döneceğim.

Son yüzyılda Batı medeniyetinin, özellikle II. Dünya Savaşı’nın sonrasında ortaya koyduğu temel insan hakları ve gelişmişlik ekseninde oluşturduğu çizgide yaşanan kırılmaya içinden geçtiğim günlerde hep birlikte şahitlik ediyoruz. Bu kırılmanın etkisiyle sarsılan Batının, geliştirdiği çeşitli aygıtlarla toplumların belleğini örtbas edebileceği yanılgısına kapılarak kendini kamufle ettiği modern, özgürlükçü, evrensel değerlere bağlı ve gelişmişlik sekmentinde tutma çabasına rağmen her geçen gün biraz daha dibe doğru çöküşünü ibretle izliyoruz.

Batının öteki olarak tanımladığı Doğulu insan profilini, şahsına münhasır parametreler ile ölçerek medeni olarak evrimini henüz tamamlamamış olarak görmesi oldukça acıdır. Ben merkezli toplum sosyolojisinin gövdesinde kabuk bağlamış bu anlayışın, son yaşanan mülteci dramına karşı yaklaşımıyla, artık sürdürülebilir yanının olmadığı gibi bu sürdürülemezlik gerçeğini de gizlemeye takatinin kalmadığı son insanlık kriziyle ayyuka çıkmıştır.

Aslında bu gerçek yeni olmamakla beraber, yakın tarihte Batının evrensel anlamda ortaya sürdüğü tezlerin ve kendini üstüncü gören anlayışın bir geri tepkimesi olarak doğmuştur. 90’lı yıllarda Bosna Savaşı’nın yaşandığı dönemde Avrupa’nın ortasında Boşnak halkının çektiği acılar hafızalardaki tazeliğini hala korumaktadır. Belki Batı’nın ileri sürdüğü savların en büyük sınavını verdiği yer Bosna Hersek olmuştur. Avrupa bu sınavı Bosna’da katliam, zulüm ve sürgünlere göz yumarak kaybetmiştir. Bu sebeple Batı, kendi krizini kendi körükleyen, kendi ateşine kendi sırtında odun taşıyan insan figürünü de tam anlamıyla yansıtmaktadır.

Bu figür, Suriyeli mülteciler ve diğer göçmenlerin Avrupa’ya doğru yolculuğunun önünün açılması sonrasında sınır hattında yaşanan mülteci krizinin doğrudan muhatabıdır. Kriz noktası, kendi değerleriyle çelişen anlayışın görünür kılındığı sınırın başlangıcıdır aslında. Öyle ki kendi oluşturduğu ve inandığını iddia ettikleri bu değerleri helvadan putlar gibi acıktıklarında yemekten çekinmeyen bu anlayışın sınırların içerisine doğru ilerledikçe, ‘İslamofobi’ ‘yabancı düşmanlığı’ gibi açıldığında kapanması zor kapıların eşiğinin zorlandığı, görünürlüğünün arttığı bir vakıa olarak sürekli kendini yenilemektedir.

 Bu vakıayı bir noktada görünür kılan Bosna Savaşı’ndan Suriye İç Savaşı’na değin geldiğimiz süreçte bu iki örneği anlamamıza ve yaşanan acıların tüm genel geçer varyasyonlarda görülmesinin muhtemel olduğuna inandığım 10 dakikalık bir kısa filmden bahsetmek istiyorum. Yazımın başında belirttiğim soruların cevabı da bu filmin içerisindedir. Bosnalı yönetmen Ahmed İmovovic’in 2002 yılında çektiği European Film Awards'da en iyi kısa film ödüllüne layık görülen “10 Minuta”(10 Dakika) isimli kısa filmde, Bosna Savaşı sırasında Paris ve Saray Bosna’da aynı zaman dilimi içerisinde 10 dakikada neler yaşanır? 10 dakikada neleri görürüz ya da neleri göremeyiz? Sorularının cevabını arayabiliriz.

Filmin üzerinden biraz zaman geçmiş olsa da hikâyedeki özgünlük kendinden önceki ve sonraki hikâyelerle benzerlik taşıdığından dolayı güncelliğini korumaktadır. Filmin 10 dakika içerisinde verdiği mesaja bakarak, vicdani anlamda nerede durduğumuzu bize göstermesi bakımından mühim olduğunu düşünüyorum.

 Ayrıca, mültecilere karşı onların hangi şartlarda yurtlarını terk edip geldiklerini, yaşadıkları dramı ve en önemlisi savaş kavramını anlamamıza katkı sağlaması bakımından da önemli görüyorum. Arada bir kalbimizi, vicdanımızı yoklamamız gerektiği inancındayım. Yoklayalım ki kulakları olup duymayan, gözleri olup görmeyenler, dilleri olupta susanlar güruhundan olmayalım.  İzlemek isteyenler için linkini de şuracığa bırakıyorum. Selametle…

Link: https://www.youtube.com/watch?v=A6t3dB4Ur98  (10 Minuta (2002) Ahmed İmamoviç (Türkçe Altyazılı)

1 Yorum

Tertip 55

Tertip 55

09 Mart 2020
Helâl olsun kardeşim benimbenin başarılar dilerim niyetlenmis olduğun yolda

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri