Ahmet Mercan

Memleketimin Çocukları

Futbol oynadığı dönemde zaman zaman oturduğu yedek kulübesindeki sert plastik koltukta eskiden kalma alışkanlıkla iki ayağını ayırmış eli çenesinde dirseğini dizine dayamış şekilde oturuyordu. Şapkası, karşıdan vuran güneşi siper etmiş yine de gözüne gelen güneşin vurmasıyla kıstığı gözlerle önünde bir topun peşinde koşan ayaklara odaklanmıştı. Bu ayakların içlerinde bir çift ayak vardı ki top ile şiir yazıyordu kendi tabiriyle. Bu yetenekler kaybolacaktı. Bir anda hüzünle karışık umutsuzluk yüreğinin en masum yerinden yakalamıştı. Bu sıkıcı muhasebenin uzamaması için “Ne yapabilirim ki?” diyerek kestirip atmak istedi ama bu ne yapabilirim sözü daha büyük bir muhasebenin kapısını araladı. Kafasını biraz daha kaldırınca stadın köşesindeki bayrak gönderilerini gördü. Bayrak gönderlerinin üzerindeki Ay Yıldızlı bayrağı ve yanındaki Gençlik ve Spor Bakanlığının bayrağını görünce biraz duraksadı. İstemsizce yerinden kalktı. Boynundaki düdüğü ağzına götürüp çaldı. Topa dalmış olan çocuklar bu düdük sesiyle bir anda durdular ve düdük sesinin geldiği yöne doğru döndü. Düdüğü çalan Muammer hocalarıydı. Hoca kendilerine doğru yavaş ve düşünceli adımlarla geliyordu. Az önce bileklerine hayran olduğu çocuğu omuzundan tuttu ona dönerek

-Tosunum senin adın ne

-Hasan Said hocam.

-Aslanım sen kaça gidiyorsun

-Dörde gidiyorum Hocam.

Hasan Said ve diğer çocukların meraklı bakışları altında Muammer Hoca Hasan Said'e

-Bak Said! Şimdi ben yıl boyunca kurs düzenleyeceğim. Futbol kursu olacak. Sende yetenek var. Bu kursa düzenli olarak gelir misin?

Kayseri'nin en ücra ilçelerinden birisi olan Yahyalı’da bir memleket sevdalısının memleket çocuklarının hayalleriyle hayallenen genç futbol hocasının hikayesi böyle başladı. Yaz spor okullarında gözüne çarpan yeteneklerin kaybolmaması için çırpınan memleket sevdalısı Muammer Benli kendi kendine karar vermişti. Mücadele edecekti. En azından bu yeteneklerin kaybolmaması için bir şeyler yapacaktı. Zaten Gençlik Spor İlçe Müdürlükleri de bunun için kurulmuştu. Genç yetenekleri Türk Sporuna kazandırmak için devletin her ilçeye yaptığı spor yatırımları bunun içindi. 10 yetenekli çocuğu etrafında toplayıp uzun bir yolculuğa çıkmıştı Muammer Hoca. Kendisi de başarılı bir futbolcu olan Muammer Hoca aktif futbolu bıraktıktan sonra sportif eğitim uzmanı olarak Yahyalı Gençlik ve Spor İlçe Müdürlüğü'nde çalışıyordu. Şimdi futbol tecrübelerini bu çocuklara aktarma misyonunu üstlenmişti. 2014 yazına kadar düzenli bir biçimde futbol kursuna devam etti Hoca. 2014 yazında düzenlenen yaz spor okulları onun için ayrı bir heyecan kaynağıydı. Yeni yetenekleri bu 10 kişilik cengaverlerin içine katacaktı. Bir kuyumcu hassasiyetiyle o yaz yeni yetenekleri cengaverlerin içine katmıştı. Yılmadan 2014 yılı boyunca 22 kişilik yeni takımını çalıştırdı. 2015 ve 2016 yılında da devam etti usanmadan. Takım 40 kişi olmuştu. İstediklerini yapan, modern futbol gereklerini yerine getiren güzel bir takım kurmuştu. Muammer Hoca çalışıyordu büyük hevesle ancak yıllar geçtikçe bir isteksizlik başladı Muammer Hoca’da. Yavaş yavaş hevesi kırılıyordu. 2019 yılına gelmiş yeteneklerini gördüğü ilk çocuklar artık büyümüştü. Bu çocukları en iyi şekilde yetiştirmiş ama sonuca yönelik hiçbir şey yapamamıştı. En büyük beklentisi bu çocukların yeteneğini kendisinden başka birilerinin görüp bu çocukların elinden tutup bir yerlere getirmesiydi. 4 yılı devirdiği bu kurs onun gözünde artık değersizleşmeye başlamıştı. Başta yeteneklerinin kaybolmasına gönlü razı olmadığı çocuklar şimdi futbolun tüm gereklerini bilen donanımlı yetenekli çocuklar olarak kaybolup gidiyordu. Buraya kadar Muammer dedi. Sen mücadeleni verdin ama gücün buraya kadar yetiyormuş. Bu kursun yerine başka bir şeyler yapmalıyım dedi. 2019 yılının Haziran ayında bu kursa son vermeye karar verdi. En azından kafasındaki plan buydu. Mart ayıydı. Bir cumartesi günü soğuk bir cumartesi günü kurstaki çocuklara çift kale maç yaptırıyordu. Gözü bir an için stadın giriş kapısına gitti. Orta boylu gözlüklü haline bakınca öğretmen sandığı biri kendine doğru geliyordu. Kısa bir tanışmadan sonra bu kişinin çocuklardan birisinin babası olduğunu öğrendi. Karşındaki bu kişi çocukların maçını izledikten sonra “Hocam çok güzel şeyler yapmışsın ama bazı şeyler eksik” demişti. Yeni tanıştığı birinin bu şekilde giriş yapmasını biraz yadırgamıştı ama yine de yaptığı işle ilgili bir şeyler söylemesi hoşuna gitti. Karşısındaki medyanın öneminden bahsediyor kurumsallaşmanın gerekliliğini anlatıyordu. Kendi alanı olmadığı için çok da karşılık veremiyordu ama dikkatlice dinlemeye çalışıyordu. Konu en sonunda bir hafta sonu çocukların fotoğraflarının çekilmesine ve Müdürlüğün portalında haber yapılmasına gelmişti. Muammer Hoca çok da itiraz etmeden kabul etti bu öneriyi. Mehmet Bey çok heyecanlı duruyordu. Bu heyecana saygısızlık yapmak olurdu itiraz etmek Mehmet Bey’in söylediklerine. Randevulaştıkları gün geldiğinde kurstaki çocuklar bir okuldan emanet alınan tek tip formalarla fotoğrafları çekildi. Bu fotoğraflar kurumun portalında yayınlandı ve o gün Muammer Hocanın futbol kursu için tarihi bir dönüm noktası oldu. Haber siteleri bu fotoğrafları ve kurs hakkındaki bilgileri yayınladı. Muammer Hocanın ve Mehmet Bey’in attıkları adım çok ciddi bir ses getirmişti. Amatör spor basın muhabirleri Muammer Hoca ile irtibat kurmuşlardı. Artık futbol camiasında cılızda da olsa sesleri duyulmuştu. Bir kamu kurumunda görevli olan bu kurumda basın işlerine bakan Mehmet Bey de heyecanlanmıştı attıkları adımın ses getirmesinden. Ortaya koydukları para ile çocuklara forma yaptırdılar. Basın her hafta bir haberlerini yaptı Muammer Hoca ve cengaverlerinin. Küçük kartopu büyüyerek çığa doğru dönüyordu. O yaz kursu kapatmayı düşünen Muammer Hoca artık daha heyecanlı bir şekilde sarılmıştı işine. Haziran ayında Kayserispor'un altyapı seçmelerine Mehmet Bey'in de teşviki ile 9 oyuncu ile katıldı. 9 oyuncusunun 8'i Kayserispor altyapı antrenmanlarına davet edildi. Muammer Hoca bu baş döndürücü hıza kendisi de inanamıyordu. Mehmet bey atom karınca gibi habire bir şeyler diyor hedef koyuyor bir şeyler yapmaya çalışıyordu. Makinanın çarkları gibi olmuşlardı. Çarkın biri hareket edince diğeri de o çarka bağlı olarak hareket ediyordu. Süper Lig takımlarından birinin altyapı takımı ile hazırlık maçı yapacaklardı. Muammer hocanın ilk ciddi sınavıydı. Bir taraftan çocukların yeteneklerini çocuklara verdiğinin karşılığını sahada görüp görmeme fırsatını göreceği için çok istiyordu bu hazırlık maçını. Bir taraftan da tecrübesizlik sebebiyle kursundaki çocuklar ezilirse bir daha özgüven aşılaması yapamayacağı riskini düşünerek bu maçtan biraz da çekiniyordu. Ama Muammer Hoca ve çocukları o gün o takımı 2-1 yenmişlerdi. Hem de deplasmanda yemişlerdi. O gün çocukların ayağındaki ayakkabılar dikkatlerini çekmişti Muammer Hoca ile Mehmet beyin. Çocukların çoğunun ayağında krampon yoktu ve ayakları kayıyordu çim sahada. Mehmet bey ikinci el eşya satan bir siteden çocuklara kramponlar almıştı. Artık formasıyla ayakkabısıyla tam bir takım olmuşlardı. Tüfad Türkiye seçmelerine 5 oyuncu ile katılmışlar 3 oyuncuları asil kadrodan, 2 oyuncuları yedek kadrodan seçmeleri kazanmışlardı. Türkiye'nin en önemli teknik adamlarından Kayserispor’un hocalığını da yapan Bülent Uygun Muammer Hoca ve çocuklarını ziyarete gelmişti. Bülent Hocanın onuruna yapılan maçta Bülent Hoca kendi tabiriyle mest olmuştu. Muammer Hocayı tebrik etmiş, TRT spora yaptığı açıklamada Yahyalı'da Muammer Hoca'nın uyguladığı bu sistemi uygularsak Türkiye'deki altyapı sorunun ciddi anlamda çözüleceğini ifade etmişti. Muammer Hoca’nın bu açıklama üzerine gözleri dolmuştu. 5 yıl önce tohumunu attığı bu fidanlar artık meyveye durmuştu. Bu kursa karar verdiği koltuğa oturarak gönderdeki bayraklara baktı. Ben vazifemi yaptım bundan sonra da daha gayretli şekilde vazifemi yerine getireceğim dedi. Muammer Hoca sevdalandığı memleketinin çocuklarının bir yere gelmesinden Devleti'nin trilyonlar akıtıp yaptığı tesislerin amacına uygun kullanılmasından dolayı gururluydu. Bunu lütfeden Allah’a ne kadar şükretse azdı.  Muammer Hoca’nın kaleminden çıkan bu hikaye bize bu ülkenin potansiyelini kullandığınız zaman nasıl sonuçlar aldığınızı gösteriyor. Yapmadığın zaman kimse niye yaptın demez yaptığın zaman bir olumsuzlukta eleştirilirsin zihniyetini yıkmadan biz bu ülkede hiçbir şeyi layıkıyla yapamayız. Kendisine söylenen “Hocam çok büyük işler başarıyorsun” sözüne “Benim dediğiniz gibi bir başarım yok. Ben standart çalışmayı oturtmaya çalışıyorum. Aldığımı hak etmeye çalışıyorum. Eğer herkes standardı bulsaydı benim bu başarı dediğiniz çalışmalar standart olurdu diyerek noktayı koyuyordu.

1 Yorum

Klm

Klm

09 Eylül 2020
Allah bu ülkenin çocuklarına zeval vermesin

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri