- 13 Ağustos 2022 - İslami Dayanışma Oyunları
- 18 Haziran 2022 - Babalar Günü & İskender Serbest
- 15 Nisan 2022 - Akçalı Mehmet Amca
- 20 Ekim 2021 - Bebeğin Beşiği Çamdan
- 04 Mart 2021 - Demirtaş Babayın Oğlu mu?
- 08 Şubat 2021 - Kucak Dolusu Sarılalım
- 10 Aralık 2020 - Var mı Sende O Yürek?
- 20 Kasım 2020 - “ Bülent Amca! “
- 16 Kasım 2020 - ''Diyanet, Tababet ve Siyaset''
- 26 Ekim 2020 - Antika
- 01 Ekim 2020 - Tsundoku: ‘‘Kitap Satın Alıp Okumama Hastalığı’’
- 18 Ağustos 2020 - Milli Eğitim Bakanı'na Açık Mektup
- 17 Temmuz 2020 - Felsefe, Edebiyat, Demogoji ve Boş Yapma (!) ''
- 21 Nisan 2020 - Torpilin Adı Referans Olmuş!...
- 24 Mart 2020 - Virüs Sayesinde (!)
- 04 Mart 2020 - Memur Ol, Yangel Yat !!
Orhangazi Serbest
Nerede O Eski Ramazanlar (!)
Mübarek Ramazan ayının gelmesiyle birlikte bir bölümü dini inançtan, bir diğer bölümü de artık kültürel kodlara işlemiş belirli söylemler ortaya çıkar. Genelde büyüklerimiz tarafından duymaya alıştığımız ‘’ Nerede o eski Ramazanlar? ‘’ hayıflanması da bunlardan bir tanesidir. Ne kadar da haklı bir özlem ve sitem ögesi barındırdığını bilmekle beraber; bazı zamanlar da kabullenmeyip;
‘’ Ne varmış şimdiki ramazanlarda! İftar aynı, sahur aynı, oruç da yine bir ay! Değişen ne var ki? Eskiden bir ay oruç tutuyordunuz da, şimdi iki haftamı tutuyorsunuz? Eskiden teravih namazı yirmi rekâttı da, şimdi on rekâta mı düştü? Eskiden iftarlar suyla, hurmayla açılıyordu da şimdi gazlı içeceklerle mi açılıyor?’’ Diyerek söylendiğim de olmuştu. Tabi ki de bu işin latifesiydi.
‘’ Eskiden komşuluk ve paylaşımın ön planda olduğu ramazanlar yaşanırdı. Elde olan paylaşılır, normalde yetmeyecek yemekler bereketlenirdi. Herkesin mutlu olduğu iftarlar yapılırdı. Kısacası bunları duymuştum. Yani geçmişe duyulan hasret ve özlem adına ne derseniz işte…
Bu cümle ile dile geliyor mazi, bu cümle ile yâd ediliyor yaşanmışlıklar.
Nitekim bu sefer maalesef ‘’ Nerede o eski ramazanlar ‘’ serzenişinin hakkını vereceğiz. Yediden yetmişe! Bu muhabbetin, bu kadar hüzünlü olacağı aklımın ucundan dahi geçmezdi. Şimdi ciddi anlamda özlem dolu, buruk bir ramazan geçiriyoruz.
Camide teravih kılamıyor, sıcacık ramazan pidesini iftardan saatler önce alıyoruz. Oturma odasının bir ucundan diğer ucuna serilen sofra bezinin etrafı bom boş kaldı ve misafir kabul edemiyoruz. Bayram sabahı mı? Hiç sormayın. El öpülmeyecek, kucaklaşmalar nasipse diğer bayramlara kalacak. Şeker toplamaya çekinen çocuklar; bu sefer çekinmekten değil de zorunluluktan bir bayramdan mahrum kalacaklar.
Bitirmeden suya sabuna dokunmakta gerek diyorum. Bu sebeple iyi tarafına bakıyorum, yadırgarsanız yadırgayın! Oh ki ne oh! Beş yıldızlı otellerin şatafatlı iftar sofraları boş kalacak.
Bilmem ne Dayanışma Derneğinin ‘’Yiyiniz, içiniz- güya -israf etmeyiniz’’. Ziyafetlerinden de kurtulduk.
Ha bir de, birilerinin kameralara oynanan yapmacık fakir sofrasındayız pozları var. Umarım onlardan da kurtulmuşuzdur.
Ruhumuzu ve çevremizi tatlandıran mutlu, umutlu, bereketli bayramlarda buluşmak umuduyla.
1 Yorum
Altan
26 Ekim 2020