ALİ KEMAL ERGÜL

-YENİ- GÜNÜMÜZ ÇEVRE SORUNLARINA GELENEKSEL BİR YAKLAŞIM: AHİLİK ANLAYIŞI

 

GÜNÜMÜZ ÇEVRE SORUNLARINA GELENEKSEL BİR YAKLAŞIM: AHİLİK ANLAYIŞI

Giriş

Günümüz dünyasında, insan faaliyetlerinin doğa üzerindeki olumsuz etkileri giderek daha belirgin hale gelmekte, bu durum çevresel sorunların derinleşmesine neden olmaktadır. Sanayileşme, hızlı kentleşme ve aşırı tüketim, doğal kaynakların hızla tükenmesi, iklim değişikliği ve biyoçeşitlilik kaybı gibi kritik sorunları beraberinde getirmiştir. Modern tüketim alışkanlıklarının doğurmuş olduğu bu sorunlar, yalnızca ekosistemler üzerinde değil, aynı zamanda sosyal yapılar ve insan sağlığı üzerinde de ciddi olumsuz etkiler meydana getirmektedir. Dolayısıyla, sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmak amacıyla çevre bilincinin artırılması ve tüketim anlayışında yeni bir paradigma değişikliğine gidilmesi zorunlu hale gelmiştir.

Bu bağlamda, geleneksel değerlerin ve yaklaşımların yeniden değerlendirilmesi büyük bir önem taşımaktadır. Türk kültüründe köklü bir geçmişe sahip olan ahilik, tarihsel süreçte sadece ekonomik bir yapı değil, aynı zamanda sosyal ve etik değerleri de içeren bütünsel bir yaşam biçimi olarak ortaya çıkmıştır. 13. yüzyılda Anadolu’da tesis edilen ahilik teşkilatı, esnaf ve zanaatkarlar arasında dayanışmayı, kaliteyi ve ahlaki sorumlulukları teşvik eden bir sistem olarak bilinmektedir. Ahilik, bireylerin toplumsal çıkarları gözeterek hareket etmelerini sağlamakla kalmayıp, aynı zamanda doğal kaynakların korunmasına yönelik bir anlayış sunmaktadır.

Günümüzde karşılaşılan çevresel sorunlara yönelik çözümler arayışında, ahiliğin temel ilkeleri – yerel üretim, toplumsal dayanışma, doğaya saygı ve sürdürülebilirlik – büyük bir önem taşımaktadır. Ahilik, bireyleri yalnızca ekonomik çıkarlar doğrultusunda değil, aynı zamanda çevresel sürdürülebilirlik bağlamında da sorumluluk sahibi olmaya yönlendiren bir model sunmaktadır. Bu model, bireylerin ve toplumların daha sürdürülebilir yaşam pratikleri geliştirmelerine olanak tanıyan değerleri içermektedir.

Aynı zamanda, tüketime dayalı yaşam biçimlerinin sorgulanması ve çevresel etkilerin dikkate alınması, ahilik anlayışının modern dünyada yeniden canlandırılması ihtiyacını ortaya koymaktadır. Ahilik ilkelerinin günümüzde nasıl uygulanabileceği ve çevresel sorunlara nasıl çözümler sunabileceği üzerinde durmak, bu bağlamda önem arz etmektedir. Ahilik, geçmişin bir mirası olmanın ötesinde, geleceğin sürdürülebilir yaşam pratiklerine ışık tutan bir rehber olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bu makalede, günümüz çevre sorunlarına geleneksel bir yaklaşım olarak ahiliğin sunduğu modelin detayları, ahilik değerlerinin çevresel sürdürülebilirlik açısından taşıdığı önemi ve bu anlayışın modern bağlamda uygulanabilirliği incelenecektir. Ahiliğin sağladığı değerler, toplumsal bilincin artırılması ve çevresel sorunların çözümünde önemli bir rol oynamaktadır.

2. Kapitalizm ve Tüketim Toplumu

Sanayi devrimi, insanların tüketim biçimlerinin değişmesinin başlangıcı olarak kabul edilmektedir. Sanayileşme, üretim tekniklerini değiştirdiği gibi tüketici alışkanlıklarını da değiştirmiştir. Kapitalizm, hem bir sanayi devrimi hem de bir tüketici devrimi üretmiştir (Bayhan, 2011: 224).

Sanayileşme öncesi tarım toplumunda insanlar sadece kendi ihtiyaçları kadar ürünü evlerinde veya küçük atölyelerde üretirken; sanayi devrimi ile birlikte fabrikalar kurulmuş, işçi sayısı ve üretilen malların sayısında bir artış olmuştur. Bir gelire sahip olan işçiler bunu pazarlarda harcama imkânı bulmuşlardır. Tüketim artık sadece temel ihtiyaçlar değil, temel ihtiyaçların ötesinde bir anlam kazanmıştır. (Çelik, 2020)

Kapitalizmde üretim çarkının işleyebilmesi için tüketim çarkının da kusursuz bir şekilde işlemesi gerekmektedir. Bunun için de tüketimin özendirilmesi gerekmektedir. Reklamlar sayesinde bireyler yeni çıkan ürünlerden haberdar olmaktadır. Bu da moda sektörünün gelişmesine katkı sağlamıştır. Artık bireyler, modası geçtiği için daha fazla eşyayı çöpe atıp yerine yenisini alan birer “tüketici”ye dönüşmektedirler.

Üretimin ihtiyaçlara göre değil, pazarlanabilme imkânlarına göre belirlendiği, reklam ve moda gibi araçlar yoluyla tüketimin özendirildiği toplum yapısı tüketim toplumunu anlatır (Ökmen, 2016: 5).

Tüketim alışkanlıklarının değişmesine neden olan diğer faktörler, fordist ve post-fordist üretim tekniklerinin hayata geçirilmesi olmuştur. 1908’de fordist üretim tarzına geçilmesiyle birlikte seri üretim dönemi başlamıştır. Bu durum, daha fazla işgücü, daha fazla ürün ve daha fazla “tüketim” anlamına gelmektedir. Fordizmde işçi sınıfını tüketime yönlendirmek için işçi ücretleri arttırılıp, verimli kitlesel üretim ve dolayısıyla kitlesel tüketim hedeflenmiştir. 1970’lerde fordizm krizi başlamıştır. Bu krizin nedeni seri üretiminin mantığından kaynaklanan stok birikimidir. Fordizm, krizini aşmak için bu dönemde esnek üretim tarzına geçmiştir. Esnek üretim sayesinde ürün çeşitliliği artmış ve kapitalizm gelişmiştir. Esnek üretim tarzı, fordizme alternatif olarak ortaya çıkmış, tüketicileri, tüketirken bir seçim yapmaya yönlendirmiştir. Şirketler, müşteri talepleri doğrultusunda üretim yapmayı, ürün çeşitliliğini artırmayı hedeflemişlerdir. (Çelik, 2020)

Günümüz çevre sorunlarının temelinde kapitalist tüketim anlayışının olduğunu kanaatini taşımaktayım. Çünkü bu anlayış insanları koşulsuz, amaçsız, gerekçesiz alış veriş ve tüketime sevk edtmektedir. Kapitalist tüketim anlayışı, insanların ihtiyaçlarını aşan bir şekilde sürekli tüketmeye yönlendirmekte ve bu durum, doğal kaynakların tükenmesine, çevre kirliliğine ve ekosistemlerin bozulmasına yol açmaktadır. Ayrıca, sürekli bir tatminsizlik hissi oluştururken; insanlar daha fazlasını istemekle kalmayıp, bu döngü içinde kaybolmaktadırlar. Alternatif yaşam biçimleri ve sürdürülebilir tüketim anlayışları, bu sorunları aşmak için önemli bir adım olabilir. Yeni ve sürdürülebilir bir tüketim anlayışı geliştirmek ve toplumsal normları değiştirmek çevresel fayda saplamak açısından hayatş öneme sahib olmaktadır.

Toplumun tüketim alışkanlıklarının değiştiği; tüketimin ihtiyaçları karşılamanın ötesinde bir anlam kazandığı; bireylerin bilinçsizce yaptıkları tüketimin çevresel maliyetinin çok yüksek olduğu; tüketim toplumunun doğal çevre üzerinde ciddi boyutlara ulaşan tahribata neden olduğu ve çevre üzerinde geri dönüşü olmayan zararlara yol açtığı görülmüştür.

3. Tüketim Toplumu ve Günümüz Çevre Sorunları

Tüketim toplumu, modern ekonomik sistemlerin ve toplumsal yapıların temel bir bileşeni olarak, bireylerin ve grupların tüketim alışkanlıklarını ön planda tutan bir yapıdır. Bu yapı, bireylerin kimliklerini ve statülerini belirlemede önemli bir rol oynamakta ve tüketimin sadece ihtiyaçları karşılamakla kalmayıp, aynı zamanda sosyal normlar ve kültürel değerlerle de şekillendiğini göstermektedir. Ancak, bu sürekli ve artan tüketim anlayışı, doğal kaynakların aşırı kullanımı ve çevresel sorunlar üzerinde ciddi etkilere yol açmaktadır.

3.1. Tüketim Alışkanlıkları ve Çevresel Etkiler

Modern tüketim kültürü, özellikle sanayi devrimi sonrasında hız kazanmış, bireyleri sürekli yenilik arayışı içerisine itmiştir. 2021 yılı itibarıyla, dünya genelinde yıllık karbon dioksit (CO₂) emisyonları yaklaşık 36,4 milyar ton olarak kaydedilmiştir (Global Carbon Project, 2021). Bu emisyonların büyük bir kısmı, enerji üretimi, ulaşım ve sanayi faaliyetlerinden kaynaklanmaktadır. Tüketim toplumunun bir sonucu olarak, bireyler, ihtiyaçlarının ötesinde, sosyal statü ve tatmin arayışı doğrultusunda tüketime yönelmektedirler.

Ayrıca, gıda tüketimi de önemli bir çevresel sorun kaynağıdır. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü'ne (FAO) göre, dünya genelinde her yıl yaklaşık 1,3 milyar ton gıda israfı gerçekleşmektedir. Bu miktar, üretilen gıdaların yaklaşık üçte birine tekabül etmekte ve bu durum, gıda üretiminde kullanılan su ve enerji kaynaklarının israfına neden olmaktadır (FAO, 2019). Gıda üretimi için gereken su miktarının her yıl yaklaşık 3.500 milyar metreküp olduğu göz önüne alındığında, bu israfın çevresel etkileri daha da belirgin hale gelmektedir.

3.2. Plastik Kirliliği

Tüketim toplumunun bir diğer büyük sorunu ise plastik kirliliğidir. 2019 yılında dünya genelinde üretilen plastik miktarı 300 milyon ton olarak tahmin edilmektedir (Plastics Europe, 2020). Ancak, bu plastiğin yalnızca %9'u geri dönüştürülebilmektedir. Okyanuslarda bulunan plastik atıkların 150 milyon tonun üzerinde olduğu ve her yıl 8 milyon ton plastik atığın okyanuslara karıştığı tahmin edilmektedir (UN Environment Programme, 2018). Bu durum, deniz ekosistemlerine ciddi zararlar vermekte, deniz yaşamının bozulmasına yol açmakta ve biyoçeşitliliği tehdit etmektedir.

3.3. Elektronik Atık ve Diğer Sorunlar

Elektronik atık da, tüketim toplumunun bir başka önemli sorunu olarak ortaya çıkmaktadır. 2021 yılında, dünya genelinde üretilen elektronik atık miktarı 57,4 milyon ton olarak kaydedilmiştir (United Nations University, 2021). Bu atıkların yalnızca %17'sinin geri dönüştürüldüğü tahmin edilmektedir. Elektronik atıklar, içerdikleri ağır metaller ve toksik kimyasallar nedeniyle, toprak ve su kaynakları üzerinde ciddi kirletici etkiler oluşturabilmektedir.

4. Ahilik Teşkilatı

Ahîlik, 13. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar Anadolu’daki esnaf ve sanatkâr birliklerine verilen bir isimdir. Ahîlik birliği; köylere kadar yayılan örgütleriyle, millî birliği ve bütünlüğü, sosyal dayanışma ve yardımı temel ilke olarak benimseyen, dostluk ve kardeşlik havası içinde, toplumsal ahlâk kurallarına sıkı sıkıya bağlı, millî bir toplum kurmayı amaçlayan, yurt ekonomisinde temel ihtiyaç maddelerini en kaliteli, en ucuz biçimde üretmeyi öngören millî bir örgüt biçimidir. (İvgin, 1996)

Ahilik anlayışı çerçevesinde üretilen bir eşya hiçbir zaman meta olmamış her zaman eşya olarak kalmıştır. Bu durum ahilerce üretilen herhangi bir ürünün babadan oğula miras kalmasını sağlamıi ve hiçbir zaman atık haline gelmesine imkan tanımamıştır. Ahilikte üretilen bir ürün; Hakk’ın rızasını kazanmak, toplumsal ihtiyaçları karşılamak, helal rızkını temin etmek amaçlarını taşımaktaydı. Günümüz kapitalist üretim modelinin aksine seri üretim ve ihtiyaç fazlası (stoklanabilen) malzeme üretilmez tam aksine günlük malzemeler üretilmekteydi. Demirin işlenmesi ile hançer, orak, üzengi, kürek vb. malzemeler; keçe, ayakkabı, elbise vb.; elek, tırpan, saban vb. üretimler usta eliyle meydana getirilirdi. Marka, model, etiket gibi tanımlamalardan uzak bir üretim anlayışı hakim olmaktaydı.  Bugün Anadolu’da neredeyse her evde ahilik anlayışıyla üretilmiş ve dededen toruna miras kalan ve kesinlike atık olmayan yüzler tür eşyaya rastlamak mümkündür. Her üretim modelinin beraberinde kendine has bir tüketim anlayışını da getirdiği göz önüne alındığında Ahilik üretim anlayışının israf etmeyen, asla atık olmasına müsaade edilmeyen bir tüketim anlayışını da beraberinde getirdiği anlaşılmaktadır.

1950’li yıllarda İngiltere’deki çorap üretimi yapan bir firma tanıtım için ürettikleri bir çorabı iki arabanın arasına bağlayarak arabaları ters istikamette hareket ettiriyor. Sonuç olarak çorapların ne ölçüde sağlam ve kaliteli oldukları yönünde reklam çalışmasını tamamlıyor. Ancak bir yıl sonunda satışların düşük olduğunu gören firma yetkilileri çareyi çorap kalitesini düşürmekte buluyorlar. Çoraplar kaliteli olduğunda yeni müşteri bulmak zor oluyor çünkü bir tane alan başka çoraba ihtiyaç duymuyor. Kapitalist üretim anlayışında, kar marjının düşmemesi ve üretimin devam edebilmesi için üretilen ürünün atık olması elzemdir. Ahilikte ise üretilen bir ürün deden toruna miras kalacak kadar sağlamdır amaç ise seri üretimden ziyade ürünü satın alan kişinin ihtiyacının görülmüş olmasıdır.

Günümüzde tüketim sadece ihtiyaçları karşılamakla kalmayıp, kimlik ve statü belirleme aracı haline de gelmiştir. Tüketim alışkanlıklarından kaynaklanan sınıfsal farklılıklar da ortaya çıkmıştır. Bugün alış veriş merkezlerinde ya da tanınırlıkları yüksek bir takım firmaların reklam çalışmalarında ‘’her bütçeye uygun modeller’’ifadesi çok sık olarak karşımıza çıkmakatadır. Aslında bu durum farkında olmadan sınıfsal farklılıklarında kendiliğinden teşekkül ettiğini göstermektedir. Gelir düzeyi yüksek olan bir kişinin kullandığı cep telefonu ile gelir düzeyi düşük bir kişiin kullandığı ccep telefon markaları bile farklılık göstermektedir. Hatta günümüzde kişilerin sosyal hayatta kullandıkları bir çok ‘meta’ ya göre gelir düzeyi dahi tahmin edilebilmektedir. Ahilik de ise sınıfsal fark tüketim alışkanlıklarına bağlı olarak değişmezdi. Çünkü kişiye özel değil usta eliyle üretim yapılırdı. Ayakkabı üreticisi bir ahi teşkilatı mensubu herkes için aynı ayakkabıyı tasarlardı. Anadolunun herhangi bir yerinde gelir düzeyi düşük olan bir kişinin kullandığı orakla, gelir düzeyi yüksek bir kişinin kullanıdğı orak arasında fiyat, değer ve fiziki özellik bakımından sınıfsal farklılığa yol açacak bir ayırtedicilik bulunmazdı.

Ahilik teşkilatı mensubu herhangi bir usta üretim aşamasında ve satış esnasında elde etiiği üreünden kaynaklı bir atık oluşturmazdı. Oluşabilecek atıklar ise ya yeniden üretim sürecine dahil edilerek geri kazanılır ya komşu esnafların üretim süreçlerine katkı sunması bakımından hammadde ihtiyacı olarak paylaşılır ya da hayvanların tüketmesini mümkün bir madde ise hayvanlara yem olarak verilirdi.

Ahilik anlayışı, üretim ve tüketim süreçlerinde sürdürülebilirliği ön planda tutan bir sistemdir. Ahilik teşkilatları, sadece ekonomik bir birlik değil, aynı zamanda toplumsal dayanışma ve ahlaki değerlerin sürdürüldüğü bir yapıdır. Üretilen eşyaların hiçbir zaman atık haline gelmemesi, toplumsal ihtiyaçların karşılanması ve israfın önlenmesi gibi ilkeler, günümüz tüketim toplumuna karşı önemli bir alternatif sunmaktadır. Ahiliğin bu değerleri, bireylerin ve toplumların daha sürdürülebilir ve eşitlikçi bir yaşam sürmelerine katkı sağlayabileceği düşünülmektedir. Geleneksel üretim anlayışının yeniden canlandırılması, sadece çevresel sorunlarla başa çıkmada değil, aynı zamanda sosyal adaletin sağlanmasında da önemli bir rol oynayacaktır. Bu bağlamda, ahilik anlayışının günümüz koşullarına uyarlanarak yeniden değerlendirilmesi, hem ekonomik hem de ekolojik açıdan faydalı sonuçlar doğuracaktır.

Sonuç

Günümüz çevre sorunlarının çözümünde geleneksel değerlerin yeniden değerlendirilmesi büyük bir önem taşımaktadır. Ahilik anlayışı, tarihsel süreç içinde yalnızca ekonomik bir model sunmakla kalmayıp, aynı zamanda toplumsal dayanışma, sürdürülebilirlik ve doğal kaynakların korunması gibi kritik ilkeleri de barındırmaktadır. Bu bağlamda, ahilik teşkilatlarının sağladığı değerler, modern tüketim alışkanlıklarının yol açtığı sorunlara karşı alternatif bir yaklaşım sunmaktadır. Ahilik, üretim ve tüketim süreçlerini dengede tutarak israfı önleyici bir model oluşturmakta ve bu sayede bireyleri ve toplumu daha sorumlu bir tüketim anlayışına yönlendirmektedir.

Tüketim toplumunun doğurduğu çevresel sorunlar, yalnızca doğal kaynakların tükenmesiyle sınırlı kalmayıp, aynı zamanda sosyal eşitsizlikleri de derinleştirmektedir. Ahilik anlayışının temel prensipleri arasında yer alan eşitlik ve dayanışma, bu eşitsizliklerin üstesinden gelmek için kritik bir öneme sahiptir. Böylece, ahiliğin sunduğu model, sadece çevresel sürdürülebilirlik değil, aynı zamanda sosyal adalet sağlama yönünde de önemli bir katkı sunabileceği göz önünde tutulmalıdır.

Gelecekte, ahilik gibi geleneksel değerlerin yeniden canlandırılması, bireylerin daha sürdürülebilir yaşam pratikleri geliştirmelerine olanak tanıyabilir. Bu bağlamda, ahiliğin ilkelerinin modern topluma entegre edilmesi, hem çevresel hem de sosyal sorunların çözümünde etkili bir strateji olarak karşımıza çıkmaktadır. Sonuç olarak, ahilik anlayışının günümüzde yeniden değerlendirilmesi, sadece geçmişin mirasını korumak değil, aynı zamanda daha yaşanabilir bir geleceği inşa etme yolunda atılacak önemli bir adımdır.

Kaynakça

Abdullah ÇELİK; TÜKETİM TOPLUMUNUN ÇEVRE SORUNLARINA ETKİLERİ, Econharran Harran Üniversitesi İİBF Dergisi Cilt: 4 Sayı: 5 Yıl: 2020

Bayhan, V. (2011). “Tüketim Toplumunda Bireyin Ontolojik Mottosu: Tüketiyorum Öyleyse Varım”. Sosyoloji Konferansları Dergisi, (43), 221-248.

İVGİN Hayrettin; Ahîlerde Ahlâki Değerler ve Bunların Ticarette Uygulanması, I. Uluslararası Ahîlik Kültürü Sempozyum Bildirileri, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1996

https://www.unep.org/resources/un-environment-2018-annual-report (Erş.: 25.09.2024)

https://plasticseurope.org/knowledge-hub/plastics-the-facts-2020/ (Erş.: 25.09.2024)

https://www.fao.org/family-farming/detail/en/c/1245425/ (Erş.: 25.09.2024)

https://www.globalcarbonproject.org/ (Erş.: 25.09.2024)

 

 

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri

    Bu yazarın başka makalesi yoktur.