Sudenaz
Renk Öğretmenim
Renk Öğretmenim
Çocukluğuma dair hatırladığım en yegane olay dedemin bana renkleri anlatması olmuştur.
Dedem o zamanlar 70'li yaşlarında kendi tabiriyle delikanlı idi. Beyaz saçları arasında siyah telleri bize buldurmaya çalışır sonra da " Bakın ! Gördünüz mü ? Size daha genç bir delikanlı olduğumu söylerim de inanmazsınız bana " derdi. Her gün özene bezene süslenir, iyi ütülenmiş pantolon ve gömlek giyerdi. Hala hatırlarım aynanın karşısında dişleri sağlam bir tarakla ak saçını sağa sola savururdu. Ona 'dede' diyince bana çok kızardı . " Gözümün nuru karanfilim. Bana ' delikanlı dedem ' de " derdi.
Benim delikanlı dedemin en sevdiğim özelliği bitmek bilmez hikayeleriydi. Bazı geceler bütün aile toplanırdık. O zamanlar sobaya en yakın yerde, ayaklarını sobaya uzatmış otururdu. Sobanın etrafına dizilen bizlere yarı uydurma yarı gerçek yarı efsane hikayeler anlatırdı.
Bazen kendisi bu hikayelerin başkahramanı olurdu. Ne tek eliyle aslan öldürmediği kalmıştı ne de savaşlarda bütün birliği tek başına kurtardığı.
Onun Hikayeleri ciddiye alınmazdı. Bazıları için gülüp geçilecek uydurmalardı. Ama kimse bilmiyordu ki aslında başka bir şey anlatmak istiyordu bu adam.
İtiraf etmek gerekirse bende anlamamıştım o sıralar. Ama şimdi anlıyorum ki bize anlatmak istediği varmış.
10 - 12 yaşlarındaydım. Yaz mevsiminin en güzel ayı hazirandaydık. Bizim oralarda haziran çok renklidir. Dedem renk renk çiçekler ekerdi bahçeye. Kimisi masmavi, kimisi kıpkırmızı ... Adlarını bile bilmediğim çiçekler arasından izlerdim o zamanlar dünyayı.
Rengarenk çiçeklerin ayı olan haziran ayının bir günü dedem beni ona yardım etmem için çağırdı. Çiçeklerin etrafındaki zararlı otlar sökülecek, her çiçek ayrı ayrı sulanacak, dipleri eşelenecek ve en önemlisi hepsiyle konuşulacaktı. Burnu bir karış hava da olan ben son maddeyi gülünç bulurdum. Onların bir canlı olduğunu hep unuturdum.
Çiçekleri sularken dedem bana kızdı " Gözümün nuru, ne diye öyle özensizce sularsın o sabileri? "
" Delikanlı dedem," dedim " bunlar bir çiçek. Bende hepsine su bırakıyorum zaten. "
Bunun üzerine beni yanına oturtturdu. " Bak kızım," dedi " şu en baştaki kırmızı çiçekleri görüyor musun?" Başımı salladım. " Onlar çok kurnazlardır. Yanındakinin de nimetine göz dikerler. Onları az sula yanındakileri çok sula ki yanındakinin de suyunu alayım derken kendi çok su alıp solmasın. "
" Sonra şu sarı çiçekleri görüyor musun? Onlar çok masumdurlar. Aynı zamanda çok mütevazi. Sakın ha onları çok sulama. Zaten ihtiyacından fazlasını alırsa o bu durumdan rahatsız olur. Bize darılmasın. "
" Mavi çiçekleri görüyor musun peki? Ah kızım onlar çok cahillerdir. Ne kadar su alıp almamaları gerektiğini bilmezler. Onlara iyi bakman iyi gözlemen gerekir. Onların yapraklarına bakarak hesap etmen, buna göre su vermen lazımdır. "
" Bak şurada pembe çiçekler var. Gördün mü? Onlar çok saftır kızım. Yanına yaklaşan kötü niyetli otları hep iyi sanar. Onun etrafında zararlı ot eksik olmaz. Aman diyim kızım ona hep göz kulak ol. Yanına sinsi sinsi yaklaşanlara karşı onu hep koru. "
" Onun da yanında mor çiçekler var. Ne kadar asil görmez misin? Sakın ha onun yanından öylece geçip durma. Her geçtiğinde bir selam ver nasılmış yokla. Sonra sana burun kıvırır. İyi günündeysen de biraz öv onu. O övülmekten hoşlanır "
" Gel gelelim sonunculara. En köşedekileri görüyor musun? Beyaz olan yaşamdır kızım. Onun yanında çok ol emi. Ona özen göster, onu kalbinden sev. Ama gel gör ki onun hemen yamacında bulunan siyah çiçeği sakın görmezden gelme. O öyle bir çiçektir ki kızım ölüm gibidir. Her yıl çıkar o. Ama elden bir şey gelmez, hepsinden evvel o döker yapraklarını. Herkesten evvel o göçer bu dünyadan. "
" Bir de yeşil renk görürsün değil mi bu bahçeye bakınca. Güzel kızım yeşil umuttur. Yeşil bir beklentidir. Bütün çiçekler bu renge aşıktır. O olmadan eksik kalırlar. Kurnaz kırmızıdan ölümün siyahına kadar hepsi yeşille süslenmiştir. "
Dedem en sevdiğini söylememişti ama ben anladım. Dedem en çok beyaz renkli çiçekleri seviyordu. O yaşlanmaktan korkan, bu bahçeden ayrılmaktan korkan biriydi. Dedem siyah gül olmaktan korkuyordu. Herkesten evvel yapraklarını dökmekten korkuyordu.
O yüzden hep beyaz giyinirdi. Yeşil bir şapka takardı beyaz saçının üzerine. Onun hikayelerinde hep bir öğüt vardı. Hikayelerinde bize bu çiçekleri anlatmıştı hep.
Bu yüzden hayatı mı dedemin hikayelerine göre kurdum. Hem o geçip gittiği bu bahçe de ki çiçeklere hem de yanımdaki çiçeklere hep dikkat ettim . Onları dedemin öğüdüyle büyüttüm.
Henüz Yorum yok