Sudenaz

Arı' nın Papatyası

Güneş ufuktan yükselmeye başlamıştı. Doğa kendini yeni güne hazırlarken tatlı tatlı rüzgar  esiyordu. Toplayıcı karıncalar yuvalarından çıkıp kraliçeleri için yemek toplamaya başladı.  Solucanlar başlarını toprak altından çıkardı. Kunduzlar yeni evlerini tamamlamaya devam ettiler. Güneş ışığının kendilerine vurmasıyla ortamda bir aslan kükremesi de duyuldu. Diğer hayvanlarda kalkıp işlerini yapmaya koyuldular.

Işçi arı hüzünle diğer hayvanları izliyordu. Son bir kaç gündür içini yakıp kavuran bir soru vardı. Bu soruyu kendine sorup cevap aramaya çalışıyordu.  Bu konuda pek de başarılı olamamıştı.

Herkesin kendine göre bir yaşantısı vardı. Bütün hayvanlar yapmaları gerekeni yapıyordu. Ait oldukları yerdeydi hepsi. Peki işçi arı nereye aitti ?  Kovanına ait hissetse kaçmazdı ordan.  Arı kardeşleri, arkadaşlarının yanı onun yeri değildi. Her gün yapmak zorunda olduğu polen toplama ona ait değildi.  Bunları biliyordu ama yine de şimdi hüzünleniyordu. Herkes kendi çevresiyle birlikte kendi işlerini yaparken o kendini dünyadan soyutlanmış hissediyordu. Kimsesiz hissediyordu.

Küçük kanatlarını çırparak oturduğu yaprağın üzerinden kalkıp papatyasını görmeye gitti. Kaç gündür papatyayla konuşmamıştı. Belki de onun bulamadığı cevabı bilge papatya verebilirdi.

" Uzun zaman oldu küçük dostum. Nerelerdeydin? Nasılsın? "

" Gerçeği söylemek gerekirse papatyam hiç iyi değilim. Kendimi yalnız hissediyorum. Gece gündüz hayvanları, çiçekleri, böcekleri izledim.  Hepsi ne yapması gerektiğini biliyor, her gün ayrı bir mutlulukla işlerini yapıyordu. Hepsi ait olduğu yerlerde arkadaşlarıyla, kardeşleriyle birlikteydi. Sonra kendimi düşündüm.  Senden başka tanıdığım yok buralarda. Ne bir arkadaşım ne bir yoldaşım. Bu dünyada tek ben varmışım gibi. Kovanım ait olduğum yer değilse ben nereye aittim? Benim yoldaşım kimler? "

Içindekileri birine söylediği için rahatladı. Derdini söyledi derman vermesi için. 

" Yalnızlık sevilmeli. Bir de hüzün sevilmeli. Seslerin kesildiği vakit içini dinlemeli. İnsanlarla konuşmadım diye üzülmek yerine kendiyle konuşmalı " Papatya tebessüm edip devam etti. " Bunu bir insandan duymuştum yıllar önce. Üzerinde çok düşündüm.  Sonra fark ettim ki düşünürken kendimle konuşuyormuşum. Hangi olay olursa olsun ilk kendime soru soruyormuşum. Sonra kendi sorumu kendim cevaplıyormuşum. Ben kendimi tanıyormuşum böyle.  "

" Kaç gündür kendimle o kadar çok konuştum ki. Ama bana cevap vermiyor. O benimle konuşmak istemiyor. "

" Yanılıyorsun.  Sen diğer hayvanların gözünden kendinle konuştun. Karıncalar böyle ben neden değilim dedin. Kuşlar böyle ben neden değilim dedin. Hiç kendine sordun mu sen ne istiyorsun diye, sen nereye aitsin diye. "

Papatyanın sözleri işçi arının kafasını biraz karıştırmıştı.  Gözlerini gökyüzüne dikip hüzünle baktı. Biraz zor da olsa soruyu sorabildi kendine.

Sen ne istiyorsun?

Gözünden bir damla yaş dökülürken cevap geldi.

Uçmak istiyordu. Kanatlarını hızla çırpıp gökyüzünde bir o yana bir bu yana savruldu. Kollarını açıp rüzgarı hissetti. İstediği özgürlüğü ilk o an hissetti.

Papatyanın yanına indiğinde artık nereye ait olduğunu biliyordu.

" Teşekkür ederim. Sonunda buldum. Ben bu dünyaya aitim. Ben gökyüzüne aitim. "

Heyecanla gülümsedi. Papatya da onun bu haline gülümsedi.

" Biliyordum cevabı alabileceğini. "

" Biliyordum sana güvenebileceğimi. "

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri