O GÜN ŞUBATTI
ey ölüm sunan adam üşüyor şubat
biliyor musun?
biliyor musun anne her yerim eksik
başım eksik göğüm eksik gönlüm eksik
yürekler eksik sokaklar eksik
biliyor musun anne bu gün şubat eksik
şubat yirmi sekiz
o gün şubattı yirmi sekiz şubattı
hava kırılgandı soğuktu
ellerin üşüdüğü gündü
çocukların üşüdüğü anaların ağladığı gündü
kar yağıyordu
ve tüm özgürlüklerin üzerini örtüyordu ülkemde
aslında beyaz bir örtü değildi örten
zalimlerin post modern rengiydi
genç kızlar gencecik kızlar zincirlere vurmuştu kendilerini okul bahçelerinde
yürekleri kan revan içindeydi, çünkü okutulmuyor, okullardan atılıyorlardı
işinden çıkarılan, ekmeğe muhtaç edilen onca insan
karacalar gibi çölde aç ve susuzdu
“muhakkak ki ben hüznümü ve kederimi Allah’a arz ederim”
diye dua eden yüreklerdi hüzünlü ve kederli
o gün şubattı kar yağıyordu
“kar yağarsa yüreklere merhamet buz tutarmış”
yürekler buz tutmuştu
kelimeler buz tutmuştu cümleler buz tutmuştu
buz tutmuştu her yer ve her şey
o gün şubattı yirmi sekiz şubattı
ey ölüm sunan adam üşüyor şubatlar
biliyor musun
Mustafa KÜÇÜKTEPE