Yemek kitaplarının 'Nobeli'nde Türk şefe ödül

Yemek kitaplarının "Nobel"i olarak nitelendirilen dünyaca ünlü yemek kitapları yarışması "Gourmand Cookbook Awards"ta, Türk şef Yunus Emre Akkor ödül kazandı.

Şef Yunus Emre Akkor, "Geçmişten Geleceğe Kayseri Mutfağı" adlı kitabıyla yemek kitaplarının "Nobel"i olarak nitelenen dünyanın en prestijli yemek kitapları yarışmalarından biri olan "Gourmand Cook Book Awards 2020"de ödül kazandı.

Her yıl İspanya'nın başkenti Madrid'de düzenlenen ve çok sayıda ülkeden binlerce yemek kitabının yarıştığı "Gourmand World Cookbook Awards"ta, "Yerel Mutfak" kategorisinde ödül alan Akkor, bu kitabıyla Çin'de Mayıs 2020'de yapılacak dünya finalinde Türkiye'yi temsil edecek.

Ödül aldığı kitabı hakkında AA muhabirine açıklama yapan Akkor, Kayseri mutfağının geleneksel yemeklerinin özgün tariflerini kayıt altına aldığını belirterek, kitabın, Kayseri Büyükşehir Belediyesince ekim ayında yayınlandığını söyledi.

Akkor, Ramazan Çakmakcı'nın editörlüğünde hazırlanan kitabın, M.Ö. 4000'li yıllara kadar giderek, Hititlere kadar uzanan bir mutfak kültürünün izlerinin bugünün Kayseri mutfağında yaşamaya devam ettiğini ortaya koyduğunu belirtti. Akkor, bu yönü ile kitabın Kayseri mutfağını dünyanın yaşayan çok az sayıdaki en eski yerel mutfakları arasına taşıdığını kaydetti.

"Benim için önemli olan yemeğin tarihidir." diyen Akkor, kitabın yayına çıkması için 2 yıllık bir çalışma yaptığını ifade etti.

Kitapta 100'ün üzerinde yemek olduğunu, Kayseri'ye özgü tarifleri derlediklerini vurgulayan Akkar şöyle konuştu:

"Kayseri mutfağının teknik özelikleri ve tarihçesi A'dan Z'ye kitapta yer alıyor. Kayseri denilince akla ilk mantı geliyor. Bugün biz mantıyı öğlen ve akşam tüketiyoruz ama mantı eskiden sabah tüketilirmiş, iyi bir kahvaltı yemeğiymiş. Hatta Fatih Saltan Mehmet'in, İstanbul'u fethettikten sonra bir ay boyunca sabah kahvaltısında mantı yediği söylenir. Kayseri'de bir kaşığa 40 mantı sığar diye dolaşan söylem doğrudur. Zaten önemli olan piştikten sonra 40 tane sığmasıdır, zira piştikten sonra hamur daha da irileşir. Anneannem Kayseriliydi o yüzden hem onun hem de Kayserili kadınların hatırasına bu kitabı hazırlamak benim için çok önemliydi. Anneannem bir Çerkez kadınıydı onun pişirdiği yemekleri yiyerek büyüdüm. Bu kitapta bir anlamda ona vefa borcumdu. Şimdi Çerkez mutfağını anlatan bir kitap hazırlamayı planlıyorum. Yemek aşkı, anneannemin yanı sıra babaannem sayesinde ortaya çıktı. İkisi de Çerkez kökenli hanımlar oldukları için iyi yemek yaparlardı. Bayramlarda tatillerde onlara gittiğimizde sabahlara kadar mutfaklarda yemek hazırlarlardı. Geceleri onların kaşık, kepçe seslerini duyarak uyurduk. Bir de Kilis'te büyüdük, Kilis'te mutfakta kadın kadar erkek hakimiyeti de vardır." 

"Türk mutfağının dünyadaki tanınırlığı giderek artıyor" 

Şef Akkor, Türk ve Osmanlı mutfağının dünyadaki tanınırlığı ile geleneğe değer veren şef sayısının her geçen gün arttığına dikkati çekerek, geleneğe dayanmayan üretimlerin, evrenseli yakalayamayacağını vurguladı.

Osmanlı mutfağının dünyanın birçok mutfağında izleri olduğunu aktaran Akkor, şunları kaydetti:

"Osmanlı mutfağının en önemli özelliği sağlıklı bir mutfak olmasıdır. İnsanlar 20. yüzyıla kadar yiyerek hayatta kaldılar. 21. yüzyılda yiyerek ölüyorlar ve bunu da fark etmiyorlar. Bundan dolayı yerel mutfaklara, eski mutfak kültürümüze önem vermemiz gerekiyor. Yerel mutfağa sahip çıkmak aslında çocuklarımızın sağlına sahip çıkmaktır. Yıllarca gastronomi üzerine eğitim alan genç aşçılarımızı, İtalya'da risotto, Japonya'da suşi ile yarıştırdılar. O çocuklara, 'Risotto İtalyanların, suşi Japonların binlerce yıllık geleneğidir, sen kendi geleneğin ile niye yarışmıyorsun?' denmedi. Yıllarca kendi ülkemize ait olan yemekleri yaparken çekindik, kuru fasulyeyi yapmaktan utandık resmen. Bugüne kadar 7-8 devlet başkanına birçok yabancı heyete yemek yaptım. Tereyağında pişmiş bir kuru fasulye benim önemli bir ara sıcağımdır. Avrupalı ve Amerikalı bunu bir ara sıcak olarak yediği zaman gerçekten çok şaşırıyor. Yabancı mutfakları da öğrenelim ama yerel mutfağımıza önem verdiğimizde hem kendi mutfağımız ve çocuklarımız kazanacak."

Yeni nesil aşçılara tavsiyelerde bulanan Akkor, "Bizim için tuz hakkı çok önemli, o yüzden yemek yaparken içine hile karıştırmamalıyız, insanların sağlığını tehdit edecek katkı maddeleri kullanmamalıyız, kendi yemediğimiz yemeği başkasına yedirmemeliyiz. Bunları düstur edinirsek hem ülkemizin mutfağı hem de aşçılarımız daha iyi bir noktaya gelir." dedi.

Akkor, gerek Türkiye'de gerekse dünyada gastronomiye olan ilginin giderek arttığını belirterek, "Bunu şuna bağlıyorum, bu hayattan geçip gidiyoruz, iki şey sizinle beraber diğer tarafa gelir. Birincisi yediğiniz yemekler ikincisi ise aileniz, dostlarınız ve sevdiklerinizle bir masada ettiğiniz sohbettir. Yemek bu hayatın başıdır. Eğer masa başında sevdiklerinizle sohbet edip, güzel bir yemek yiyorsanız çok şanslısınız demektir." ifadelerini kullandı.

Uluslararası fast food markalarının da artık yerel tatlara yöneldiğine dikkati çeken Akkor, "Bana bildiğimiz bu uluslararası hamburger zincirinden Türkiye için bir ürün geliştirmek konusunda teklif geldi. 10 yıl sonrası yok artık bu işin. İnsanlar yiyerek ölmekten vazgeçecekler." dedi.

Daha önce ablası Zennup Pınar Çakmakcı ile birlikte kaleme aldığı "Osmanlı Deniz Mutfağı" isimli kitabıyla "Gourmand Cook Book Awards 2012" ödülünü kazanan Akkor'un "Gelenekten Evrensele Osmanlı Mutfağı" ve "Ev Yapımı Dondurmalar" isimli kitapları da bulunuyor.


Anadolu Ajansı

Diğer Haberler

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Diğer Haberler