“Terör Örgütleri, İslam’a ve Müslümanlara Asla Mal Edilemez”

2. Uluslararası Medya ve İslamofobi Forumu’nda konuşan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, “Terör örgütleri, İslam’a ve Müslümanlara asla mal edilemez. Bu yapılar en fazla zararı İslam’a ve Müslümanlara vermektedir. Bunlar İslam düşmanlığı endüstrisine malzeme üreten, taşeron örgütlerdir.” dedi

Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığının destek verdiği, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), Diyanet İşleri Başkanlığı, Erciyes Üniversitesi ve Ankara Bilim Üniversitesince düzenlenen “2. Uluslararası Medya ve İslamofobi Forumu” Ankara’da başladı.
 
ATO Congresium’da düzenlenen forumun açılış konuşmalarını Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, İletişim Başkanı Fahrettin Altun ve RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin yaptı.
 
“İslam’ı haksız düzenlerine tehdit olarak görüyorlar”
 
Diyanet İşleri Başkanı Erbaş yaptığı açılış konuşmasında, barış ve merhamet dini İslam’ın zaman zaman haksız ithamlara maruz kaldığını belirterek, “Birtakım merkezler kendi haksız düzenleri için tehdit olarak gördükleri merhamet dini İslam’ı ve onun müntesiplerini her fırsatta itibarsızlaştırmaya çalışmaktadır. Son dönemlerde bir endüstriye ve sistematik bir karalama kampanyasına dönüşen bu durum olumsuz propagandalarla, insanları İslam ve Müslümanlar hakkında yanlış yönlendirmeyi ve önyargı oluşturmayı hedeflemektedir.” diye konuştu. 
 
“İslamofobi, hain ve karanlık bir projenin adıdır”
 
Başkan Erbaş, Müslümanlara karşı yapılan kara propagandanın, medya vasıtasıyla daha da beslendiğine dikkat çekerek, “Bu propagandalar Müslümanlara karşı tahammülsüzlüğe ve ırkçı saldırılara dönüşmektedir. İslam’ı ve Müslümanları korku ve tehdit unsuru olarak göstermek adına küresel bir algı operasyonu yürütülmekte, İslam’ın ilkelerine ve ümmet varlığımıza yönelik planlı manipülasyonlar yapılmaktadır.” açıklamasında bulundu.
 
Son iki yüz yılda dünyada yaşanan tarifsiz acıların failleri tarafından huzur dini İslam’ın bir tehdit olarak gösterilmeye çalışılmasının insaniyet adına gerçekten utanç verici trajik bir durum olduğunu ifade eden Başkan Erbaş, “Bu amaçla ortaya atılan “İslamofobi” kavramı ise esasen birilerinin zihin kodlarındaki İslam düşmanlığının bir başka yansımasıdır.” şeklinde konuştu.
 
Başkan Erbaş, İslamofobinin, hain ve karanlık bir projenin adı olduğunu belirterek, “İslam’ın korku kelimesiyle ilişkilendirilmesi, esasen ardında kirli çıkar ilişkileri ve ırkçılık barındıran bir anlayışın ifadesidir.” ifadelerini kullandı.
 
“İslam’ı terörle anarak yapay bir korku ortamı oluşturuyorlar”
 
“İslam, kendisinden korkulan değil; bilakis korkuları izale eden bir dindir.” diyen Başkan Erbaş, sözlerine şöyle devam etti:
 
“Her insanın hayatını, onurunu ve hukukunu teminat altına alan bir hayat nizamıdır. Biraz önce ifade ettiğim ve bizim kitaplarımızda ‘Zarurat-ı Hamse’ ismiyle kavramsallaştırılmış, inancı ve ırkı ne olursa olsun yeryüzünde yaşayan herkesin canının, aklının, dininin, malının, neslinin muhafaza altında tutulması İslam’ın en önemli ilkelerinden birisidir. Ne var ki öteden beri söz ve eylemleri ile sürekli Müslümanları hedef alanlar, barış dini İslam’ı, terörle birlikte anmak suretiyle, yapay bir korku ve endişe ortamı oluşturmaya çalışmaktadır. Emperyalist ideallerle üretilen ırkçı içerikler ve nefret dili, sosyal medyada, televizyon programlarında, yazılı ve görsel basında ve siyasi söylemlerde sorumsuz bir şekilde kullanılmaktadır.”
 
"İslam’a karşı art niyetli ve ötekileştirici bir yaklaşımla karşı karşıyayız"
 
Başkan Erbaş, İslam coğrafyasının işgal edilen bölgelerinde ortaya çıkan birtakım terör örgütlerinin İslam’la ilişkilendirilmesinin tam anlamıyla bir çarpıtma ve İslam’a yapılmış açık bir bühtan olduğuna dikkat çekerek, şöyle konuştu:
 
“Terör örgütleri, İslam’a ve Müslümanlara asla mal edilemez. Bu yapılar en fazla zararı İslam’a ve Müslümanlara vermektedir. Müslümanları tehdit etmekte, şehirleri yakıp yıkmaktadır. Kimin şehirlerini? Müslümanların şehirlerini yakıp yıkmaktadırlar. Müslümanları öldürmektedirler. En büyük desteği de İslam düşmanlarından görmektedirler. Bunu bilmeyen mi var. İslam ile örtüştürülen o terör örgütlerine silahları kim veriyor? O örgütleri kim destekliyor? Anti-İslam diyebileceğimiz İslam düşmanları onları destekliyor. Alın bu silahları Müslümanları öldürün diyor. Peki nasıl oluyor da onlar Müslümanlarla birlikte anılıyor? Esasen bunlar İslam düşmanlığı endüstrisine malzeme üreten, taşeron örgütlerdir.
 
Filistin’den Myanmar’a, Kafkaslardan Balkanlara kadar dünyanın pek çok yerinde katliamlar yapan, masumları, kadınları, çocukları acımasızca öldüren gözü dönmüş kişi ve grupların dini kimliğine baksak acaba hangi inancın izlerini görürüz? Bunlar hangi dinlerin mensuplarıdır? Bizler, bunların inançlarından hareketle genelleme yaparak Judaizmofobi, Hristiyanizmofobi, Budizmofobi, Hinduizmofobi tabirlerini kullansak Yahudilerin, Hristiyanların, Budistlerin, Hinduların ne kadar zorlarına gider değil mi? Ne yazık ki İslam’a karşı art niyetli ve ötekileştirici bir yaklaşımla karşı karşıyayız.” dedi.
 
“Müslümanların İslam’ı en güzel şekilde temsil etmesi lazım”
 
Başkan Erbaş, Müslümanların temsil sorunu yaşadığını ve bu konuda özeleştiri yapılması gerektiğinin de altını çizerek, şöyle devam etti:
 
“Bizlere düşen, İslam’ı en güzel şekilde temsil etmek ve yöneltilen ithamları yaşantımızla, ahlakımızla, duruşumuzla tekzip etmektir. Biz sizin tarif ettiğiniz gibi değiliz. Biz Peygamber Efendimizin (s.a.s.) tarif ettiği gibi bir Müslümanız. “Müslüman, insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir.” Bu ahlakla yeryüzünü süsleyen Müslümanlara ne Anti-İslam ne İslamofobi hiçbir kavram yakıştırılamaz. Onun için bizler de Müslüman olarak Peygamber Efendimizin (s.a.s.) tarif ettiği Müslüman ahlakına, Kur’an’ın tarif ettiği; “Ey iman edenler! Hepiniz silm'e giriniz.” Silm nedir? Barıştır, huzurdur, adalettir, birlikte yaşama tecrübesidir. İnancı, ırkı ne olursa olsun, insanların hak ve hürriyetlerini koruma altına almak ve Müslüman olarak bunlara sahip çıkmaktır. İşte biz Müslümanlar olarak bu ilkelere göre yaşamak zorundayız. Ancak o zaman İslam’ın evrensel mesajını, ahlakını, ilke ve değerlerini insanlığa etkili bir şekilde ulaştırma imkanı bulabiliriz.”
 
“Medya ile toplum mühendisliği yapılıyor”
 
İslam hakkında yüzyıllardır oluşturulan olumsuz algı ve tasavvurun arka planında kitle iletişim araçlarının ve medyanın büyük payı olduğuna vurgu yapan Başkan Erbaş, “Bireysel ve toplumsal ilgi ve algılarının medya vasıtasıyla etki altına alındığı, yönlendirildiği, manipüle edildiği ve hatta toplum mühendisliği yapılarak kitlelerin mobilize edildiği yadsınamaz bir gerçektir. Medyada bir yalan ortaya atıldığında birkaç saat içerisinde on binlerce insan tarafından beğenilmekte, iki saat sonra bu doğru değilmiş denildiğinde birkaç yüz kişi tarafından beğenilmektedir. Yani yalanın nasıl yaygınlaştırıldığını görerek yaşıyoruz.” diye konuştu.
 
Başkan Erbaş, kitle iletişim araçlarının gelişmesi ve dijitalleşmeyle birlikte medyanın yeni bir boyut kazandığını belirterek, bugün sosyal medyanın geleneksel medyaya oranla daha etkin olduğunu ve İslam düşmanlığıyla mücadelede sosyal medyanın daha etkin bir şekilde kullanılması gerektiğini söyledi.
 
Gün boyu sürecek olan forumda panelistler, “İslam Karşıtlığı ile Yeni Nesil Mücadele”, “İslam Karşıtlığıyla Mücadelede Kültürel Diplomasi”, “İslam Karşıtlığı ile Mücadelede Proaktif İletişim ve Medya” ve “Batı Toplumlarında İslam Karşıtlığı: Siyaset ve Gündelik Yaşam” konularını ele alacak.

Diğer Haberler

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Diğer Haberler