Kardeşlik İklimi: Bayram
RAMAZAN GÜNLÜĞÜ 29
Hazırlayan: Mustafa KÜÇÜKTEPE
Bir Ayet: "Doğrusu kurtuluşa ermiştir her türlü kötülük ve günahlardan arınan..." (A'la, 14)
Bir Hadis : "Sevabını Allah'tan umarak iki bayram gecesinde kalkıp ibadet eden kimsenin kalbi, kalblerin öldüğü gün ölmez." (İbn-i Mace, Sıyam 32)
Bir Konu:
Ramazan Bayramı. Ramazan bizlere elveda dedi ve ayrıldı aramızdan ve bizler bu gün bayrama ulaştık. Rabbim bir daha ki Ramazana sağlık, huzur, birlik beraberlik içinde tekrar ulaştırsın inş.
Bu gün bayram... Gönüllerin huzura erdiği, kardeşlik ikliminin yaşandığı, huzur, sevinç, mutluluk, birlik, beraberlik günleri...
Yahya Kemal Beyatlı:
"Artarak gönlümün aydınlığı her saniyede
Bir mehâbetli sabah oldu Süleymâniye`de
Kendi gök kubbemiz altında bu bayram saati,
Dokuz asrında bütün halkı, bütün memleketi
Yer yer aksettiriyor mavileşen manzaradan,
Kalkıyor tozlu zaman perdesi her an aradan.
Gecenin bitmeye yüz tuttuğu andan beridir,
Duyulan gökte kanat, yerde ayak sesleridir." mısralarıyla Süleymaniye de bayram sabahından seslenir bizlere.
Canların, cananını, yaranını bulduğu, kulların sultanını bulduğu gün, bayram günü...
" Cân bula cânânını
Bayrâm o bayrâm ola
Kul bula sultânını
Bayrâm o bayrâm ola"
Üzüntülerin, sıkıntıların, kederlerin uzaklaştığı günahların affedildiği gün bayram günü...
"Hüzn ü keder def' ola
Dilde hicâb ref' ola
Cümle günâh af ola
Bayrâm o bayrâm ola"
Sabah erkence kalkılan, tekbirlerin gökkubbede çınladığı, camilerin dolup taşarak bayram namazlarının kılındığı, anne babaların, büyüklerin hatırlayıp ziyaretlerine gidildiği büyüklerin ellerinin öpülüp dualarının alındığı, küçüklerin yeni elbiselerle, harçlıklarla sevindirildiği gün...
"Bugün bayram erken kalkın çocuklar
Giyelim en güzel giysileri
Elimizde taze kır çiçekleri üzmeyelim bugün annemizi"
Yüzler güldüğü, çehrelerin mutlu olduğu , alemin bir başka alem olduğu, tebessümün ve sevincin her sokakta, her caddede her evde olduğu, bütün masum, yetim, kimsesizlerin yüzlerinin sevinçle açtığı gün bayram günü...
"Âfâk bütün hande, cihan başka cihandır;
Bayram ne kadar hoş, ne şetâretli zamandır!
Bayramda güler çehre-i mâ'sûm-i sabâvet,
Ümmîd çocuk sûret-i sâfında ıyandır"
Bayramda bir araya gelmemek hüzünlendirir insanı, keşke o da, onlarda burda olsaydı denir hüzünle:
"Korkarım felekte bir gün,
Bir bayram yemeğinde.
Anam, babam gibi kardeşlerim de,
En güzel dalgınlığında ömrün,
Beni gurbette sanıp
“Keşke gelseydi bu bayram” diyecekler.
Bu bayram sabahında top sesleri, silah sesleriyle uyananlar da var. Savaşa gözlerini açan, korkuyla yaşayan yüzbinler de var...
"karıncalara ninni söylermiş Süleyman
Süleyman’ı duyamıyorum
kapılar gıcırdıyor
anne ben korkuyorum
dev karanlıklar emer kanımı
içimin kırık aynasıdır yalnızlık
kalmadı kalbinde aşk ve ışık
böyle diyor babam
anne ben korkuyorum
rüzgârı bilmeyen saçlarıma
güneşe doymayan düşlerime
yetmiyor bir güneş
istiyorum bir güneş daha yaratsın Allah
anne ben korkuyorum"
Savaş çocuklarına, hüzünlü yüreklere mutluluk nasıl gönderilir, hüzünleri nasıl savılır bilmiyorum... Onları da hatırlamak gerekmez mi?
"Anneler,
Ninniler biriktirin
Çok çok ninniler.
Yerleştirin bir zarfın içine
Öpücüklerinizle pullayın;
Akdenize doğru
Uçan her kuşla,
Filistinli çocuklara yollayın."
Tüm hüzünleriyle, mutluluklarıyla bizim bayramımız. Her zamankinden daha çok birlik beraberliğe ihtiyacımızın olduğu, kardeşlik iklimini yaşamamız gereken bir bayram...
Ramazan bayramımızın; huzura, sağlıklı günlere, birlik beraberliğe, gözyaşlarının dinmesine, akan kanların durmasına... vesile olması dileğiyle...
( https://www.kayserianahaber.com/kardeslik-iklimi-bayram_m5405.html)
Bir Peygamber:
Hz. Muhammed. Vedâ haccından sonra Resûl-i Ekrem’in sağlığı bozuldu. Aynı günlerde Yemen’de Esved el-Ansî peygamberlik iddiasıyla ortaya çıktı. Kabilesinden topladığı 600 kadar süvari kuvvetiyle San‘a üzerine yürüyen Esved, kendisine karşı çıkan buranın ilk müslüman valisinin oğlu Şehr b. Bâzân’ı öldürdü ve karısı Âzâd’la zorla evlenip bölgeye hâkim oldu. Hz. Peygamber, bölgenin valileriyle ileri gelenlerine onun ortadan kaldırılması için mektup gönderdi. Sonunda Esved, Âzâd’ın yardımıyla öldürüldü (8 Rebîülevvel 11 / 3 Haziran 632). Öte yandan Medine’ye bir heyet yollayan Müseylimetülkezzâb heyetin Yemâme’ye dönüşünde irtidad ederek peygamberlik iddiasında bulundu. Resûlullah bir mektupla onu yeniden İslâm’a davet ettiyse de Müseylime kendisine ortaklık teklif etti. Resûl-i Ekrem tarafından verilen cevapta yeryüzünün Allah’a ait olduğu ve kullarından dilediğini ona vâris kılacağı bildirildi. Gelişmeler bu safhada iken Hz. Peygamber’in vefatıyla Müseylime Hz. Ebû Bekir döneminde ortadan kaldırıldı.
Hz. Peygamber’in vefatı bütün müslümanları derinden üzdü; hatta münafıkların sevindiğini hisseden Hz. Ömer gibi bazı sahâbîler şaşkınlık içinde onun ölmediğini söylüyordu. Durumdan haberdar olan Ebû Bekir evinden gelip cenazenin yanına girdi, ardından mescide giderek şunları söyledi: “Ey insanlar! Muhammed’e tapan varsa bilsin ki Muhammed ölmüştür, Allah’a tapanlar ise O’nun ölümsüz olduğunu unutmasınlar. Nitekim Allah şöyle buyurmuştur: Muhammed sadece bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. O ölür veya öldürülürse gerisin geriye mi döneceksiniz? Şunu bilin ki geriye dönecek kimse Allah’a hiçbir şekilde zarar vermiş olmayacaktır. Allah, takdirine rıza gösterenlerin mükâfatını verir” (Âl-i İmrân 3/144; bk. İbn Hişâm, II, 655-656). Resûlullah’ın cenazesi Abbas’ın oğulları Fazl ile Kusem ve Üsâme b. Zeyd’in yardımıyla Hz. Ali tarafından salı günü yıkandı ve bulunduğu odada muhafaza edildi. Önce erkekler, ardından kadınlar, daha sonra çocuklar gruplar halinde içeri girip münferiden cenaze namazını kıldılar. Naaşı, Ebû Bekir’in Resûlullah’tan naklettiği bir hadise dayanılarak vefat ettiği yerde kazılan mezara Hz. Ali, Fazl, Kusem ve Üsâme tarafından indirildi. Son peygamberin nesli kızı Fâtıma ile damadı Ali’den olan torunları Hasan ve Hüseyin’le devam etmiştir.
Sade bir hayat yaşayan, elde ettiği maddî imkânları Allah yolunda harcayan Resûl-i Ekrem’den geriye son derece mütevazi bir miras kalmıştır. Zira kendisi, “Biz peygamberler zümresi miras bırakmayız; bizim geride bıraktığımız her türlü servet sadakadır” (Buhârî, “Ḫumus”, 1, “Nafaḳāt”, 3; Müslim, “Cihâd”, 49, 56; İbn Sa‘d, II, 314) demiştir. Vefatında mülkiyetinde sadece beyaz bir katır, silâhları ve bir miktar arazisi vardı. Arazilerin gelirinin ailesi için harcanmasını ve kalanının devlet hazinesine devredilmesini emretmişti. Ölümünden kısa bir süre önce elinde kalan 7 dirhemin, bununla Allah’ın huzuruna çıkmaktan hayâ edeceğini söyleyerek fakirlere dağıtılmasını istedi. Kendisine ait bir zırhı da borcu karşılığında bir yahudinin elinde rehin olarak bulunuyordu (İbn Sa‘d, II, 316-317; Hamîdullah, İslâm Peygamberi, II, 1100-1101).
Hz. Peygamber’in mânevî mirası gerek ümmeti gerekse bütün insanlık için son derece büyük ve değerliydi. O, Vedâ hutbesinde de belirttiği gibi Kur’an ve Sünnet’i en değerli miras olarak bırakmış, bu iki temel kaynak etrafında şekillenen İslâm dini ve medeniyeti asırlar boyunca geniş bir coğrafyada etkisini hissettirerek insanlık tarihindeki yerini almıştır. (https://islamansiklopedisi.org.tr/muhammed)
Esma-i Hüsna:
El-Mani: Allah’ın isimlerinden (esmâ-i hüsnâ) biri. Sözlükte “mahrum etmek, vermemek, engel olmak” mânasındaki men‘ kökünden türemiş bir sıfat olup “kötü şeylere engel olan, bunların gerçekleşmesine müsaade etmeyen” anlamında Allah’ın isimlerinden biridir. Mâni‘ ismi müelliflerce “yaratıklardan dilediğine dilediği şeyi vermeyen, istediğine de istediğini veren” şeklinde geniş çerçevede açıklanmıştır. Bunun yanında daha belirgin anlamlar da verilmiştir. Allah lâyık olanlardan lutfunu esirgemeyen, olmayanlara da lutufta bulunmayandır (Lisânü’l-ʿArab, “mnʿa” md.). O, dostlarını onların düşmanlarından koruyup kendilerine gelebilecek kötülüklere engel olandır. Allah’ın lutufta bulunmayışı cimrilik değil yerli yerince muamele etmektir. Lutufkârlığı da cömertlik ve merhametinin eseridir (Hattâbî, s. 93-94). Kuşeyrî’ye göre mâni‘ isminin nihaî mânası Cenâb-ı Hakk’ın dostlarından belâyı defetmesi veya dilediği kimselere nimet vermemesidir. Allah’ın, dostlarından belâyı defetmesi güzel bir lutuf, dünya malı vermemesi ise ileri derecede bir iyilik sayılır. Allah dünyayı sevdiğine de sevmediğine de verir, fakat dostu olmayan bir kulun kalbini aykırı davranışlardan korumaz (et-Taḥbîr, s. 89). Gazzâlî de mâni‘ ile hafîz isimleri arasında münasebet kurarak birincisinin maddî ve mânevî alandaki yok edici veya bozucu sebepleri ortadan kaldırmayı amaçladığını, ikincisinin ise yok olmaktan koruduğunu, böylece hıfz kavramının men‘in hedef ve gayesini oluşturduğunu söylemiştir (el-Maḳṣadü’l-esnâ, s. 156). https://islamansiklopedisi.org.tr/mani--esma-i-husna
Günde 161 kere “Ya Mâni” ism-i şerifinin zikrine devam eden kimse bilinen veya bilinmeyen her türlü afet, tehlike, maddi ve manevi zararlardan korunur.
Ebced değerine göre her gün 161 kere “Ya Mâni” ism-i şerifinin zikriyle meşgul olan kimse, yolculukta ve evinde iken her türlü tehlikeye karşı korunur. Cenab-ı Hakkın himayesine girer.
Eşi ile arasında dargınlık, veya anlaşma olmayan kimse, uyumadan önce “Ya Mâni celle calâlühû” ism-i şerifin zikrine devam ederse, eşlerin arası düzelir, dirlik içinde yaşar. Hanımı ile kocası arasındaki dargınlıklar gider.
El-Mani esmasının zulmü önleyici etkisi vardır. Zalimlerin şerlerinden Allah’a sığınılıp, dua edildiğinde Allah’ın izniyle zalimin zulmünden kurtulur.
Yolculuk sırasında “Ya Mani” ism-i şerifi okunursa her türlü bela ve kazalardan korunur. https://www.nukteler.com/el-mani-esmasinin-zikri-faziletleri-ve-faydalari/
El-Mani, esmasının ebced değeri ve zikir sayısı 161’dir.
El-Bedi: Örneksiz, emsalsiz, benzersiz, misalsiz, acayip ve hayret verici alemler yaratan, eser ve ihsanlarıyla varlığı apaçık görünen. Tüm mevcudatı en güzel ve benzersiz şekilde örneksiz yoktan yaratan anlamlarına gelir.
El-Bedi ism-i şerifinin zikrini her gün 86 defa okuyan kime kısa zamanda ummadığı ve beklemediği yerlerden yardım görür. Çeşitli nimet ve ihsanlara kavuşur.
El-Bedi esmasının zikrine devam eden kimse, yüksek makam ve mevki sahibi olarak itibar ve şeref sahibi olur.
“Ya Bedi” ism-i şerifini 70.000 defa okuyan kimse istek ve arzularına Allah’ın izni ile kısa zamanda kavuşur.
Sanat erbabından olan ve sanat ile uğraşan kimseler El-Bedi ism-i şerifini zikretmeye devam ederse sanatında ilerler, yükselir. Her türlü imalat ettiği veya ürettiği şeyde muvaffak olur.
Bir memuriyetten veya herhangi bir işten uzaklaştırılmış kimse “Ya Bedi” ism-i şerifinin zikrine devam ederse Allah’ın izniyle yine memuriyetine veya ayrılmış olduğu işine döner veya daha iyisine kavuşur.
El-Bedi esmasının vefki yazılıp bir mal üzerine konulursa o mal telef, zayi olmaktan, bozulmaktan korunur.
Herhangi bir isteğiniz ve duanızda ona uygun esmaların yanında veya okumalarında El-Bedi esmasını da zikretmek istek ve duanızın çabuk ve en güzel surette kabulüne vesile olur. https://www.nukteler.com/el-bedi-esmasinin-zikri-faziletleri/
El-Bedi, esmasının ebced değeri ve zikir sayısı 86’dir.
El-Baki: Allah’ın isimlerinden (esmâ-i hüsnâ) biri. Sözlükte “sebat ve devam etmek, kesintiye uğramadan geleceğe doğru sürüp gitmek” anlamındaki bekā kökünden türeyen bir sıfattır. Esmâ-i hüsnâdan biri olarak “gelecekte varlığının sona ermesi düşünülemeyen” anlamına gelir ki “Allah’tan başka her şeyin gelip geçici olduğu” mânasını ifade eden fânînin zıddıdır. Kur’ân-ı Kerîm’de bâkī isminin ihtiva ettiği mâna, aynı kökten türeyen fiil ve ism-i tafdîl sîgaları ile Allah’a nisbet edilmiştir (Tâhâ 20/73; er-Rahmân 55/27)
Bâkī, kelâm literatüründe “varlığının sonu olmayan” anlamında Allah’ın isim ve sıfatları içinde zâtî-selbî grubundan kabul edilmiştir. Gazzâlî’nin de belirttiği gibi “kendinden ötürü varlığı zaruri” (vâcibü’l-vücûd bizâtihî) olan Allah’ın, zamanın hem geçmişi hem de geleceği açısından nihayetsiz olması aklen de zorunludur. Çünkü mevcudiyetini kazanıp sürdürebilmesi için başkasına muhtaç olmaktan münezzeh bulunan Allah’ın zâtı değişime mâruz kalmayacağı gibi zamana da bağımlı değildir. Ancak değişim kanunlarına tâbi bulunan insanın zihni, zamanı geçmişe ve geleceğe bağlı olarak idrak eder. Bu sebeple de kelâmcılar yaratıcının sonsuzluğunu geçmiş açısından kadîm ve ezelî, gelecek açısından da bâkī ve ebedî kavramlarıyla ifade etmek istemişlerdir. https://islamansiklopedisi.org.tr/baki--esma-i-husna
Her gün 5 vakit namazdan sonra 113 kere “Ya Bâkî celle celâlühû” zikrine devam eden kimsenin sıhhati daim olur. Malı ve mülkü her türlü kazadan, beladan korunur.
Her gün 565 kere “Ya Bâkî” zikrine devam eden kimse sıkıntıdan ve kederlerden kurtulur.
“Ya Bâkî” ism-i şerifinin zikrine devam eden kimsenin ömrü uzun ve sıhhat ve afiyeti devamlı olur. Çeşitli afetlerden, belalardan kurtulur, selamette bulunur.
El-Bâki ism-i şerifini tam bir ihlas ile her gün 113 defa zikrine devam kimsenin mülkü ve memuriyeti elinden gitmez. Allah’ın izni ile hayatta olduğu müddetçe o mülke veya vazifeye sahip ve malik olur.
Zikir günü ve saatinde ve özellikle güneş doğmadan önce 100 defa “Ya Bâkî” ism-i şerifini zikreden kimse Allah’ın izni ile bela ve felaket ile karşılaşmaz. Ahirette Allah Teala’nın affına nail olur.
El-Bâki esmasını kendisine vird edinerek her gün 113 defa okuyan kimsede hastalık arız olmaz. Sıhhati daim olur.
Maddi ve manevi korkulardan, sıkıntılardan kurtulmak için manevi huzur ve refah, maddi yönden mülk ve vazifelerinde devamlılık amacı ile “Ya Bâki” ismi şerifi okumak oldukça tesirli bir zikirdir.
El-Bâki esmasını zikir günü ve saatinde zikir adedine göre günde 113 defa okumaya devam eden kimse, isteklerine ve dileklerine kavuşur.
Dünyada rızık ve mülk edinmek, huzur ve manevi rahatlık ve korkularından kurtulmak için “Ya Bâkî” ism-i şerifi zikredilir.
“Ya Bâkî Entel Bâkî” yani “Bâkî kalan ancak Sensin, ey Bâkî” şeklinde zikretmek de tavsiye edilmiştir. “Ya Bâkî Entel Bâkî, Ya Bâkî Entel Bâkî” okuyarak her gün devamlı olarak zikreden kimse maddi-manevi sıkıntı ve kasvetten kurtulur, maddi-manevi huzur ve ferah bulur.
https://www.nukteler.com/el-baki-esmasinin-zikri-faziletleri-ve-faydalari/
El-Baki, esmasının ebced değeri ve zikir sayısı 113’tür.
Bir Dua: “Allâhümme innî es’elüke minel-hayri küllihî ‘âcilihî ve âcilihî mâ ‘alimtü minhü ve mâ lem a’lem. Ve e’ûzü bike mineş-şerri küllihî ‘âcilihî ve âcilihî mâ ‘alimtü minhü ve mâ lem a’lem. Allâhümme innî es’elüke min hayri mâ seeleke abdüke ve nebiyyüke Ve eûzü bike min şerri me azabihi abdüke ve nebiyyüke. Allâhümme innî es’elükel-cennete ve mâ karrabe ileyhâ min kavlin ev ‘amelin. Ve e’ûzü bike minen-nâri ve mâ karrebe ileyhâ min kavlin ev ‘amelin. Ve es’elüke en tec’ale külle gadâin gadaytühü li hayran.”
“Allahım! Ben hayrın her çeşidini; âcil olanı ve geç olanı, bildiğim ve bilmediğim her türlü iyiliği Sen’den istiyorum. Her türlü şerden; âcil olanından ve geç olanından, bildiğim ve bilmediğim bütün kötülüklerden de Sana sığınıyorum. Allah’ım! Ben Sen’den, kulun ve Peygamberinin istediği hayrı istiyorum. Kulun ve Peygamberinin sığındığı şerden de Sana sığınıyorum. Allah’ım! Ben Sen’den cenneti ve cennete yaklaştıran söz veya ameli diliyorum. Cehennem ateşinden ve cehenneme yaklaştıran söz veya amelden de Sana sığınıyorum. Benim için hükmettiğin her kaza (ve kaderi) de hayırlı kılmanı niyâz ediyorum.”
Henüz Yorum yok