İstatistik Uzmanı Tuğrulhan Dinçaslan Yorumluyor !!! Türkiye’ de 26. Gün

26. Gününe geldiğimiz COVID-19 virüsü ile mücadele sürecinde veriler 10-15 gün öncesinde ortaya konan uyumun göstergesi olsa da önemli ilerlemeler kaydettiğimizi ve ilerleyen süreçte daha çok dikkat etmemiz gerektiğini gösteriyor. Nüfus yoğunluğumuza göre oranladığımızda verdiğimiz mücadelede birçok ülkeden daha disiplinli ve planlı ilerlediğimizi son kısımda gözlemleyebilirsiniz.

 

İlk olarak toplam vaka sayısında 27069 vakaya ulaştık. Her gün test sayılarımız artıyor. Test sayılarımız arttıkça vaka sayılarımızın daha da çok ortaya çıkması normal bir durum. Ne kadar çok ortaya vaka çıkartabilirsek o kadar çok yayılımı o kadar engelleriz. Vaka sayısı değişkeninden bu yüzden korkmamamız gerekiyor. Unutmayalım ki ortaya çıkan her vaka şu an takipte ve karantinada tutuluyor. Halk içerisinde, evimizde, günlük hayatımızda olup görünmeyen vakadan korkmalıyız.

 

Artış hızı verisine baktığımızda 1.13 seviyesine kadar düşürdük. Son 5 gündür düşüş trendinde ilerliyor. Son günde test sayımızı 20.000 sayısının üzerine çıkartıp üzerine yayılım hızını 1.13 seviyesine indirebiliyorsak bu parametre bize bu salgın sürecinden bu şekilde kurallara uyma ve alınan önlemlerin sürekliliğini sağlayabilirsek daha hızlı kurtulabileceğimizi gösteriyor.

 

    

Ölüm oranı verisine baktığımızda son 1 haftada artış trendi gözlemleniyor. Alt yapısında başka kronik rahatsızlıkları olan ve yaş grubu yüksek düzeyde olan hastaların COVID-19 virüsü ile daha da ağırlaşıp vefat sürecini hızlandırdığı konusu aşikâr bir durum. Bu yüzden tüm çevremize dikkat etmeliyiz. Dün okuduğum bir tweet’te bir vatandaşımızın 10 yaşlarındaki çocuğu COVID-19 pozitif olduğu ortaya çıkıyor ve farkında olmadan 12 kişiye bulaştırıyor. Çocukta herhangi olumsuz bir belirti yok. Ancak bulaştırdığı 12 kişiden 8’i yoğun bakımdaymış, 2’si entübeliymiş. Bu yüzden 65 yaş üstü yaş grubunun ardından 20 yaş altı grubuna da sokağa çıkma yasağı getirildi. Mümkün olduğunca halk arasında teması minimize edip risk azaltılmaya çalışılıyor. Şu an sokağa çıkabilen nüfus sayısı 33 milyon kişi. Dolaşımdaki nüfusun yoğunluğunun azaltılması doğru bir yaklaşımdır.

 

Teşhis konulup takip edilen hasta durumlarına baktığımızda sevindiren bir grafik mevcut. İyileşme oranlarımız yükselmeye devam ediyor. İyileşen hasta sayımız entübeli hasta sayısını geçmiş durumda. Yakında yoğun bakımdaki vaka sayılarının da düşüş trendinin ilerlemesi ile bu düzeylere düşme potansiyeli mevcut. Son günlerde ülkemizde aşı ve ilaç geliştirme üzerine çok ciddi çalışmalar yapılıyor. Şehrimizin en önemli markalarından Erciyes Üniversitesi de uzman kadrosu ile davet alan üniversitelerden. Güzel haberler alacağımız günler inşallah yakındır. Şu an ülkemizde mümkün olduğunca yoğun bakım ve entübeli hastaları normal servise almak için iyileşen vakalardan kan alınıp antikorlarından plazma üretiliyor ve yoğun bakımdaki ağır durumda olan vakalara uygulanıyor. Ek olarak Sağlık Bakanlığımızın girişimleri ile Çin ve Japonya’dan özel antiviral içeren ilaçlar ithal edilip ağır vakalarımızın tedavisinde kullanılıyor. Bu tedavilerin tamamı grafiklerimize de yansımaya başlamış durumda. İyileşen sayılarındaki dramatik artışlara bu tedaviler yöntemiyle daha da sık rastlayacağımızı umut ediyorum.

 

 

Test sayılarının artması ile erken teşhis sayısının yükselmesine ek olarak ilaç ve plazma tedavilerinin ilerlemesi ile iyileşen vaka sayısındaki ilerleme ve ölüm oranındaki ilerlemenin sabitlenmesi Ölüm Oranı-İyileşme Oranı karşılaştırma grafiğine yansıdığını görüyoruz. Bu grafikteki herhangi bir verinin içinde hepimizin olma ihtimali olduğu gerçeğini unutmamalıyız. Evlerimizde sevdiklerimizle beraber vakit geçirirken, özgürce hayatımızı yaşamak varken bir hastane odasında yalnız başımıza yoğun bakım odasında olabilirdik veya entübeli bir şekilde solunum cihazına bağlı bir şekilde ne zaman kurtulacağımızın belli olmadığı bir zamana kadar uzun süre kalabilirdik. Evde kalmaktan sıkılmayı değil sağlıklı kaldığımız her anın tadını çıkarmayı düşünelim.

 

Test sayısına baktığımızda 20.000 bandını geçtiğimizi gözlemliyoruz. Eğer bu süreçten sonra daha da bu sayıyı yukarılara çıkartırsak 1 ayda 600.000 test seviyesine çıkacağız. Bu sayıların yükselmesi yayılımın kontrol altına daha hızlı alınmasını sağlayacak. Halkımızın kurallara uyması ile eş zamanlı test sayılarını artırırsak kısa süre içerisinde bu sorunu kontrol altına alabiliriz.

 

Ülkelere göre vaka durumunu gösteren grafiğe baktığımızda çok değişik konulara değinilebileceğimiz durumlar görüyoruz. Türkiye’den başlarsak Dünya sıralamasında en çok pozitif vaka sıralamasında 9, ölümlü vaka sıralamasında 12. Sıradayız. Henüz hala yolun başında olsak da grafiğimizin ilerleyişi durdurmanın başındayız. Amerika, Çin, İtalya ve Almanya gibi ilerlemiyoruz. Eğer aldığımız önlemlerde en ufak bir esneklik gösterirsek diğer kötü durumdaki ülkelerle aynı durumları yaşayacağız. Hong Kong ve Güney Kore aldıkları önlemler ve izledikleri çözüm yollarına baktığımızda şu an yayılımlarını sabitlemiş görünüyorlar. Hong Kong nüfusu 7.5 milyon ve bu az nüfus yoğunluğunun avantajını görüyor. Farklı bir açıdan baktığımızda ise Hong Kong İngiltere sömürgesinde olan ve Çin hegemonyasından kurtulmaya çalışan bir ülke. Hegemonyadan kurtulurken Çin teknolojisi transfer etmiş ve İngiltere demokrasisini kullanıyor sonuç olarak salgında başarılı bir süreç yönettiği görünüyor. Güney Kore nüfusu 51 milyon ve nispeten Amerika güdümünde olan bir ülke konumunda. Teknoloji üreten ve tüm dünyaya salgını nasıl kontrol altına aldığını adım adım sunan bir ülke konumunda. Ancak bu iki ülke güdümünde oldukları ülkelerden daha iyi sınav veriyor. Burada akla gelen çok soru var. Uzak doğu mutfağı diğer mutfaklara göre daha çok bağışıklık sistemi güçlendirici bir etkiye mi sahip? Yoksa yedikleri vahşi hayvan pazarlarında bağışıklık kazanıp daha dirençli mi oluyorlar? Veya Demokrasi olan yerlerde bu mücadele için daha esnek ve katılımcı kararlar alınıyor şeffaflık ön planda olduğu için mi bu şekilde başarı sağlanıyor. Neden ekonomik gücü ve demokrasisi yüksek olarak görünen ülkeler bu salgın sürecinde kendi halkının kayboluşuna göz yumup kötü sınavlar veriyor? Bu soruların cevabını ilerleyen süreçte hep beraber gözlemleyeceğiz.

Türkiye olarak hiç olmadığımız kadar şeffaf ve profesyonel yürütüldüğünü düşündüğüm bu süreçte diğer ülkelerin ne kadar acımasız ve yanlış kararlar aldığına hep beraber şahit oluyoruz. Ülkemize sahip çıkmak istiyorsak salgın sürecini yönetenlerin uyarılarını daha çok ciddiye alıp, sağlık çalışanlarının sahada verdiği mücadeleye destek vermek zorundayız.

Diğer Haberler

1 Yorum

İbrahim halil m

İbrahim halil m

06 Nisan 2020
Haklısın hocam takip ediyoruz

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Diğer Haberler