İsrail'in Filistin ve Lübnan'dan Sonra Gözünü Dikeceği Ülke Türkiye Olacaktır!

Cumhurbaşkanı Erdoğan: 'Vadedilmiş topraklar hezeyanıyla hareket eden İsrail yönetiminin Filistin ve Lübnan'dan sonra gözünü dikeceği yer bizim vatan topraklarımız olacaktır.'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, TBMM 28. Dönem 3. Yasama Yılı Açılış Toplantısı'nda katıldı. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Meclis kürsüsünden yaptığı konuşmada şunları söyledi:

Sözlerimin hemen başında 104 yıllık tarihi boyunca Meclisimizde görev yapmış milletvekillerimizden ebediyete irtihal edenlere Mevla'dan rahmet diliyorum. Büyük Millet Meclisimizin İlk Başkanı, Cumhuriyet'imizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü ve Kurtuluş Savaşı'mızın tüm gazi ve şehitlerini bugün bir kez daha saygıyla yâd ediyorum. 14 Mayıs 2023'te, milletimizin takdiriyle teşekkül eden 28'inci Dönem Meclisimiz, ilk 2 yasama yılında gerçekten yoğun bir faaliyet içinde oldu. Meclisimizin tüm mensuplarına şahsım ve milletim adına şükranlarımı ifade etmek istiyorum” dedi.
Bu yıl ve önümüzdeki yasama yıllarında da Meclisin gayretli, özverili bir çalışma dönemi geçireceğini, milletin ihtiyacı olan kanunları çıkaracağını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Yeni yasama yılının, uyum, uzlaşma, karşılıklı anlayış ve hoşgörü içinde, hepiniz için, özellikle aziz milletimiz için hayırlı, bereketli, verimli bir yıl olmasını Cenab-ı Allah'tan niyaz ediyorum. Bu yüksek şuurla milletimize hizmet edecek siyasi partilere, bütün milletvekili arkadaşlarımıza, Meclisimizin tüm çalışanlarına yeni yasama yılında başarı dileklerimi iletiyorum” değerlendirmesinde bulundu.

"Meclisimiz, Gazi ünvanını bileğinin gücüyle elde etmiştir”
Türkiye'nin devlet ve parlamento tecrübesi bakımından asırlara sari bir birikime sahip olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Şunu gururla ifade etmeliyim ki; yüzyıllar boyunca onlarca devlet kurmuş olan milletimiz, 11'inci yüzyılda kurulan Büyük Selçuklu Devleti'nden bugüne kadar süren kesintisiz devlet tecrübesiyle, dünya üzerindeki istisnai milletlerden biridir. İnşallah, devletimiz, ebed-müddet baki olacaktır. Aynı şekilde, bölge ülkeleriyle kıyaslandığında, parlamento tecrübemiz de 1876 gibi oldukça erken bir dönemde başlamış, zaman zaman inkıtaya uğrasa da günümüze kadar gelmiştir. Tıpkı devletimiz gibi, bir şura makamı, bir meşveret ve istişare makamı olarak Meclisimiz, milletimizin hürriyetinin ve istiklalinin somut nişanesi olarak inşallah ebed-müddet var olacak, daima açık kalacak, milletimize daha nice seneler alnının akıyla hizmet edecektir. Kurtuluş Savaşımız sırasında, düşman kuvvetlerinin çok yaklaşmasına rağmen Meclisimiz çalışmalarını cesaretle, fedakârlık ve sarsılmaz bir imanla ifa etmiştir. Meclisimiz, Gazi unvanını bileğinin gücüyle elde etmiştir” şeklinde konuştu.

"Bir nevi 'yamalı bohçaya' dönen 82 Anayasası'nın miadı artık dolmuştur"
“15 Temmuz gecesi, işgal kuvvetlerinin hain uşakları tarafından ele geçirilmeye çalışılan ve bombalanan Meclisimiz, milletvekillerimizin kahramanca direnişi sayesinde hem milletimize cesaret vermiş, hem kendisini savunmuş, böylece Gazi ünvanını bir kez daha teyit etmiştir" diyen Erdoğan, ”Burada şunu öncelikle vurgulamak isterim: Bu Meclis, 104 yıllık tarihi boyunca, şartların en çetin olduğu dönemlerde bile bir çözüm yolu, bir çıkış yolu bulmayı başarmıştır. Bu Meclis, tüm zorluklara rağmen hemen arkamızda yazan 'Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir' şiarına hakkıyla sahip çıkmıştır. Yine bu Meclis, milletimizin ufkunu genişletecek, barışı ve demokrasiyi güçlendirecek, ekonomik büyüme ve refaha, en önemlisi de özgürlüklere daha fazla alan açacak, Cumhuriyet tarihimizin en kuşatıcı anayasasını yapma tecrübesine, bilgisine ve kudretine ziyadesiyle haizdir. 12 Eylül Askeri Darbesi sonrasında, silahların gölgesinde milli iradeye dayatılan mevcut anayasa, Meclisimiz ve milletimize biçilmiş dar bir gömlektir. 1982'den beri yapılan irili-ufaklı 20'den fazla değişiklik, milletin mevcut anayasadan memnuniyetsizliğini açıkça göstermektedir. Bir nevi 'yamalı bohçaya' dönen 82 Anayasası'nın miadı artık dolmuştur. Türkiye'nin, 21'inci yüzyılda büyük hedef ve iddialarını gerçekleştirmesi ancak yeni, uzlaşmacı, özgürlükçü, katılımcı, sivil bir anayasa ile mümkündür. Demokrasimizin yeni anayasa ihtiyacının günden güne kendini daha fazla belli ettiğini görüyoruz” ifadelerini kullandı.

"Millet varsa devlet vardır; devlet varsa, millet varlığını idame ettirir"
AK Parti ve Cumhur İttifakı olarak, yeni anayasayla ilgili kendi hazırlıklarını, çok titiz bir şekilde yaptıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ama bu demek değildir ki diğer tüm fikirlere kapımızı kapatıyoruz. Yeni anayasanın hazırlık sürecinde her türlü fikre saygı duyarız, her düşünceyi ilgiyle dinleriz, her yapıcı teklifi hayırhahlıkla değerlendiririz. Yeni anayasanın kutuplaştırıcı değil uzlaştırıcı, ayrıştırıcı değil birleştirici, yasakçı değil özgürlükçü olması; farklılıklarda değil ortak noktalarda buluşturması temel ve sarsılmaz ilkemizdir. Milleti ve devleti birbirinden ayrı düşünmek mümkün değildir. Millet varsa devlet vardır; devlet varsa, millet varlığını idame ettirir. Devlet, milletin üzerinde değildir; millet de devletsiz ayakta ve hayatta kalamaz. Ne devletimizin zayıflatılmasına, ne milletimizin bu yolla ayrıştırılmasına eyvallah etmeyeceğimiz bilinmelidir. Milletin refah ve huzurunun, bununla birlikte daha fazla hürriyetin, devletimizi daha da güçlendireceği kanaatindeyiz” dedi.

"Tüm partileri ve milletvekillerini, toplumumuzun tüm kesimlerini, Türk demokrasisini yeni ve sivil bir anayasa ile taçlandırma mücadelemize omuz vermeye davet ediyorum"
Yeni anayasanın, devleti ve milleti ayrı yerlere koyan değil, devlet ile milleti buluşturan, kucaklaştıran, kaynaştıran niteliklere haiz olması gerekliliğine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Anayasa çağrısında bulunarak, "Şuna tüm kalbimle inanıyorum. Milletin muazzez iradesini temsil eden insanlar olarak, insanımızın hiçbir ferdini dışlamadan, hiçbir ferdin özgürlüğünü kısıtlamadan, azami müştereklerde buluşturan bir anayasayı yazabilir, yapabilir, Allah'ın izniyle bu Yüce Meclis eliyle hayata geçirebiliriz. Yeni yasama yılında, milletimizin ve Meclisimizin, yeni bir anayasa inşası için daha fazla gayret göstereceğine inancımız tamdır. Biz, bugüne kadar her fırsatta dile getirdiğim gibi, yeni anayasa sürecinde yapıcı davranmaya devam edeceğiz. Bugün bir kez daha tüm partileri ve milletvekillerini, toplumumuzun tüm kesimlerini, Türk demokrasisini yeni ve sivil bir anayasa ile taçlandırma mücadelemize omuz vermeye davet ediyorum" açıklamasını yaptı.

"Milleti huzur, refah ve güvenlik içinde tutan adalettir"
Tabiat gibi, toplumların, devletlerin de bir düzene, nizama, bir sisteme sahip olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Esasen, düzen, devletin ve milletin temel direğidir. Düzeni sağlayan kanundur. Kanunun ruhu ise adalettir. Adalet mülkün temelidir. Bir devleti var eden ve ayakta tutan adalettir. Milleti huzur, refah ve güvenlik içinde tutan adalettir. Devleti her türlü tehditten koruyacak olan adalettir. Ekonomiyi büyütecek, eşit dağılımı sağlayacak, çalışanı, çalıştıranı, üreticiyi, tüccarı, sanayiciyi mutlu edecek olan yine adalettir” dedi.

"Şeyda Yılmaz başta olmak üzere, tüm şehitlerimize aziz milletim adına minnet duygularımı ifade etmek istiyorum"
Suçlu ile masum birbirinden ayırt edilmezse, suçlu elini kolunu sallayıp gezerken, masum cezalandırılırsa adaletin sarsılacağını, adalet sarsılırsa, devlet sarsılacağını, devlet sarsılırsa, milletin bekasının tehlikeye gireceğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Şunu özellikle ifade etmek isterim; kolluk kuvvetlerimiz ve yargı camiamız, adaletin tecellisi için çok büyük bir gayret ve özveriyle çalışmaktadır. Bu vesileyle, geçtiğimiz hafta menfur bir saldırı neticesi şehit edilen, polis kızımız Şeyda Yılmaz başta olmak üzere, tüm şehitlerimize aziz milletim adına minnet duygularımı ifade etmek istiyorum. Sınırlarımız içinde ve dışında canları pahasına mücadele eden güvenlik güçlerimizin her birini 'Rabb'im muhafaza buyursun' diyorum. Polisiyle, jandarmasıyla, bütün emniyet teşkilatımıza, bu yüce çatı altında, bu önemli günde tüm milletimiz adına şükran duygularımızı ifade ediyor, en kalbi selamlarımızı gönderiyorum. Aynı şekilde, vatanımızı her türlü harici tehdide karşı koruyan kahraman ordumuzun yiğit mensuplarına da teşekkürlerimizi ifade ediyorum" diye konuştu.

"Yargı mensuplarımız ile Türk milleti adına karar veren mahkemelerimizin tehdit edilmesine, hiçbirimiz müsaade etmemeliyiz”
Emniyet güçlerinin de silahlı kuvvetlerin de kanunların kendilerine çizdiği sınırlar dahilinde, hukuk ve demokrasi çerçevesinde vazifelerini ifa etmeyi sürdüreceklerinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Tekrar ediyorum: Düzen, yani hukuk, yani adalet, devletimizin ve milletimizin temel dayanağıdır, temel direğidir. Askerimizin ve kolluk birimlerimizin güven içinde kalması için devletimiz her türlü fedakarlıkta bulunmaktadır, imkanlar ölçüsünde daha fazlasını da yapacaktır. Kanun ve düzen dışına çıkanlar ise, adaletin tesisi, devletimizin bekası adına, hiç tereddüt edilmeksizin, yargı karşısına çıkacaklardır. Bu arada, yargı mensuplarımızın da görevini kanunlar ve hukuk çerçevesinde yerine getirdiği özellikle hatırlatmak isterim. Mevcut kanunları uyguladıkları ya da kanunların sınırları içinde kaldıkları için hiç kimse yargı camiamızı yıpratmaya, gündeme gelmek uğruna mahkemelerimizi baskı altına almaya kalkışmamalıdır. Yargı mensuplarımız ile Türk Milleti adına karar veren mahkemelerimizin tehdit edilmesine, hiçbirimiz müsaade etmemeliyiz” ifadelerini kullandı.

"İnşallah el birliği içinde çalışarak, adalet ve güvenlik hizmetlerimizin standardını daha da yükselteceğiz"
Erdoğan, ”Şayet polisin, jandarmanın, savcı ve hakimlerin, suçu önleme, suçu cezalandırma, karar ve infaz konusunda sıkıntıları varsa, şüphesiz bu, evvelemirde kanunların konuşulmasını gerektirir. Kanun koyucu ise milletimiz adına Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Meclisimiz, yeni yasama yılında, suçun önlenmesine, infaz ve ıslah konusuna daha fazla eğilmeli, milletimizin giderek yükselen taleplerine daha çok kulak vermelidir. Bakanlıklarımız ve kurumlarımızla birlikte, Meclisimizin bu hususta daha hassas bir yaklaşım içinde olacağına yürekten inanıyorum. Yürütme ve yasama organları olarak inşallah el birliği içinde çalışarak, adalet ve güvenlik hizmetlerimizin standardını daha da yükselteceğiz” açıklamasını yaptı.

"Geçen yıl gündemimizin üst sıralarında yer alan birçok meseleyi geride bıraktık ve bırakıyoruz"
Asrın felaketi olan 6 Şubat depremlerine ve bölgedeki sıcak çatışmalara rağmen, ekonomide belirledikleri hedeflere kararlılıkla ilerlediklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”14-28 Mayıs seçimleri sonrasında uygulamaya başladığımız istikrar ve reform programımız meyvelerini veriyor. Ekonomi programımızda, Meclisimizin de desteği ile son bir yılda önemli mesafe kat ettik. Geçen yıl gündemimizin üst sıralarında yer alan birçok meseleyi geride bıraktık ve bırakıyoruz. Burada fikir vermesi açısından bazı rakamları sizlerle kısaca paylaşmak istiyorum. Merkez Bankamızın geçen sene Mayıs'ta 98,5 milyar dolar olan brüt rezervleri, bugün 156 milyar doları aşarak Cumhuriyet tarihinin en yüksek seviyesine ulaştı” dedi.

"Bu sene 60 milyon turist sayısı, 60 milyar dolar turizm geliri hedefliyoruz"
Türkiye'nin artık rezerv meselesi olmadığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir diğer kronik sorun olan cari açığı sürdürülebilir bir düzeye çektiklerini belirterek, "Geçen yıl 57 milyar dolar olan cari açık, gayretlerimiz neticesinde, Temmuz'da 20 milyar doların altına indi. 2023'te ihracatımız 256 milyar dolarla rekor kırdı. İhracattaki güçlü performansımız 2024'te de devam ediyor. Yıllık ihracat Ağustos'ta 262 milyar dolarla tarihimizin zirvesine çıktı. Turizmde, 2023 yılını rekor ziyaretçi sayısı ve geliriyle kapattık. Bu sene 60 milyon turist sayısı, 60 milyar dolar turizm geliri hedefliyoruz; inşallah bu hedefimizi de tutturacağız. Son bir yılda 1 milyon 105 bin ilave istihdam imkânı oluşturduk" değerlendirmesinde bulundu.

"Kararlı duruşumuz sayesinde, hamdolsun, enflasyonda kalıcı düşüş trendine girmiş bulunuyoruz”
Milli gelirin 1 trilyon dolar sınırını geçerek, 1 trilyon 119 milyar dolara ulaştığını böylece, milli gelirde çok kritik bir psikolojik eşiği daha aşmayı başardıklarını söyleyen Erdoğan, “2024 yılında kredi notu üç büyük kuruluş tarafından artırılan tek ülke Türkiye oldu. Ekonomimizin temel göstergelerindeki iyileşmeye bağlı olarak ülkemizin risk primi de düşüyor. Bankacılık ve reel sektörümüzün dış borç çevirme oranları yükseldi. Türkiye'yi, daha çok siyasi sebeplerle alındığı gri listeden de çıkardık. Yine bu süreçte, 6 Şubat depremlerinin Türk ekonomisine getirdiği 104 milyar dolarlık ilave faturaya rağmen mali disiplinden taviz vermedik. 'Kim ne vadediyorsa benden beş fazlası' siyasetinin seçim meydanlarını esir aldığı 31 Mart sürecinde popülizme asla tevessül etmedik. Kararlı duruşumuz sayesinde, hamdolsun, enflasyonda kalıcı düşüş trendine girmiş bulunuyoruz” açıklamasını yaptı.

"Ekonomi programımıza katkı sunacak her türlü öneriye açığız"
Son üç ayda yıllık enflasyonun 23,5 puan gerilediğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, gıda enflasyonunun da 4 yıl sonra ilk kez aylık bazda negatife döndüğünü kaydetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, önümüzdeki aylarda enflasyondaki düşüşün devam edeceğini ve milletin bu düşüşü çarşıda, pazarda, alışveriş sepetinde, mutfağında daha fazla hissedeceğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti;
“Her zaman söylüyorum: Bizim bir tane gündemimiz var; o da vatandaşımızın refahını ve alım gücünü kalıcı biçimde artırmaktır. Ne yapıyorsak, sadece bunun için yapıyoruz. Hangi özveride bulunuyorsak, bunun için bulunuyoruz. Yakın çevremiz istikrara kavuştukça, inşallah biz de rahatlayacak, çok daha iyi yerlere geleceğiz. Şu hususu büyük bir memnuniyetle vurgulamak isterim: Kovid19 salgınıyla başlayan, bölgemizdeki savaşlarla devam eden, asrın felaketinin de etkisiyle sarsılan makro dengeleri hızla iyileştiriyoruz. Türkiye'yi yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla yoluyla kaliteli büyütme stratejimizi uygulamaya devam edeceğiz. Her fırsatta ifade ettiğim gibi, ekonomi programımıza katkı sunacak her türlü öneriye açığız. Ancak uyguladığımız programa olan inancı zayıflatmaya dönük söylemleri tasvip etmiyoruz. Kabul edelim ki eleştiri ayrıdır, ekonomik tetikçilik ayrıdır.”

"Türkiye'nin ve vatandaşımızın menfaati söz konusu olduğunda siyasi rekabeti bir tarafa bırakmamız gerekiyor"
Türkiye'ye kaybettirerek siyaset yapılmayacağının millete faydalı olunamayacağının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Türkiye'nin ve 85 milyon vatandaşımızın menfaati söz konusu olduğunda siyasi rekabeti bir tarafa bırakmamız gerekiyor. Meclisimizden ve siz saygıdeğer milletvekillerimizden bu konuda azami hassasiyet bekliyor, desteğiniz için şimdiden her birinize teşekkür ediyorum. Deprem bölgemizin süratle ayağa kaldırılmasının gündemimizin ilk sırasında olmayı sürdüreceğini burada tekraren ifade etmek istiyorum. Şartlar ne olursa olsun, 6 Şubat gecesi yuvası yıkılan, düzeni bozulan, yakınlarını kaybeden depremzede kardeşlerimizin yanında olacak, yaralarını saracak, inşallah güvenli yuvalarını peyderpey teslim edeceğiz" değerlendirmesini yaptı.

"Şimdi de Lübnan'da katliama başlayan İsrail, dünyadan gerekli ve yeterli tepkiyi almamaktadır”
28'inci Dönem, 3'üncü Yasama Yılı'na bölgedeki sıcak gelişmelerle girildiğini ifade eden Erdoğan, ”İsrail'in Filistin'de, Gazze'de yaklaşık 1 yıldır yürüttüğü terör ve soykırım, bugünlerde maalesef Lübnan'a uzandı. Dün işgal güçleri, Lübnan topraklarına karadan girdiğini duyurdu. İsrail, bir yandan Gazze'de soykırım yaparken, bir yandan Lübnan'a terör saldırıları yaparken, aynı anda bölge ülkelerini de kendi ateşine çekmek için her yola başvuruyor, her türlü provokasyonu deniyor. Burada iki hususun altını çizmek mecburiyetindeyim: Ne yazık ki, bütün bölgeyi ateşe atmayı amaçlayan, Gazze'de, 17 bini çocuk olmak üzere 42 bin insanı katleden, şimdi de Lübnan'da katliama başlayan İsrail, dünyadan gerekli ve yeterli tepkiyi almamaktadır” diye konuştu.

"Ne yaparsa yapsın İsrail, er ya da geç durdurulacak"
Bunu geçen hafta İsrail saldırganlığının önüne geçmesi gereken Birleşmiş Milletlerin Genel Kurulunda da açık ve net şekilde ifade ettiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:
"İsrail Devleti, Netanyahu isimli bir Hitler özentisinin idaresinde, sadece son 51 haftada, insanlığa karşı tüm suçları pervasızca işlemiştir. Soykırım, katliam, ırkçılık, ayrımcılık, taciz, tecavüz, işkence, etnik temizlik, gazeteci öldürme, ifade özgürlüğünü yok etme, ibadethaneleri, hastaneleri, okulları bombalama dahil insanlığa karşı işlenebilecek ne kadar suç varsa, tamamı defalarca işlenmiştir. Gözünü kin ve nefret bürümüş bir cinayet şebekesinin elinde Gazze, 42 bin masum insanın katledildiği büyük bir 'imha kampına' dönüşmüştür. Tüm insanlık adına utanç verici bu tabloya rağmen, bazı ülkeler İsrail'e destek vermeye, finansal veya askeri destek sağlamaya devam ediyor. Diğer bazı ülkeler de, susmak suretiyle bu insanlık suçuna, bu vahşete maalesef ortak oluyor. Bu önemli günde şunu bir kez daha açık açık söylemek isterim: Ne yaparsa yapsın İsrail, er ya da geç durdurulacak."

HİTLER NASIL DURDURULDUYSA NETANYAHU DA ÖYLE DURDURULACAK

“Evlatlarının beyaz kefenlerine sarılan anaların, babaların ahı, bu zalimleri rezil rüsva edecek” diyen Erdoğan, ”Ancak, sadece İsrail'in değil, bugün Batı'dakiler başta olmak üzere devletlerin alnına yapışan o kara leke asırlar boyunca unutulmayacak. Özellikle İslam dünyasının, halkları Müslüman olan yöneticilerin, İsrail'in Filistinlilerden ziyade Müslümanlara yönelik bu terörüne sessiz kalmaları, bir ayıp olarak, bir utanç vesikası olarak asırlarca silinmeden kalacak. Bakınız bugün yüreğim yanarak, içim kan ağlayarak söylüyorum: İsrail'in Gazze halkına yönelik soykırımı başlayalı tam 360 gün oldu. 42 bin kardeşimiz kameralar önünde canlı yayınlarda alçakça şehit edildi. Babalara enkaz altında kalan ciğerparelerinin parçalarını toplattılar. İnsana ve insanlığa dair ne kadar değer varsa, hepsini çiğnediler, hepsini ayaklar altına aldılar. Sadece camileri değil, asırlık kiliseleri de bombalarla enkaz yığınına çevirdiler” dedi.
Ancak bu süreçte ne uluslararası kuruluşların, ne insan hakları örgütlerinin, ne de 2 milyar Müslümanı temsil eden devletlerin, bir araya gelip, bir ortak tepki göstermediğine dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Tam 360 gündür bırakınız İsrail'i caydırmayı, bırakınız İsrail'i durdurmayı, müşterek bir tavır dahi sergilenmedi. Hamas'ın defalarca kabul ettiğini açıkladığı ateşkese İsrail'i icbar edecek, zorlayıcı hiçbir adım atılmadı. Oysa herkes biliyor ki, ses çıkartılmadıkça; İsrail işgal, istila ve katliam politikasını pervasızca devam ettirecek. Susmak, vahşeti görmezden, duymazdan gelmek hiç kimseyi, hiçbirimizi, bölgedeki hiçbir ülkeyi, bu soykırım şebekesinin saldırganlığından kurtaramayacak. Bu tembelliğin, bu ataletin, bu tepkisizliğin, duygusuzluğun sona ermesi için, Türkiye olarak, hakkı cesaretle söylemeye, hakkı savunmaya, zalimler karşısında dimdik durmaya devam edeceğiz. Siyonist lobinin şahsımızı ve hükümetimizi hedef alan itibar suikastlerine asla boyun eğmeyeceğiz" ifadelerini kullandı.

LÜBNANDAN SONRA BİZİM TOPRAKLARIMIZA GÖZÜNÜ DİKECEKLER

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”İkinci husus şudur: 'Vadedilmiş topraklar' hezeyanıyla hareket eden İsrail yönetiminin, tamamen dini bir fanatizm ile Filistin ve Lübnan'dan sonra gözünü dikeceği yer, açık söylüyorum, bizim vatan topraklarımız olacaktır. Şu anda bütün hesap bunun üzerinedir. Türkiye içindeki bazı İsrail dostlarının, bazı Siyonist severlerin, gönüllü veya paralı Siyonizm propagandası yapan aparatların anlamadığı işte budur. Birileri ısrarla görmek istemese de Netanyahu hükümeti, Anadolu'yu da içine alan bir ham hayal kurmakta, ütopya peşinde koşmakta, bu niyetlerini de çeşitli vesilelerle ifşa etmektedir” diye konuştu.
7 Ekim'den beri yaşanan her gelişmenin, bu tehdidin boyutunu biraz daha artırmakta olduğuna dikkat çeken Erdoğan, ”İsrail'in, Filistin ve Lübnan'daki saldırılarını çok yakından takip ederken, Irak'ın ve Suriye'nin kuzeyinde, bölücü örgütü maşa olarak kullanmak suretiyle, nasıl birer küçük uydu yapı kurmak istediğini de çok net görüyoruz. Şu coğrafya bilgisini sizlere ve aziz milletimize burada hatırlatmak isterim Bakınız Hatay'ın Yayladağı ilçesindeki Suriye sınırından, Lübnan sınırı, karayoluyla 170 kilometredir ve Türkiye Lübnan'a arabayla sadece 2,5 saat uzaklıktadır. Antakya ile Gazze arası, Ankara ile Aydın arası kadardır. Yani işgal, terör, saldırganlık hemen yanı başımızdadır. 'Türkiye İsrail'in yanında dursun', 'Türkiye bu işlere karışmasın', 'Türkiye tarafsız olsun' diyenlere sesleniyorum. Özellikle 'Hamas bir terör örgütüdür' diyenlere sesleniyorum. 360 gündür yaşanan barbarlığı '7 Ekim vakasıyla' meşrulaştırmaya çalışanlara sesleniyorum. Karşımızda hukukla mukayyet bir devlet değil; kandan beslenen, işgalle semiren bir 'katil sürüsü' var. Karşımızda tüm bölgeyi ateşe atmaya niyetli, gözü dönmüş bir işgal şebekesi var. Karşımızda sadece Müslümanlara değil, Yahudiler arasında dahi ayrım yapan ırkçı bir Apartheid rejimi var" diye konuştu.

Böyle bir katliam şebekesi karşısında, zerre miskal vicdan taşıyan hiç kimsenin sessiz kalamayacağını söyleyen Erdoğan, ”Yanı başınızda çocuklar katledilirken, yanı başınızda uçaklardan sivil halk üzerine bombalar yağarken, sessiz, tepkisiz, hatta tarafsız kalmak, açık söylüyorum, suça ortak olmaktır. Buradan tam 360 gündür üç maymunu oynayanlara bir kez daha soruyorum: Çocuklarınızın gözüne yarın nasıl bakacaksınız? Aynada kendi gözlerinize nasıl bakacaksınız? Filistin, Lübnan güvende değilse, kendinizin güvende olabileceğine gerçekten inanıyor musunuz? İsrail saldırganlığı, her fütursuz açıklamayla görüyoruz ki, Türkiye'yi de içine almaktadır. Vatanımız için, milletimiz için, bağımsızlığımız için, bu saldırganlığa, bu devlet terörüne, elimizdeki her imkanla karşı durmayı sürdüreceğiz. Tekrar ediyorum: Bedeli her ne olursa olsun, Türkiye, İsrail'in karşısında durmaya, dünyayı da bu onurlu duruşa çağırmaya devam edecektir. İnsanlığın ortak değerlerine saldıranlar karşısında bir “İnsanlık cephesinin” kurulması için Türkiye elinden geleni yapacaktır, bunda da sonuna kadar kararlıdır. Gazze'de soykırım yapılırken, Batı Şeria'da barış ve huzur olduğuna mı inanıyorsunuz? İşte, Filistin Devlet Başkanı Sayın Mahmut Abbas geldi, burada, bu kürsüden hem sizlere, hem dünyaya seslendi. İsrail sadece Gazze'ye değil, Batı Şeria'ya, İran'a, Yemen'e, Suriye'ye de saldırıyor; Mısır'la yapılan anlaşmaları alenen ihlal ediyor. Mısır'la, Irak'la giderek güçlenen ilişkilerimizin, Suriye'yle artan diyalog arayışımızın, bu bağlam içinde okunmasını özellikle tavsiye ediyorum. Türk Dünyası'yla ve Türk Devletleri Teşkilatı'yla bağlarımızı, yine bu anlayışla sürekli tahkim ediyoruz” açıklamasını yaptı.

Savunma sanayiinde, güvenlikte, terörle mücadelede ve dış politikada stratejik hamlelerle ülkemizin caydırıcılığının güçlendirildiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Fitne girişimleri karşısında millet olarak, 85 milyon olarak 'iç cephemizi' sağlam tutmaya gayret ediyoruz. Şunun artık idrak edilmesi ihtiyaçtan öte bir zarurettir: Bugün, İsrail saldırganlığı karşısında, içeride ve dışarıda çatışma alanlarının değil, uzlaşma alanlarının öne çıkması gerekiyor. İsrail bölgeyi tehdit etmeyi sürdürdükçe; Türkiye de bölge halklarının, özellikle milletimizin güvenliği için öncü olmaya, yapıcı, uzlaştırıcı, birleştirici olmaya ısrarla devam edecektir. Bu vesileyle, Filistin davasına sahip çıkma noktasında tam bir mutabakat içinde hareket eden Meclisimize ve siyasi partilerimize şükranlarımı sunuyorum. İşgal güçlerinin en modern ölüm makinalarına rağmen doğdukları toprakları kahramanca savunan Filistin'in yiğit evlatlarını bugün bir kez daha saygıyla selamlıyorum. İsrail'i de buradan çok net bir şekilde uyarıyorum: Lübnan'a kara harekatının sonuçları, geçmişteki işgallerine benzemeyecektir. Savunmasız, izole, bütün dünyadan yalıtılmış bir Gazze savunması ile, Lübnan'ın savunması aynı olmayacaktır. Birleşmiş Milletler başta olmak üzere, tüm devlet ve uluslararası kuruluşlar, aynı şekilde İslam dünyası, daha fazla vakit kaybetmeden, daha fazla kadın, çocuk, sivil ölmeden, Netanyahu hükümetini durdurmalıdır. Biz, Türkiye ve Türk milleti olarak, bu zor günlerinde Lübnanlı kardeşlerimizi asla yalnız bırakmayacak, tüm imkanlarımızla yanlarında olmayı sürdüreceğiz" şeklinde konuştu.

“Şunu unutmayın ki bu Gazi Meclis, sadece Türkiye'nin değil, geniş bir coğrafyadaki mazlum halkların da umudu olan bir Meclis'tir” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Üzerinizdeki yük, üzerinizdeki sorumluluk ağırdır. Tarihten devraldığınız miras ve tecrübe ile bu yükü hakkıyla taşıyacağınıza olan inancımız, bizim de milletimizin de tamdır. Çevremizde bir canavar kontrolsüzce büyürken, yanı başımızda katliamlar, kanlı soykırımlar yapılırken, yanı başımızda sınırlar yeniden çizilmeye çalışılırken, küresel sistem kökten sarsılırken Meclisimiz, vakar, sağduyu, uzlaşma içinde hem ülkemize, hem de coğrafyamıza yol gösterici olacaktır. İktidar ve muhalefetiyle, Meclisimizin, milletimize güven, hasımlarımıza korku verecek bir atmosferde çalışması, özellikle böyle bir dönemde elzemdir. Meclisteki uyum, mutabakat, karşılıklı saygı çerçevesinde tartışma ve istişare, buradan sokağa yansıyacak, ülkenin huzur ve emniyetine kapı aralayacaktır. Meclisimizin yeni yasama yılının yeni bir işbirliği ruhuna öncülük etmesi, Türkiye Cumhurbaşkanı olarak en samimi temennimdir. Bölgemizin içinde bulunduğu gerilimli atmosferde siyasi rekabeti, siyasi husumete dönüştürme teşebbüslerine izin vermeyeceğinize inanıyorum. AK Parti ve Cumhur İttifakı olarak sorumluluklarımızın idrakinde hareket etmeyi sürdüreceğimizin özellikle bilinmesini istiyorum. Rabb'im yar ve yardımcımız olsun. Rabb'im, 'Türkiye Cumhuriyeti'ni ilelebet payidar eylesin' diyorum. Bu duygularla bir kez daha Türkiye Büyük Millet Meclisinin 28'inci Dönem 3'üncü Yasama Yılı'nın hayırlı olmasını diliyorum. Milletvekillerimize yeni yasama yılında Mevla'dan başarılar ve kolaylıklar temenni ediyorum" açıklamasını yaptı.

kaynak muhabir.com.tr

Diğer Haberler

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Diğer Haberler