AV. FEVZİ KONAÇ

-YENİ- KUKLA LİDERLER VE BİZİ BEKLEYEN GÖNÜL COĞRAFYAMIZ

KUKLA LİDERLER VE BİZİ BEKLEYEN GÖNÜL COĞRAFYAMIZ

Uzun süren plan ve projelerin son noktası yüzyıl önce konuldu bu hikâyeye. Yeryüzünün ve insanlık tarihinin, dinler tarihinin, stratejik ve jeopolitik olarak dünyanın en önemli topraklarında iki yüz yıl süren ön hazırlıktan sonra operasyon için düğmeye basıldı. Bugüne taşınan acıların ve gözyaşının temelleri atıldı. Detaya girmeden bu operasyonun köşe taşlarını aktararak bugüne ışık tutmak isterim. Ne mi oldu?

Osmanlı yıkıldı demiyorum yıktırıldı, hilafet kaldırıldı demiyorum kaldırtıldı ve bu gelişmelerden sonra İslam dünyası şemsiyesiz kaldı. Bugün yaşanan bu savrulmaların ve dağınıklığın önemli sebeplerinden biri budur. O gün bugündür sömürgeciler coğrafyamızın kanını emebiliyorsa, çatışmalar ve savaşlar bir türlü bitmiyorsa, Kudüs işgal altında, tüm ülkeler istikrarsız ve halklar sefaleti yaşıyorsa, en acısı 60 bin şehide rağmen Gazze’ye ortak bir tavır alınamıyor ve sahip çıkılamıyorsa en önemli sebep budur.

Yüzyıl önce planlanan İngiliz projesi şuydu; Osmanlı'yı yıkmak, orta doğudaki Osmanlı toprakları üzerinde kukla devletçikler kurmak ve başlarına İngilizlerin ve batının menfaatlerine uygun kukla liderler konulması idi. Osmanlı bakiyesi toprakları uşaklık edecek adamlara cetvelle bölerek, ülkecikler peydah ederek paylaştırdılar. Ve tüm bunları iç ve dış işbirlikçiler eliyle ne yazık ki başardılar.

Aradan yüz yıl geçti ama nesilden nesile aktarılan siyasi şuursuzluk üzerinden ve mirası devralan her bir kukla lider eliyle aynı geleneği devam ettiriyorlar. Dün İngiliz, bugün ABD/Siyonizm uşağı devlet adamları dedelerinden kendilerine miras kalan, emperyalizme ve sömürüye teşne olmak adına kendilerine biçilen rolü oynuyorlar. Çünkü biliyorlar ki iktidarları bu tavra bağlı.

Gelinen noktada bir asırdır yaşanan bu çıkmaz nedeniyle başsız bırakılmış İslam dünyası, Ortadoğu'da İsrail gibi bir katile ve batının tüm oyunlarına itiraz edecek veya engel olacak bir inisiyatife sahip değil. Güce sahip değil. Şuura sahip değil. Ruha sahip değil. Birlikteliğe sahip değil.

Bölgenin son 30 yılına aklı eren biri olarak ve Gazze olayları bana gösterdi ki; Ortadoğu coğrafyasındaki halklar, başlarındaki bu uşak ve satılık liderlerden kurtulmadıkça Müslümanların çilesi asla bitmez. Ezilmeye, sömürülmeye ve onursuzca yaşamaya devam ederler. Köleleşmiş ruhlu kukla liderlerle zaten ancak bu kadar olur.

Gazze bugün bir soykırım yaşıyor ve Filistin toprakları işgal altında ise tekraren ifade etmem gerekirse bunun en önemli sebebi; İslam Ülkelerinin başındaki bu zulme itiraz etmemek üzere yerleştirilmiş kukla liderlerdir. İsrail ve ABD bunlar sayesinde bu kanı dökmeye devam ediyorlar. Bu bilinmeden ve asıl düşman doğru teşhis edilmeden kurtuluş mümkün olmayacaktır. Dış düşmanın başarısı, sırf iktidarını korumak adına ülkesine ve milletine bu zulmün yapılmasına razı olmaları için baskı yapan, sindiren ve bu tavrıyla adeta milletine iç düşman haline gelmiş kendi liderleri eliyledir.

Teşhislerde isabet edebiliriz ama asıl olan tedavi ve hastalığa reçete yazmaktır denilebilir. Birçok çözüm önerisi yapılabilir ama benim bize özelde bölgemizin kaosunu dindirecek bir reçetem var. Bu bölgenin bin yıllık tarihine damga vurmuş, bu bölgede onlarca devlet ve beylik kurmuş, büyük bir imparatorluk inşa etmiş, Anadolu’da sıkışıp kaldığı zannedilen ama gönül coğrafyası yüzölçümünden çok daha büyük Türkiye’mizin inisiyatif almasındadır.

Peki bu nasıl olmalıdır? Gönlüm şöyle diyor;

Bu coğrafyaya barış ve huzur gelecekse bu yine öncelikle bizim medeniyet değerlerimizin ihyası ile mümkündür. İslam’ın doğru şekilde kuşanılmış izzetinin ayağa kaldırılmasıyla mümkündür. Tarihte bunun en güzel örneklerini sergileyen, 72 milleti bir arada huzur içinde yaşatan, bütün kimliklere saygı duyan, inanç ve ırk farklarını zenginlik olarak görerek bir hedef uğrunda birleştiren Osmanlı ruhu ve modelinin ikmali ile mümkündür.

Yani ecdadın İslam’ın temel değerleri üzerinden inşa ettiği merhamet ve şefkat medeniyetinin yeniden ihyasıyla. Ben taraf olarak bunu söylerken bu fikri sadece ben ileri sürmüyorum. Batılı oryantalistler ve tarihçiler bile Osmanlı modelinin Balkanlar ve Orta doğudaki başarısını, 400 yıl boyunca sağladığı güven ve huzuru alkışlayıp, bu konuda üniversite ve enstitülerinde araştırmalar yaparken bu tecrübeyi yok saymanın kime ne yararı var? Bin yıllık geleneği elimizin tersiyle itmemiz, bunu yok saymamız aslımızı inkâr değil de nedir? Yüz yıllık inkarla geldiğimiz yer ve ödediğimiz bedeller ortadadır. Biz inkar etsek dahi bin yılın destansı hatırına mazlumların umudu hala Anadolu’dadır.

Açıkça söylüyorum; kimse dudak bükmesin!

Kurtuluş bu destansı geçmişle barışarak, eskinin doğrularını ve başarılarını, yeni çağın ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde yeniden inşa etmekten ve bugüne taşımaktan geçmektedir. Ne geçmişe takılı kalmak ne de geçmişi tamamen yok saymak. Geçmişteki doğrularımızı bugüne taşımak, güzelliklerini dertlerimizin çözümünde rehber etmek. Geçmişten utanmak yerine ondan ibret almak. Geçmişle övünmek yerine geçmişin doğrularıyla yeniden geleceğe öykünmek. Yola düşmek. Çünkü inanın terk ettiğimiz bütün coğrafyalar ve oralarda bıraktığımız hatıralarımızdan inşa tarihimiz, bizi çağırıyor.

Suriye, Lübnan, Ürdün, Irak, Kudüs, Gazze, Bosna, Makedonya, Kosova, Libya, Cezayir vs yeniden o ruhu ve unutulmaz kuşatıcılıkla ilmek ilmek işlediğimiz tarihi miras bizi çağırıyor. Gönül coğrafyamız bizi bekliyor. Bunu aslını ve geçmişini inkâr edenler göremez. Bunu, geçmişini yok sayıp, idrakini batıya peşkeş çekenler göremez. Bunu kalbi mühürlü olanlar göremez. Net olarak ifade etmek isterim ki; içten ve dıştan bütün engellemelere rağmen bunu başarabilirsek, gelecek bizimdir Allah'ın izniyle...

1 Yorum

kemal mete

kemal mete

16 Nisan 2025
Anlaşıldığı üzere sorun dış güçler değil ” iç güçsüzler”

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri