Fetö Dersaneleri ve Okullarında Seçmeler Nasıl Yapılıyordu?

 
Değerli Bir Hocamızın Fetö Dersanesinde Yaşadığı olaydan Alıntı;
 
Yıl 1991...
Yahyalı İmam Hatip lisesi'nden mezun olmuş bir grup arkadaşla birlikte üniversite sınavına Ankara'da dershaneye giderek hazırlanmaya karar verdik. Safa vakfı hem kalacağımız yeri, hem de gideceğimiz dershanemizi ayarlıyordu. O dönemde kız erkek ayrı sadece fetö'cülere ait dershaneler vardı. Bu hassasiyeti de gözeterek hep beraber Maltepe dershanesi'ne kaydolduk.
Dershaneye başladığımız ilk gün STS (seviye tespit sınavı)sınavı yapıldı. 
Sınav kitapçığının son sayfasında sevdiğiniz üç kişinin ismini yazınız diye bir bölüm bulunuyordu. Bu boşluğa, gayet samimi duygularla üç kişinin ismini yazmıştım.
 
1. Prof Dr.Necmettin Erbakan,
2. Yahyalı Hacı Hasan  Efendi,
3. Rahmetli babacığım,
 
İmam Hatip lisesini Yahyalı'da bitirmişim. Bütün ufkum Yahyalı'da öğrendiklerim kadar olduğu için son sayfada yer alan bu ifade ile ilgili olumsuz hiç bir şey düşünmedim. Yani STS sınavının son sayfasına böyle bir ifadeyi niçin eklerler sorusu hiç aklıma gelmedi. Saf, masum Anadolu çocuğuyuz ya☺️
Neyse bizi sınavın sonucuna göre bir sınıfa verdiler. Yahyalı İmam Hatip lisesinden okul arkadaşım Mücahit Hoca ile aynı sınıftayız. 
1991 yılında genel seçim çalışmaları var. Refah partisi ittifakla seçime giriyor. Gündüz dershanedeyiz, akşamları Milli Gençlik Vakfı'ndaki arkadaşlarla birlikte Refah partisi adına çalışmalara katılıyoruz.
Mücahit hoca dershaneye Milli Gazete getiriyor. Zaman gazetesi her sınıfta fazlasıyla var zaten...
Tarih dersine giren öğretmen şen şakrak birisiydi. Sınıfa girdiği zaman mutlaka şakalar yapar derse öyle başlardı.
Yine bir gün şen şakrak sınıfa girdi fakat birdenbire suratını astı, rengi değişti, öfkelendi. Mücahit hocanın önündeki Milli gazeteye bakarak kim getirdi bu gazeteyi diye bağırdı.
Mücahit Hoca, ben getirdim Hocam dedi. Tarih öğretmenini ilk defa bu kadar kızgın görmüştüm yani o hoca bu hoca değildi...
Bir daha bu sınıfa bu gazeteyi getirmeyeceksin, görmeyeceğim, sakın gibi ifadeler kullandı. Adam bir anda kendisinden geçti. Tabir caizse kırmızı görmüş boğa gibi oldu...
Ben de arka sıralardan ayağa kalkarak; 
hocam sınıfa sekiz tane zaman gazetesi giriyor, bir tane de Milli gazete girse ne olur bundan dedim.
Tabii benim bu ifademe karşı da çok şiddetli bir tepki gösterdi. Buradaki düzeni biz oluştururuz, size mi soracağız ne gelecek ne gidecek, sizden mi öğreneceğiz gibi ifadeler...
Aradan belki bir ay geçti. Ankara'dan özel aracı ile Yahyalı'ya giden bir hemşehrimiz; belki anne, babasını özleyen olmuştur. Gitmek isteyen varsa götüreyim deyince gerçekten ben de anacığımı çok özlemiştim. Ben giderim abi dedim.
Dershaneye hafta içi gidiyoruz. Cumartesi, pazar ve pazartesi tatil. Tatile salı gününü de ekleyerek çarşamba günü dershaneye döndüm. 
Sabah ilk saat Türkçe dersi. Öğretmen sınıfa girdi, yoklama yaptı. Yoklama bitti fakat yoklama listesinde benim ismim okunmadı. Öğretmene; Hocam ben bu sınıfın öğrencisiyim. Üç aydır da bu dershanede devam ediyorum, fakat benim ismimi okumadınız dediğimde, oğlum isminiz listede gözükmüyor. Bilgi işlemden sorunu öğrenebilirsiniz dedi.
Bilgi işleme gittim. Adımı, soyadımı söyledim ve üç aydır devam ettiğim sınıfın listesinde ismimin olmadığını ifade ettiğimde;
Devamsızlıktan dolayı senin kaydını dershaneden sildik cevabını aldım. 
Bu cevabı her hatırladığımda fetö yapılanmasına karşı içimde tarifi mümkün olmayan duygular oluşur. 
Parasını tam zamanında ödediği halde bir gün devamsızlık yaptığı için dershaneden kaydı silinen başka birinin olduğunu zannetmiyorum. 
Devamsızlığımın hiç olmadığını, dershane parasını zamanında yatırdığımı dershanede hiçbir problem çıkarmadığımı daha daha farklı şeyler söylememe rağmen;
Hayır. Senin kaydın silindi. Kaydını yenilememiz için ödediğin peşinat ve taksitleri hiç ödenmemiş gibi kabul edip yeni dershaneye kayıt olan öğrenci gibi tam ücret almamız gerekiyor demişti.
Evet, fetö darbesini 1991 yılında, yani bundan tam 33 yıl önce bizzat yaşamıştım.
Tabii daha sonra, aklımızın başına geldiği yıllarda yaşadıklarımı düşünüp, fotoğraf karelerini bir araya getirdiğimde;
Biz daha dershanenin ilk gününde, STS sınavının son sayfasında verdiğimiz cevapla onların gözünde baştan kendimizi sildirmişiz.
O soru kendileri adına referans sorusuymuş. Bunu yıllar sonra öğrendik.
Bizim liste başı Profesör Doktor Necmettin Erbakan hocamızı yazmış olmamız, hedef tahtasına oturtmaları için yeter de artar bir nedenmiş.
Ümmete ve ülkesine ihanet eden böyle bir çetenin içerisinde bulunmamıza fırsat vermeyen Rabbimize sonsuz hamdü senalar ediyorum...

Diğer Haberler

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Diğer Haberler