“Erdoğan, Bugüne Kadar Risk Almaktan Hiç Korkmadığını Kanıtladı”
Guardian: “Türkiye'nin Libya'daki savaşı aslında çok büyük bir kumar”
- “Erdoğan, bugüne kadar risk almaktan hiç korkmadığını kanıtladı”
LONDRA (İHA) - İngiliz Guardian gazetesi yayınladığı bir haberinde, “Türkiye'nin Libya'daki savaşı aslında çok büyük bir kumar. Ancak 17 yıldır ülkeyi yöneten Erdoğan, bugüne kadar risk almaktan hiç korkmadığını kanıtladı. Akdeniz'in suları daha da ısınıyor” ifadelerini kullandı.
İngiliz Guardian gazetesi, Türkiye'nin Libya'da etkisini artırmak için Trablus hükümetine bağlı orduya verdiği desteği ve Libya'ya savaşmaya giden Suriyeli muhalifleri haberleştirdi. İdlib'de savaşırken Libya'ya gönderilen muhalif 22 yaşındaki Wael Amr'la ile röportaj yapan gazete, “Bu, Wael Amr'in uçağa ilk binişiydi. Ama hiç de hayalini kurduğu şekilde olmadı. Daha önce filmlerde izlediği uçak sahnelerinde gördüğü gibi tatile, tropik bir sahile değil; Libya'ya savaşmaya gidiyordu” ifadelerine yer verdi.
Amr’ın Mart ayında Türk ordusunun Libya'da savaşmak için tuttuğu listeye adını yazdırdığını ifade eden gazete, İdlib'den sınırı geçerek Türkiye'ye giren Amr’ın hayatının ilk uçak yolculuğunu da Türkiye'den Libya'ya gitmek için yaptığı ve kendisini tehlikeli bir cephe hattında, kendi ülkesi için olmayan bir savaşta bulduğunu dile getirdi.
Haberde Amr’ın “Bana iyi para karşılığında destek hattında ya da sağlık ekipleri içinde çalışacağım söylenmişti. Ama buradaki savaş Suriye'de gördüğümden çok daha kötü. Her daim daracık sokaklarda doğrudan çatışma var” ifadelerini kullandı.
Amr’ın "Bazı Suriyeliler buraya para için geliyor, bazıları Libyalıları zulümden kurtarmak için geliyor. Şahsen ben Türkiye'nin neden Suriyeli muhalifleri Libya'ya savaşmaya getirdiğini gerçekten bilmiyorum. Bu ülkeyle ilgili, [Muammer] Kaddafi'ye karşı bir devrim gerçekleştirdikleri dışında hiçbir fikrim yok” ifadelerini kullanan İngiliz Gazetesi, Suriye'den getirildiği tahmin edilen 8 ile 10 bin arasındaki savaşçıdan biri olan Amr'in, evinden 2 bin kilometre uzakta, Libya'da, Türkiye'nin "Mavi Vatan" planı için savaştığını yazıyor ve planı şöyle açıklıyor: Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de jeopolitik hakimiyet kurma planı.
Yorum haberde şunlar kaydedildi:
“Başkent Trablus'taki Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) Birleşmiş Milletler tarafından tanınıyor. Ülkenin batısında küçük bir bölgenin kontrolünü elinde tutan hükümetin en yakın müttefikleri Türkiye, Katar ve bir noktaya kadar da İtalya.”
“Erdoğan devreye girdi”
İngiliz gazetesine göre sahadaki gücü kısıtlı olan Trablus merkezi hükümetine, bazı Libyalılar, Osmanlı tarzı politika izlediği gerekçesiyle güvenmiyor. UMH, Libya'nın doğusundaki paralel hükümetin, kendi oluşturduğu Libya Ulusal Ordusu'nun komutanı olarak görevlendirdiği General Halife Hafter'e karşı savaşıyor. Hafter'in destekçileri radikalliğe karşı savaştığına inanıyor. UMH'yi desteklemese bile Hafter'e mesafeli yaklaşanlar da var. Onlar da Hafter'in, tıpkı Kaddafi gibi bir militarist diktatör olma yolunda ilerlediği görüşünde. Hafter'in en büyük destekçileri de Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Rusya'nın paramiliter kuruluşunu Wagner Grubu, Mısır, Suudi Arabistan, Ürdün ve Fransa. Savaşa katılan Sudanlı ve Suriyeli paralı askerler de var. Hafter, Nisan 2019'da UMH'ye karşı yeni ve geniş çaplı bir operasyon başlattı. Bu çatışmalar, 2011'de Kaddafi'yi deviren NATO destekli savaş sonrası ülkenin en yıkıcı savaşı görmesine yol açtı. 2019 sonunda Hafter güçleri başkent Trablus'a çok yaklaşmıştı. Hafter Trablus'u ele geçirmeye doğru ilerlerken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan devreye girdi ve ilk kez Trablus hükümetine verdiği desteğin çapını genişletti. Arka arkaya Doğu Akdeniz'deki rakiplerine karşı deniz yetki alanları ve askeri işbirliği anlaşmaları imzalandı.
“Ankara'nın attığı bu adım çok zekice"
Gazeteye konuşan Trablus merkezli düşünce kuruluşu Sadık Enstitüsü'nün direktörü Anas El Gomati, "UMH'ye askeri ve diplomatik destek çok kısıtlıydı, ancak doğal gazdan elde ettiği gelir yeterince fazlaydı" diyerek o dönem UMH'nin durumunu İngiliz gazetesine anlattı.
"Ankara'nın attığı bu adım çok zekice. Trablus'u destekleyerek Ankara, Kaddafi zamanında imzalanan ancak savaş sonrası yarıda kalan milyarlarca dolarlık inşaat sözleşmelerinden alması gereken ücretleri de geri almaya çalışıyor. Hem de bu destek sayesinde savaş bittikten sonra ülke yeniden inşa edilirken de Türkiye ilk devreye giren ülke olacak"
İngiliz gazetesi, Ankara'nın bu hamlesinin Türkiye'de destek bulmadığını ve dünya sahnesinde Türkiye'yi daha da yalnız bırakan bir hamle olduğunu yazıyor ancak ne şekilde olursa olsun işe yaradığını belirtiyor:
"Türkiye'nin askeri teçhizatları, drone teknolojisi, sahadaki Suriyeli askerler ve Türk askerler, Hafter'in kazanımlarının Ocak ayından itibaren durmasını ve ardından Hafter'e bağlı güçlerin geri çekilmesini sağladı. Bu hafta kilit konumdaki bir hava üssü ve Asabaa kasabasının kontrolü Trablus hükümetine bağlı orduya geçti. Hafter, Trablus'taki cephe hattından kısmen çekildiklerini açıkladı."
Gazete, askeri anlaşmanın yanı sıra deniz yetki alanları anlaşmasının da işe yaradığını söylüyor:
"Diğer Akdeniz ülkelerinin canını sıkan bu anlaşma, Libya ve Türkiye arasındaki deniz sınırını belirliyor ve bu sınır, Yunanistan'ın hak iddia ettiği sulardan geçiyor. Avrupa Birliği de Ankara'yı, Kıbrıs çevresinde Türkiye'nin yürüttüğü sondaj çalışmalarına karşı daha fazla yaptırım uygulamakla tehdit ediyor."
Ancak bu anlaşma uluslararası mahkemelerde onaylanmasa bile, yasal mücadele şimdilik Türkiye'nin hiç de memnun olmadığı bazı adımların atılmasının ertelenmesini sağladı. Örneğin Türkiye'nin bölgedeki rakipleri olan Yunanistan, Kıbrıs ve İsrail'in inşa etmeyi düşündüğü doğal gaz boru hattının yapımına başlanamıyor. Bu boru hattı, İsrail doğal gazını Avrupa'ya doğrudan iletmeyi ve bunu yaparken Türkiye'yi saf dışı bırakmayı hedefliyor. Ancak maliyeti çok yüksek ve getirisiyle kıyaslandığında çok da makul olduğu düşünülmüyor. Bu sebeple Türkiye ve İsrail'in 2016'da diplomatik ilişkileri yeniden geliştirmeye başladıkları dönemde olduğu gibi, doğal gaz konusunu yine gündeme alarak, diplomatik ilişkilerin yeniden tamamen kurulması için görüşmelerin sürdüğüne yönelik iddialar var.
Gazeteye göre Türkiye, Libya'daki savaşın içine çekildikçe Mavi Vatan projesinin uygulanabilirliği konusunda daha derin bir çıkmaza girebilir. Aynı anda Suriye'de hem Beşar Esad'ın ordusuna hem de kuzey doğudaki Kürt birliklere karşı savaşıyor; bir yandan da Somali ve Afrika Boynuzu'nda BAE'nin etkisini kırmak için mücadele ediyor. BAE ve Rusya, Hafter'in performansından memnun değil. Ancak henüz Hafter'in ordusuna verdikleri desteği kesecek durumda değiller, orada hâlâ çıkarları var. Bu hafta Türkiye'den ve Hafter'in tarafındaki Libyalı yetkililerden karşılıklı tehditler geldi. Hafter'in hava kuvvetleri komutanı, yeni bir hava operasyonunda Türkiye'ye bağlı üslerin hedef alınacağını söyledi.
Türkiye, "bunun çok ağır sonuçları olacağını" söyledi ve "Hafter unsurlarının meşru hedef haline geleceğini" duyurdu.
Gazete, makaleyi şu ifadelerle bitiriyor:
Türkiye'nin Libya'daki savaşı aslında çok büyük bir kumar. Ancak 17 yıldır ülkeyi yöneten Erdoğan, bugüne kadar risk almaktan hiç korkmadığını kanıtladı. Akdeniz'in suları daha da ısınıyor.
Henüz Yorum yok