Allah, Zekâtı Ancak Mallarınızın Kalan Kısmını Temizlemek İçin Farz Kıldı

RAMAZAN GÜNLÜĞÜ 23

                                                                                                   Hazırlayan: Mustafa KÜÇÜKTEPE

Bir Ayet: "İnsanların malları içinde artacağını düşünerek fâize verdiğiniz para, zâhiren artar gibi gözükse de, Allah katında artmaz. Oysa Allah’ın rızâsını isteyerek karşılıksız verdiğiniz zekât cinsinden şeylere gelince, işte böyle yapanlar, mal ve sevaplarını kat kat artıranların tâ kendileridir.” (er-Rûm, 39)

Bir Hadis: Allah, zekâtı ancak mallarınızın kalan kısmını temizlemek için farz kıldı…” (Ebû Dâvûd, Zekât, 32)

Bir Konu: Zekat. Sözlükte “artma, arıtma; övgü ve bereket” mânalarına gelen zekât, terim olarak Kur’an’da belirtilen sınıflara sarfedilmek üzere dinen zengin sayılan müslümanların malından alınan belli payı ifade eder. Örfte bu payın maldan çıkarılması işlemine de zekât denilir. Sadaka kelimesi de terim olarak zekâtla eş anlamlıdır. Kur’an ve Sünnet’te zekât kavramına yapılan atıf sadece bu kelime ile sınırlı değildir. Mekke döneminde nâzil olan âyetlerde inanç, temel ahlâkî değerler ve müşriklere karşı bilinç inşası konuları ağırlıklı olsa da kişinin sosyal sorumluluğu, çevresindeki yetim, yoksul ve ihtiyaç sahiplerine karşı duyarlı olması da değişik vesileyle işlenir (el-Kalem 68/24; el-Müddessir 74/42-44; ed-Duhâ 93/9-11; el-Mâûn 107/1-3). Medine döneminde inen âyetlerde iman, ibadet, ahlâk ve sosyoekonomik hayat arasındaki sıkı bağı ifade eden düzenlemeler daha dikkat çekicidir. Zekât bu ilişkilerin tam merkezinde yer almaktadır. Kur’an ve Sünnet’te namazla zekâtın genelde birlikte zikredilmesi, iki temel ibadet arasında yakın bağ kadar namazın şahsî-bedenî, zekâtın da içtimaî-malî ibadetleri temsil etmesi ve dindarlığın kemalinin bu iki kanaldaki sorumlulukların ifasıyla gerçekleşeceği anlamını taşır. Nitekim Kur’an’ın ifadesine göre zekât verme mümin, takvâ ve ihsan sahibi iyi kimselerin özelliğindendir. Zekâtın Allah katında ve sosyal hayattaki değerini bilen ve kurtuluşa ermek isteyen müminler zekâtlarını verirler ve dünyada safa sürmek için değil zekât verebilmek için çalışıp zengin olmak isterler (el-Mü’minûn 23/1-4). Allah’ın dostluğu da ancak O’na inanmakla, namaz kılıp zekât vermekle kazanılır (el-Mâide 5/55; el-A‘râf 7/156).

A) Zekâtın Şartları: Zekâtın vücûb sebebi (farz-vâcip ayırımı yapan Hanefîler’e göre farz oluş sebebi) artıcı vasıfta nisab miktarı bir mala mâlik olmak, rüknü ise farz olan miktardaki payı malından çıkarıp hak sahibine temlik etmektir. Bunun için gerek mükellef gerek malla ilgili şartlar gerekse zekâtın dağıtımıyla ilgili belli kurallar söz konusudur. 

a) Zekâtın Mükellef Açısından Vücûb Şartları: 1. Müslüman Olmak. 2. Hür Olmak. 3. Âkıl Bâliğ Olmak.

b) Zekâtın Mal Açısından Vücûb Şartları: Kur’an’ın muhtelif âyetlerinde mala ve servete genel olarak, yer yer de altın-gümüş, ticaret malları, yer altı - yer üstü toprak ürünleri ve tarım ürünlerine zekâtı verilecek mallar olarak atıfta bulunulmuş, kavlî ve amelî sünnette de bu genel hükümlerin uygulama örnekleri ve ayrıntıları verilmiştir. Bunlardan hareketle doktrinde bir malın zekâta tâbi olabilmesi için o malın tam mülk, artıcı özellikte (nâmî), aslî ihtiyaç dışı olması, nisab miktarına ulaşması, üzerinden bir yıl geçmesi gibi şartlar aranmıştır. 1. Tam Mülkiyet. 2. Nemâ. 3. Havâic-i Asliyye. 4. Nisab.5. Havelânü’l-havl. (Bir malın zekâta tâbi olması için üzerinden bir kamerî yılın geçmesi) 6. Borç Karşılığı Olmama.

c) Zekâtın Sıhhat Şartları: Verilen bir zekâtın dinen geçerli (sahih) olması için niyet ve ehline temlik şartları aranır.

B) Zekâta Tâbi Mallar: a) Altın ve Gümüş. b) Ticaret Malları. c) Hayvanlar. d) Tarım Ürünleri. e) Madenler. f) Maaş, Ücret ve Serbest Meslek Kazançları. g) Gelir Getiren Bina ve Nakil Vasıtaları.  (https://islamansiklopedisi.org.tr/zekat)

Bir Peygamber: Hz. Zekeriya, Zekeriyyâ’nın Kur’an’da anılan bir özelliği annesi tarafından mâbede adanan Meryem’in himayesini üzerine almış olmasıdır. Meryem’in mâbedde kimin himayesinde kalacağı hususunda İmrân ailesi arasında kura çekilince kura Zekeriyyâ’ya çıkar. Rivayete göre Meryem’in korunmasını üstlendikten sonra Zekeriyyâ mâbedde Meryem’e tahsis ettiği dua odasına (mihrab) her çıkışında onun yanında taze meyveler bulur. Bazı rivayetlere göre taze meyvelerden maksat onun kışın yaz meyvelerini, yazın da kış meyvelerini bulmasıdır. Meryem’e Allah tarafından meyveler ihsan edildiği bilgisine yer verilen rivayetlerde bu durumun Zekeriyyâ’yı, Allah’ın tıpkı Meryem’e mevsim dışı meyveler ihsan etmesi gibi yaşlanmış bedenlerinde bir çocuk üretebileceği düşüncesine sevkettiği ve bunun için Allah’a dua ettiği belirtilir.

Kur’ân-ı Kerîm’de adı altı yerde geçen Zekeriyyâ (Âl-i İmrân 3/37, 38; el-En‘âm 6/85; Meryem 19/2, 7; el-Enbiyâ 21/89) duası kabul edilen, hayırlı işlere koşan (el-Enbiyâ 21/90), namaz kılan (Âl-i İmrân 3/39), Meryem’i himaye eden (Âl-i İmrân 3/37) bir kişi ve Allah’ın kulu olarak (Meryem 19/2) anlatılmaktadır (Fîrûzâbâdî, VI, 92-93). Kaynaklarda Zekeriyyâ’nın Dâvûd ve Süleyman soyundan geldiği zikredilmekle birlikte soy ağacında farklılıklar söz konusudur; bazı kaynaklarda ise rahip Berakya’nın oğlu olan Zekeriyyâ ile karıştırılmıştır (Ya‘kūbî, I, 68; İbn Kuteybe, s. 52; Sa‘lebî, s. 232). Bir hadiste marangozluk yaptığı bildirilen Zekeriyyâ’nın (Müsned, II, 296; Müslim, “Feżâʾil”, 169) vefatıyla ilgili hıristiyan kaynaklarında bilgi yoktur; İslâmî kaynaklarda ise onun tıpkı oğlu Yahyâ gibi şehid edildiği belirtilmektedir. Buna göre Yahyâ’nın Büyük Herod tarafından idam edilmesinden sonra yaşadığı bölgeden kaçan Zekeriyyâ yarılmış bir ağacın kovuğunda saklanmış, ancak şeytan onun elbisesinin bir kenarını dışarıda bırakmış, daha sonra düşmanlarına haber vermiş, onlar da ağacı keserek ikiye bölmüş, böylece Zekeriyyâ şehid edilmiştir (Sa‘lebî, s. 238-239). Türbesinin Halep Ulucamii bitişiğinde olduğu rivayet edilmektedir (DİA, XV, 248-249).    (https://islamansiklopedisi.org.tr/zekeriyya)

Esma-i Hüsna:

El-Batın: Gizli olan; duyu organları ile idrâk edilemeyen demektir. Gizlidir. Çünkü biz Onu künhüyle bilemeyiz. Amma varlığını kat’î surette biliriz. “O Evvel’dir, Ahir’dir, Zâhir’dir, Bâtın’dır.” (Hadid, 3)

Cenab-ı Hakk’ın Batın oluşu bize göredir. Çünkü biz O’nu ancak sıfatlarıyla tanır ve biliriz. Zatını bilmemize imkan yoktur. O’nun varlığını ancak kendisi bilir. Özün özü O’dur, varlığı varlığının içinde gizlidir.

O, âşikâr olmakla beraber gizlidir de. Duygularla hissedilemeyip hayal ile algılanamayacağı gibi, varlığının hakikatı da, akılların idrak ve kavrayışına sığmaktan münezzehtir. Binaenaleyh O’nun için ne yalnız Zâhir ne de yalnız Bâtın diye hükmetmemeli, hükmü, âtıftan sonraya bırakarak “Zâhir ve Bâtın” demelidir. Bâtın ismine bakarak Allah’ın, kendine de gizli olduğu zannedilmemelidir.

O görünmeyen Zâhir, gizlenmeyen Bâtın’dır. Allah bütün gizliliklerde mevcuttur. O’na hiçbir şey gizli değildir. O her şeyin içinde ve yakınındadır. Bâtın olmasıyla her şeye aslından daha yakındır. O’nun için görülmeyen görünendir. Sır ve gizlilik O’nun için geçerli  değildir. El-Bâtın ism-i şerifi, keşfin açılması, duanın kabulü ve her türlü korkulardan kurtulmak için, “Ya Bâtın Celle Celalühü”  diyerek 62 kere okunur.

Taleplerin gerçekleşmesi için; “Huvel evvelü vel ahirü vea zahirü vel batın, ve huve bi külli şey’in alim” kavl-i şerifi, iki rekat namazdan sonra 145 defa okunur.

El-Batın isminin her namazdan sonra (62) defa okuyan kimse korktuklarından kurtulur ve korktuğu şeylerden güvende olur.

“Ez-Zahir” ismiyle birlikte “Ya Zahiru Ya Batın” diye (62) defa zikreden kimse, şeytanın kafa karıştırmasından ve verdiği vesveseden kurtulur. https://www.islamiyet.xyz/esmaul-husna/el-batin-esmasinin-anlami-ve-faziletleri.html

El-Batın, esmasının ebced değeri ve zikir sayısı 62’dir.

El-Vali: Vali, kelime anlamı olarak, yönetici, idare eden, yöneten, idare ve tedbirde yetkili merci anlamlarına gelir.

Bütün mahlukatı koruyup gözeten, tüm eşyanın yegane maliki olan, bütün mahlukat âlemini tedbir ve idare eden, O’ndan habersiz hiçbir şey cereyan etmeyen, iyiye mükafatını ve zalime cezasını eksiksiz veren anlamına gelir. El-Vâli olan Allahu Teala tüm mahlukatının işlerini yoluna koyandır.

Allahu Teala bu muazzam kâinatı ve bütün hâdisatı tek başına idare ve tedbir eden, tüm mahlukatta tasarruf sahibi olan El Vâli olan Allah’tır.

Allah Teala’nın idaresi, koruyup gözetmesi, velâyet ve tedbiri mutlak ve hakikîdir. Her hadise, her varlık O’nun emri ve idaresi altındadır. Her şeyi bilen, ihtiyaçlara göre muamele eden, iyiye mükafatı, kötüye ise mücazatı veren O’dur. O’ndan habersiz mülkünde hiçbir şey cereyan etmez.

Sebepler ise bu dünyada O’nun icraat ve idaresindeki izzet ve haşmetini gösteren birer perdedir. Allah Teala’nın kudretine hiçbir şey ağır gelmez. Tüm kâinatı tek başına idare eder. Bunun için yardımcılara ihtiyacı yoktur.

Ya Vâli ism-i şerifinin zikrine devam eden kimse hususan devlet memuriyetinde olursa toplum nazarında sevilen, sayılan ve herkesin itaat ettiği kimse olur. Herkese karşı heybetli görünür.

“Yâ Vâlî” ism-i şerifini okuyan kimse her türlü afetlerden muhafaza olunur. Yıldırım çarpmasından korunmak için bu ism-i şerif okunmalıdır.

Cuma günü 1000 defa “Ya Vâli” ism-i şerifini okuyan kimse her işinde başarılı olur. Allah’ın izniyle kolay ve çabuk maksadına ulaşır

“Yâ Vâlî” ism-i şerifini zikir saati ve gününde zikrine devam eden kimsenin bütün düşmanları Allah’ın izni ile dost olur. El Vâli ism-i şerifi kalpleri etkilemede en güçlü ve tesirli esmalardandır. Kimin üzerine niyet edilip okunursa kalbi etkilenir ve yumuşar.

“Yâ Vâlî” ism-i şerifini her gün okumaya devam eden kimse her türlü afetlerden muhafaza olunur.

Beş vakit namazdan sonra 47 defa “Ya Vâlî” celle celâlühû esmasının zikrine devam eden kimse idareci ise başarılı olur ve herkes tarafından sevilir. Yönetimi altındaki kimseler ona itaat eder, emirlerine riayet ederler.

Her gün 2209 defa “Ya Vâlî” celle celâlühû esmasının okuyan kimse Allah’ın inayeti ile geçim sıkıntısı çekmez, tasarruf kuvveti kazanır.

Sabah namazından sonra 47 kere “Yâ Vâlî” ism-i şerifini okuyan kimse bulunduğu makamdan daha yüksek bir makama yükselir. https://www.nukteler.com/el-vali-esmasinin-anlami-ve-zikri-faziletleri-faydalari/

 El-Vali, esmasının ebced değeri ve zikir sayısı 47’dir.

El-Müteali: Pek yüce, yüceler yücesi, aklın alabileceği herşeyden pek yüce. İnsanların bir kısmı etraflarındaki sayısız delile rağmen Allah'ın ululuğunu, yüceliğini takdir edemezler. Son derece aciz oldukları halde kendilerini büyük görmekte, kendilerini Yaratanı ise hiç düşünmemektedirler. Bu büyüklenme duygusunun nedeni kötülüğü emreden bir nefse sahip olmasıdır. Ancak iman edenler Allah'ın yüceliği karşısında insanın ne derece aciz bir varlık olduğunu, hiçbir şeye güç yetiremeyeceğini bilirler. Evrenin her noktası Allah'ın büyüklüğünü yansıtır. Ama O'nun sonsuz gücünü ve ilmini anlatmaya asla kafi gelmez. Allah her türlü ortaklıktan, kusurdan, eksiklikten, sınırdan münezzeh olandır.  Bütün üstün sıfatların ve bütün güzel isimlerin tek sahibidir. O'nun ilmi, aklı, gücü, kudreti, rahmeti, şefkati, fazlı, ihsanı sonsuzdur. 'Sonsuz' kelimesi Allah'ın büyüklüğünü kavrayabilmek için üzerinde iyi düşünülmesi gereken bir kavramdır. Allah ölümlerinden sonra insanları yeni bir yaratılışla yaratacak ve bundan sonra dünyada yaptıklarının bir karşılığı olarak cennet veya cehennemde devam edecek olan sonsuz hayatlarını başlatacaktır. Burada yüz değil, bin değil, yüzbin veya milyar yıl da değil, trilyon ya da katrilyon kere katrilyon yıl da değil, sonsuza kadar sürecek bir ömürden bahsedilmektedir. Yani yüz trilyon insan olsa, gece gündüz hiç durmadan yüz trilyonu yüz trilyon ile çarparak ilerleseler, yüz trilyon ömürleri olsa ve ömürleri boyunca bu işle uğraşsalar yine de yıl sayısını hesaplayamayacakları kadar uzun bir ömür. Oysa Allah öyle büyük bir ilme sahiptir ki insana göre 'sonsuz' olan herşey, O'nun bilgisi dahilindedir. Zamanın ilk yaratıldığı andan sonsuza değin geçecek olan her olayı, her düşünceyi, vakitleri ve şekilleri ile belirleyen ve bilen O'dur.

El Müte'âli ism-i şerifi, düşmanlara galip olmak ve herkes tarafından sözün kabulü için "Ya Müteali Celle Celalühu" diyerek 551 kere okunur.

Beş vakit namazdan sonra 551 kere ”Ya Müteali celle celalühu” zikrine devam eden bütün işlerinde başarılı olur.

Güçsüz bir kimse okursa her bakımdan kuvvete malik olur. Dua ederse duası kabul edilir, dileği meydana gelir. https://www.muhammed.net/2020/01/el-muteali-esmasnn-zikri-anlam-fazileti.html

El-Müteali, esmasının ebced değeri ve zikir sayısı 551’dir.

Bir Dua:"Allâhümmekfinî bi helâlike an harâmike, veğninî bi fadlike ammen sivâke." (Tirmizi, Daavât 121)

Anlamı: “Allah’ım! Bana helâl rızık nasip ederek beni haramlardan koru! Lûtfunla beni Sen’den başkasına muhtaç etme!” 

Diğer Haberler

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Diğer Haberler