Afrika’da İşbirliği ve Rekabet: Türkiye ve Çin

21. yüzyılın getirdiği yeni fırsatlarla birlikte Afrika'nın sorunlarına çözüm üretebilecek farklı güçler ortaya çıktı. Bu güçlerin arasında Çin ve Türkiye, kıtanın gelecek yüzyılında etkili olacak aktörler olarak kendilerini gösteriyorlar.

İstanbul

Yeraltı kaynakları bakımından büyük bir potansiyele sahip olan Afrika kıtası günümüzde kronik yoksulluğun bulunduğu bir bölge konumunda. Sömürgeci güçlerin 15. yüzyılda ayak bastığı bölge ancak 20. yüzyılın ortalarından itibaren bağımsızlığına kavuşabilmiştir. Kazanılan bağımsızlık siyasi ve ekonomik olarak istikrarı kıta genelinde sağlamazken, darbelerle gelen baskıcı rejimler ve Batılı ülkelere bağımlılık, kalkınmanın önündeki engeller olarak ortaya çıkmıştır. Ekonomik kalkınmanın temel etmenlerinden olan istikrar, kıtanın iç siyasi karışıklıklar nedeniyle erişemediği bir zenginlik olarak kendini gösterirken, gerekli finansman kaynaklarından yoksunluk, yoksulluğu kronik bir hale getirmiştir. Soğuk Savaş’ın etkileriyle farklı bloklarda yer alan Afrika ülkeleri gerekli düzeyde ekonomik kalkınmayı ise başaramamıştır. Batılı güçlerin finansal desteğine ihtiyaç duyan kıta ülkeleri, gerekli liberal şartları yerine getiremedikleri için de yüksek miktarlarda kredilere ulaşma imkânı elde edememiştir. Yolsuzluk döngüsünün etkili olduğu mevcut kronik sorunlar günümüze kadar kıtanın en büyük problemleri arasında yer almıştır.

21. yüzyılın getirdiği yeni fırsatlarla birlikte ise kıtanın sorunlarına çözüm üretebilecek farklı siyasi ve ekonomik güçler ortaya çıkmıştır. Bu güçlerin arasında Çin ve Türkiye, kıtanın gelecek yüzyılında etkili olacak aktörler olarak kendilerini gösteriyorlar. Diğer alternatif aktörlerden farklı olarak Çin ve Türkiye, kıtanın kronik sorunlarına karşılıklı güven ve kazan-kazan anlayışı ile çözüm üretebilecek bir potansiyele sahip. Kıta ekonomisinin günümüzdeki durumuna genel olarak bakıldığında potansiyel taşıdığı açıktır. Batılı ülkelerin yatırım yapmaktan çekindikleri Afrika ülkeleri Türkiye ve Çin için yeni fırsatlar barındırıyor. Dünyanın nüfus olarak yüzde 16’sından fazlasını oluşturan kara kıta, dünya ekonomisinde yüzde 5’lik bir paya sahiptir. Mevcut ekonomik durumun iyileştirilmesi için Türkiye ve Çin’in önünde işbirliği ve rekabetin doğası gereği farklı fırsatlar bulunuyor. [1]

Ekonomik olarak iki ülkenin yatırım profilleri büyük farklılık gösterse de Afrika yatırımları, Çin’in toplam yatırımlarının yüzde 18,5’ini oluştururken, Türkiye’nin ise toplam yurtdışı yatırımlarında yüzde 15’lik bir paya sahip.

Afrika’da Türkiye ve Çin yatırımları

2000’ler sonrasında Çin ve Türkiye’nin ekonomik olarak dünyada daha fazla öne çıktığı görülüyor. Artan ekonomik refahın ortaya çıkardığı yatırım imkânları ise iki ülkeyi gelecek vaat eden bir bölgeye; Afrika’ya yönlendirmiştir. İki ülkenin Afrika ülkeleriyle dış ticaretine bakıldığında Çin-Afrika 205 milyar dolar, Türkiye-Afrika 22 milyar dolarlık bir hacme sahiptir. Çin’in 360 milyar dolar düzeyinde olan Afrika yatırımları, Türkiye açısından 7 milyar dolarlık bir hacimdedir. [2]

Ekonomik olarak iki ülkenin yatırım profilleri büyük farklılık gösterse de Afrika yatırımları Çin’in toplam yatırımlarının yüzde 18,5’ini oluştururken, Türkiye’nin toplam yurtdışı yatırımlarında yüzde 15’lik bir paya sahiptir. Yatırımlar daha çok enerji, ulaşım ve emlak gibi sektörlerde toplanmakla birlikte her iki ülke de ihraç mallarında teknoloji-yoğun ürünleri Afrika ülkelerine satarken, ithal edilen ürünlerde yarı veya ham mamul malları tercih ettikleri görülüyor. Çin ve Türkiye’nin toplam dış ticaretlerinde yaklaşık yüzde 5’lik paya sahip olan Afrika ülkeleri, yatırım açısından önemli bir potansiyele sahiptir.

Afrika ülkeleri tarafından Batılı ülkelere kıyasla daha pozitif bir şekilde karşılanan Çin ve Türkiye, yapılan toplumsal araştırmalarda halklar tarafından olumlu bir şekilde algılanıyorlar. Türkiye’nin Müslüman ülkeler arasında tarihsel olarak sahip olduğu imajın daha fazla öne çıktığı da yapılan araştırmalar neticesinde varılabilecek önemli sonuçlar arasında.

Çin’in Afrika ülkelerine sunduğu yatırım imkânlarının yanında kredi ve borç konusunda da yardımcı olduğu biliniyor. 2000-2017 yılları arasında Afrika ülkelerine toplam 143 milyar dolarlık kredi veren Çin, dış borçlar konusunda da Batılı ülkelere göre daha olumlu bir şekilde davranmıştır. [3]

Çin’e kıyasla daha az eleştirilerin yöneldiği Türkiye, kıta genelinde gerçekleştirdiği insani kalkınma projeleriyle yerel halklar düzeyinde önemli bir etkiye sahip durumda. Çin ve Türkiye’nin kıta genelinde yapacağı işbirliğinin her iki tarafın da yararına olacağı açık.

Afrika’da liberal kalkınma modeli mümkün mü?

Gerekli finansal imkânlardan yoksun olarak ekonomik kalkınma girişimlerinden yeteri kadar başarı elde edemeyen Afrika ülkeleri, IMF ve Dünya Bankası gibi uluslararası finans kuruluşlarından liberal tavsiyeler almakta. Liberal tavsiye ve reformlar sonrasında gelen krediler ise gerekli rekabet avantajlarından yoksun olarak Afrika ülkelerine dış ticaret üzerinden zarar veriyor. Çin’in sunmuş olduğu kredi ve borç imkânlarının ödenmesinde yaşanan zorlukların neticesinde yatırımların işletim hakkının devralınması ise Çin’in imajına olumsuz bir şekilde yansımakta. [4] Çinli işçilerin çalıştığı [5], Çin para biriminin kullanıldığı ve Çin tarafından finanse edilen projelerin oluşturduğu rahatsızlıkların önüne geçilebilmesi için taraflar arasında kazan-kazan anlayışının hayata geçirilmesi gerekiyor. Bu noktada Türkiye ve Çin arasındaki işbirliği imkânı önem kazanıyor. Günümüzde 54 Afrika ülkesinin 42’sinde diplomatik misyonu bulunan ve insani kalkınma yardımları ile kıta genelinde pozitif bir imaja sahip olan Türkiye, son 20 yıllık süreçte kıta genelinde toplam 64 milyar dolarlık proje tamamlamıştır. Çin’e kıyasla daha az eleştirilerin yöneldiği Türkiye, kıta genelinde gerçekleştirdiği insani kalkınma projeleriyle yerel halklar düzeyinde önemli bir etkiye sahip olmuştur. Çin ve Türkiye’nin kıta genelinde yapacağı işbirliğinin her iki tarafın da yararına olacağı açıktır. Özellikle ticaret ve kur savaşlarının ardından yükselen ticari korumacılığın olumsuz etkilerini olabildiğince azaltmak için iki ülke farklı alanlarda işbirliği geliştirmelidir.

İki trilyon dolarlık bir yatırım stokuna sahip olan Çin’in, son dönemde koronavirüs nedeniyle karşı karşıya kaldığı problemler, gelecekte yapacağı yatırımlarda negatif bir şekilde algılanmasına zemin hazırlamakta. 

Koronavirüs salgını ve Çin yatırımları: Afrika’da Doğu Asya algısı

2020 yılının ilk günlerinde gündeme gelen Koronavirüs salgını, dünya genelinde binden fazla kişinin ölümüne neden olmuş durumda. Çin merkezli yayılan ve bir panik ortamının oluşmasını tetikleyen virüs birçok ekonomik sektörü etkilerken Çin ürünlerine ve turistlerine karşı negatif bir algının oluşmasına zemin hazırladı. Hava ve deniz yoluyla Çin ana kıtasına giriş ve çıkışlara kısıtlama getiren birçok ülke, virüsün bulaşma riskine dikkat çekiyor. Küresel ekonomide 280 milyar dolarlık bir zararın ortaya çıktığını dile getiren uzmanlar, Asya borsalarında panik havası nedeniyle 1,5 trilyon dolarlık bir zararın ortaya çıktığını vurguluyorlar. Çin’in küresel imajına ve ekonomisine zarar veren koronavirüsünün henüz kontrol altına alınamaması ise endişe ve panik havasının devam edeceğini gösteriyor. İki trilyon dolarlık bir yatırım stokuna sahip olan Çin’in virüs nedeniyle karşı karşıya kaldığı problemler, gelecekte yapacağı yatırımlarda negatif bir şekilde algılanmasına zemin hazırlamaktadır.

Afrika’da rekabet ve Türkiye’nin stratejik konumu

Barış, istikrar, kalkınma, insani yardım, kaynakların adil paylaşımı ve eşitlik prensipleriyle özetlenebilecek olan Türkiye’nin Afrika yaklaşımı dünyadaki birçok ülkeden farklılık göstermektedir. Bu farklılığın bir yansıması olarak Afrikalı liderler tarafından sıcak bir şekilde karşılanan Türkiye, ekonomik olarak Afrika’da yeteri kadar ön plana çıkamamıştır. Potansiyelin altında seyreden ticari ilişkilerin geliştirilmesi için ortak projelere imza atılması önemlidir. Âtıl kalan ekonomik kaynakların Afrika ülkelerine kazandırılması için birçok proje yürüten Türkiye, Çin’le potansiyel taşıyan işbirliği alanlarında dikkatli hareket etmelidir. Kritik noktalar arasında tek tarafın yararına olan ikili veya üçlü ilişkiler ise önemli bir konuma sahiptir. Elli dört Afrika ülkesinin 28’inin Müslüman olması, mevcut çekincelerin Türkiye için önemine işarettir. Afrika Kalkınma Bankasının bir üyesi olarak Türkiye ve finansal potansiyeli ile ön plana çıkan Çin, Afrika ülkeleri için yeni ve güçlü alternatiflerdir. Kıtanın gelecek projeksiyonlarda ekonomik olarak öne çıkmasının Çin ve Türkiye’nin konumunu bölge genelinde daha fazla görünür kılmasına rağmen Çin’de ortaya çıkan ölümcül virüsün Türkiye ve Çin arasındaki işbirliği imkânını olumsuz etkileyebileceği de anlaşılmaktadır.

[İstanbul Üniversitesi'nde doktora çalışmasına devam eden Deniz İstikbal SETA Ekonomi Direktörlüğü'nde araştırma asistanı olarak görev yapmaktadır]

Diğer Haberler

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Diğer Haberler