AFİFE BETÜL

Evlerimiz Hira'mız Olsun!

               EVLERİMİZ HİRA’MIZ OLSUN!

 

                İsmini duymaktan ve anmaktan gına gelen malum tehlike sebebiyle evlerimize çekilmiş bulunmaktayız. Şehirde yaşayan insanlar olarak,  koşuşturmacayla geçen günlerimiz içersinde bana bu izolasyon süreci, eğer değerlendirebilirsek muazzam bir fırsat gibi görünüyor. Özellikle çalışamayacak olanlar ve ev hanımları için belki ömürde tekrar ele geçmeyecek bir imkân sunuyor. Yapılan yorumlardan korkup elimizde sirkeyle ve bilumum temizlik malzemeleriyle dip bucak temizlik yapalım pekâlâ, fakat gönlümüz aklımız gözlerimiz ve kulaklarımızdaki kirleri, kapalılıkları da silip süpürmeyi ihmal etmeyelim. Yüce Yaratıcı ve tasarruf sahibi bize böylece merhamet etmiş, yenilenmemizi fabrika ayarlarımıza dönmemizi istemiş olabilir. Biz de bunu şevkle isteyelim. Ve bu sürecin gündüzünü okumalar, bilinçle yapılacak ezkâr ve dualar hatta oruç ile; gecelerini ise bir türlü düzene oturtamadığımız teheccütlerimizi eda ve tefekkür ile ihya edelim. Yani evlerimiz Hira olsun! Kalabalıktan uzaklaştığımız, içimize özümüze yaklaştığımız, Rabbe olan rağbetimizin arttığı bir mekâna dönüşsün. Evlerimiz, içinde Allah’ın adının anıldığı, O’nun mesajlarının anlaşılmaya çalışıldığı, hayata geçirme talimlerinin yapıldığı mekâna dönüşsün; yani ölü iken dirilsin. SübhanAllah! Allah ne güzel ve en güzel Mürebbi! Bizi böylece tatlı tatlı terbiye edecek ve kıvama getirecek.

               Hanımlar için Allah’a olan sorumluluk alanlarından biri ve en önemlisi evlatlarıdır. Ama günümüzde onların giyim, yeme içme ve dünyevi eğitimi açık ara önde gidiyor. Hâlbuki ahiretlerinde de mesut ve bahtiyar olabilmelerini sağlamaya çalışmak ebeveynin asli görevi değil mi? Bunu unutmuştuk ya da zaman zaman dar vakitlerde hatırlasak bile ciddiyetle bu konunun düzenli ve etkili bir şekilde uygulanmasına çabalayacak takatimiz olmuyordu. Haydi, evlerimizi Suffa meclisine dönüştürmeye kim ve ne mani şimdi? Altın günlerimiz, iş toplantılarımız, misafir davetleri, kapitalizmin mabetleri avm ziyaretlerimiz cebren bittiğine göre şimdi Allah’ın hoşnutluğunu celbedecek bir medreseyi evlerimize neden açmayalım? Gençlerimize Yusuf ve Meryem‘in (r.anhüma) örnekliğini; küçüklerimize Efendimizin (s.a.s) minik sahabelerini anlatmaya, mini tiyatrolar yapmaya pekâlâ muvaffak olabiliriz. Namaz alıştırmaları, Kuran öğretimi, dua ezberi, hakikatleri tefekkür ve daha niceleri için önümüzde dış müdahalelerden azad olmuş sıfır kilometre büyükçe bir zaman dilimi var. 3 gündür çocuklarla evdeyiz. Dışarı hiç çıkmadık. Eşim hariç içeri de kimse girmedi. İnanın 24 saatin aslında çok vakit olduğunu ilk kez bu denli hissediyorum. İşe gidip gelirken, çarşı pazar dolaşırken, davetler ve hanım günleri arasında sıkışıp kalmışken, hep vakit yetersizliği en büyük problemlerimden biri idi. Meğer Allah vakti bize epeyce bol vermiş. Ayeti kerime de hatırlattığı gibi : “Onlar cehennemde “Rabbimiz bizi buradan çıkar, önce yaptığımızdan başka iyi ve yararlı işler yapalım” diye feryat ederler. Ozaman onlara şöyle cevap verilir: “Size düşünmek isteyen herkesin düşünebileceği kadar uzun bir ömür vermedik mi? Ve üstelik size uyarıcı da gelmişti, öyleyse yaptığınız kötülüklerin meyvelerini şimdi tadın bakalım. Yaratılış gayesi dışında yaşayanlar hiçbir yardımcı bulamayacaklar!” (Fatır/35) (uyarıcı’dan kasıt Peygamberlerdir ama Allahın, kulları uyarmak gayesiyle gönderdiği çeşitli afetler salgınlar ve birtakım sorunlar da uyarıcılık görevini icra eder. )

 

               Kendi iç bakımımızla meşgul olabileceğimiz evlatlarımızla onların dünya ve ahiretlerini inşa etmelerine kafa yoracağımız bu vakitler, her hangi günlerden bir gün de değil üstelik. Mübarek üç aylardayız. Adım adım Kuran’ın doğum ayı olan Ramazana yaklaşıyoruz. Rasulullah’ın o aya erişme yolunda kendini hazırladığı gibi kendimizi, ehlimizi hazırlarken belki de sevap depolarımız virüslerin artış hızını dahi aşarak dolacak. Ömrümüzün en bereketli günlerini yaşamış olacağız. Evvelce de belirttiğim gibi belki ömrümüzde tek defa ele geçecek bu fırsatı kâra dönüştürmek bizim elimizde. Evlatlarımızın zihinlerinde bu zamanların tatlı hatıraları yer etsin. Müminin her durumu kendi lehine çevirebilen bi imana sahip olduğunu ısrarla izah eden Rasul-i Ekrem değil mi? Onun müjdesine nail olmak basit bi kazanç olmasa gerek. Öyleyse şimdi ve hemen elimizdeki telefonları kolay ulaşılmayan bir yere bırakıp ruhen ve bedenen Eve dönüp Evlerimizi Hira’ya dönüştürelim. Ayetlerin, hakikatlerin yüreklerimize, hanemize inişine şahit olalım. Her türlü tehlikeye karşı en korunaklı yer; Hira’ya dönüşmüş bir evdir zira!

 

Selametle kalınız…

2 Yorum

M.Selim Bal

M.Selim Bal

17 Mart 2020
Çok güzel bir yazı. Allah, yazandan razı olsun. Peygamberimiz ne güzel söylemiş: "Mü'minin her işi hayırdır. Ona bir iyilik isabet etse, şükreder, bu onun için hayır olur; ona zarar veren bir şey isabet etse sabreder, bu da onun için hayır olur. Bu mü'mine has bir davranıştır." Rabbim her halde hem dünyada, hem ahirette kazananlardan olabilmeyi nasip etsin.

İbrahim YILDIRI

İbrahim YILDIRI

18 Mart 2020
Tebrik ederim, muhterem Afife hanım. Böyle krizi fırsata dönüştürmeyi, düşunmeyi okumayı, zikri yapabilecek güzel bir fırsat olarak görebiliriz. Güzel bir konu işlemissiniz. Hem de güncel

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri