MEHMET TOPUZ

TAHTA YAŞ GALİBA…

TAHTA YAŞ GALİBA…

Hoşgörünün cılkı çıktı; surat asmak hakkımız…
(İsmet Özel)

Yaş tahtaya basmam; sözünü daha önce duymuşunuzdur. Aslında sözüm ona biraz uyanık geçinmek ya da kurnazlığın daha ötesi hadi biraz iyi niyetle tecrübeliyim; anlamında kullanılması babında kullanılan bir deyiş niteliğinde… Bir fikir terazine koyup; ağırlığı nispetinde kaleme almak ve sosyolojiye dair cümlenin sorgulanması ve içerik üretme, dijital göçebelikten uzakta cümlenin kendi öz varlığı üzerinden konuşmak aslında bütün mesele…

Bu deneme yazısında yaş tahtaya basma ihtimallerini ortadan kaldırıp ve gözünde olan onca küle rağmen ihtimaller dizisinden uzaklaşmak ve amatörlüğün kendi ruhundan uzaklaşıp aslında öğrenecek çokta bir şey kalmadığını anlamak ve konuyu bir deyişe yormak sözün kısalığı, aklın kemale erme süreci gibi gözükmekte… Cümlenin kendi formatında şu da çok ilginç aslında; mecazın gerçek olana ağırlığı terazinin kefesinde; mecaz, rasyonaliteye karşı anlamsal yönü daha ağır gelebilmekte ve bir yönüyle de yaş tahtanın varlığı, konuyu anlamlandırmakta…

Konuyu şuraya bağlayıp; süreci tahtanın yaş olabilme ihtimali üzerinden bir kavrayışa tabi tutmak gerekecek… Tahtanın yaş olmasını anlamlandırma süreci saçma sapan bir durum olsa gerek demek… Yani saçma sapan olması anlama ve kavrayabilme yetisinin işletilmesi ve sürece yönelik bir tedbir alma durumu olsa gerek.

Diğer yönüyle saçma sapan olma durumu aslında; akla aykırı olma, tutarsız mahiyetinde kullanılan bir kelime olma durumu başlığı cazip hale getiriyor. Akla aykırı olma durumu ve tutarsız kelimesi üzerinden gidilecek olması da ortaya kendisiyle beraber iki kavramı da dışarıdan entegre etmek; durumun vahametine açıklık kazandıracak gibi durmakta… Entegre edilecek kelimeler nesnel ve öznel kelimelerin ev sahipliğinde gerçekleşecek gibi duruyor.

Akla aykırı olma durumu dikkat çekici bir durum gibi durmakta… Şimdi buradaki “akıl” kavramı üzerinden gidecek olursak, akıl kelimesini bir tanıma tabi tutmak gerekecekse; burada şunlar söylenebilir. Düşünme, anlama ya da kavrayabilme yetisi olduğu sözlüklerin başköşesinde yerini her daim korumuştur. Niye başköşe de olduğu aşikâr… Ya da herkesin sahip olduğu bir yeti durumu olup olmadığı da beşeriyetin sosyal denge içerisinde konumu ve yerine bağlı bir yoruma sahip olması gerekmez mi? Bu da bizi ilgilendirmez demek; ne kadar doğru onu da bilemiyorum işin aslı.

Şu kısmı da herkesten beklemekte; bir yanılgı durumumu acaba? Düşünebilme anlama ya da kavrayabilme yetisi… Herkesten bekleme durumu beşeriyetsel bir haksızlık mı olur. İnsan bildiği ile düşünür ya da bilebildiği kadarı ile… Çünkü bütün her şeyin bilgisine sahip olmakta kolay olmasa gerek… Bu kısma bir parantez açacak olursak; bugün insanlık uzmanlaşma yöneliminde branşsal anlamda; eski bilim insanlarının ya da felsefecilerin bütün bilimlerin bilgisine sahip olma gibi durumları günümüz de yolda giden tanımadığınız bir insanın, beşeriyeti temsil eden bölünmüş bir bellek türüne branşsal anlamda sahip olduğunu düşünebilir miyiz?  Ya da iletişim çağı derken; bütün mevzu bu muydu? İnsan insanın açığını yitiğini bilgi ile kapatır; demek daha doğru olacak galiba…

Burada düşünme kısmına geçelim… Daha ileri boyutu olan; kavrayabilme yetisine sahip olabilme ya da olamama durumu böyle bir kelimenin sözlükte yer edinmesine yol açmış olabilir mi? Yani buradan şunu mu anlamalıyız; saçma sapan derken bende kusura bakma kavrayabilme yetisinin miktarı çok az böyle bir ifadeyi kullanıyorum demek mi söylenmek istenen… Ya da akla aykırı olanın, saçma olabilme durumu her daim söz konusu mu? Sorusu da önemli gözükmekte ya da galiba tahta hep yaş idi; eksik olabilme durumunu göz ardı etmekte tahtaya haksızlık olabilir mi?

 

Konu uzayacak gibi durmakta… Şöyle;

Entegre ettiğimiz iki kavramı da burada cümlenin sonuna yaklaşırken; eklemek gerektiği üzerinden bir akıl yürütmeye tabi tutacak olursak; en azından cümlenin giriş gelişme ve sonuca doğru yönünü belirlemiş oluruz.

Şimdi bura da öznel bir akıl yürütme ve nesnel bir akıl yürütme durumu söz konusu olabilir… Bu cümle biraz daha masum durmakta diye düşünüyorum. Şöyle insan bu, kendi hinterlandında bir akıl yürütmelerine sahip olabilir… Fakat öznel olanın, nesnel olana uyguladığı kuvvetin fazla olması, insani eksikliklerinin eşliğinde kavramsal yanılgılarını oluşturabilir. Bura da şu da düşünülebilir mi? Şöyle denilse en azından akıl yürütmelerinin, kavramsal olgunluktan uzak olması durumu kavrayabilme yetisine sekte vurmuş olma durumu da olabilir; demek incelemeye ve irdelemeye yönelik kaleme aldığım yazının yanlış teşhisine yol açmaz galiba.

Son paragrafa giderken; şunu söyleyebilirim; her insanın kendisinin bulunduğu yeri görebilmesi aslında kendi zihinsel yeterlilikleri ya da çevresel etkenlerin hâkimiyetinde olsa gerek… Ya da tamamen bunların dışında daha öznel bir veriyle, istatistiksel bir değeri olmayan bir cümleyle kendi zihinsel yeterliliklerine bağlı olsa gerek; demek sonuç olarak daha doğru olacaktır.

Sağlıcakla kalın…

 

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri