HAŞİM AKIN

KISKANMA HAKKIMI KULLANMAK İSTİYORUM

KISKANMA HAKKIMI KULLANMAK İSTİYORUM

 İnancım odur ki bu yazıyı okuyacak her bir kardeşim kendi yakınlarına, evlatlarına, kardeşlerine, çok sevdiklerine ölümü ve şehitliği yakıştıramasa da her birinin gönlünde bir şehadet özlemi vardır. “Ya Rabbi bizi şahitlerden ve şehitlerden eyle” diye bir dua duyduklarında ona derinden bir hisle “Âmin!” derler. Şehitlere layık bir hayatlarının olup olmaması ayrı bir mevzudur.

 Hz Ömer (r.a) “Ya Rabbi bana Medine’de, resulünün beldesinde şehadetle bir ölüm nasip et” diye dua edermiş. Kızı Hz. Hafsa (r.a) annemiz diyor ki “Babamın bu duasını duyunca; İslam artık Medine'de hâkim oldu. Babam hem şehit olmayı hem de Medine'de olmayı istiyor. Bu ikisi nasıl bir arada buluşacak? Diye hayret ederdim. Ama bir mecusi kölenin babama Mescid-i Nebevi’de şehit ettiğini görünce duasını daha iyi anladım.”

Şehadet konusunda kimin duası varsa Allah onu boşa çıkarmıyor. Muhammed Said Gümüş isimli, kendisi ile yüz yüze tanışma, kucaklaşma, gözünün içine bakıp muhabbetle selamlaşma imkânı bulamadığımız bir yiğit var gündemimizde. Birkaç kardeşin emaneti vesilesi ile onu videoda görmüştüm. Genlik yıllarında “Allah yolunda olmanın eğitimini ve aşkın aşısını da almış. Doğduğu topraklardan çok uzaklara fisebilillah yola çıkmış. Afrika topraklarına ilk öğretmen ve mübelliği olarak giden Cafer Bin Ebi Talip’e (r.a) özenmiş. Muhtemelen onun destansı hayatını çokça dinlemiş olmalı o güzel ve örnek insanın hayatını.

Musab Bin. Umeyr’e(r.a) de hayran kalmış olabilir. O fedakârlığın ve had bilmeyen itaatin örneği olarak hayatlarına ve gidişlerine duyduğu özlem onu da uzak yerlere taşımış. Ondaki bu büyük hayaller kendisini gönlünde yakın, mesafelerde uzak olan diyarlara ulaştırmış. Âşıklar maşukuna kavuşmak için hep yarışırlarmış. O da yarışmış. Birçoğumuzun haritada yerini göstermekte zorlanacağı Sierra Leoneisimli bir memlekette ramazan ayında, Kadir gecesinde yeni Müslüman olan köylerdeki sıfır kilometre kardeşlerinin gönüllerine hitap etmek, sofralarına bereket katmak için gitmiş. Dönüşte kaza geçirmiş ve genç yaşta, ömrünün baharında aşkına ulaşmış.

 Osman İbni Maz'un (r.a) isimli sahabenin vefatından sonra hanımının  "Ey Ebâ Sâib! Cennet sana âfiyet olsun" demesi üzerine Sevgili Peygamberimiz de: "Allah ve Resûlünü severdi, desen kâfi idi" buyurdu. Yani mutlak cennet şehadetini uygun bulmamıştı. Bu uyarıyı bilmemiş olsaydım Muhammed Sait kardeşim için “o cennete uçup gitti. Cennet ona kutlu olsun” derdim.  

Onun şehadete yürüdüğü kıtada bir süre bulunmuş, hem fiziken hem de manen engebeli yollarında bata çıka yol almış bir kardeşi / abisi olarak gıpta ettiğimi hatta kıskandığımı ifade etmek isterim. Annesi, babası, eşi ve yakınları için zor bir acı bu yaşanan.

Kadir Gecesi'nde ulaşan haber, başta Yozgat olmak üzere sevenlerinin yüreğinde farklı bir mateme vesile oldu. Bayramdan sonra uzak diyarların şerefli şehidi toprakla buluştu. Şerefli ama yürek dağlayan bir acı onların kalbine indi.

  Allah, halis niyetlerle isteyenlere arzu ettiğini veriyor. “Allah'ın dini adına bir yerden diğerine koştururken kan değmiş bir şehadet…” Alnından öpüyorum kıskandığım delikanlı…

Siz de bir Fatiha okuyup, o ebedi âleme hediyenizi gönderirsiniz değil mi?

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri