ÖĞR. GÖR. OSMAN UTKAN

Yolculuk ve Duraklar

Yolculuk ve Duraklar

Eskiden yola çıkan kervanlar ya da kafileler hedeflerine varmak için belli duraklara uğrarlarmış. Belirli bir aralıkta mesafede olan hanlar bu duraklardandır. İnsanlar yolculuklarını selametle bitirebilmek için bu duraklarda konaklamak zorundaydılar. Sonraki günlerde, yolculuk boyunca birçok yeni durakta durularak yol alınırmış. Günümüzde de durum çok farklı değildir. Gerek şehir içinde gerekse şehirlerarası yolculuklarda birçok duraktan geçip hedeflenen yere varmaktayız.

Yolculuklarda durulan bu duraklarda arasında bazen de şehirler vardır. Örneklendirmek gerekirse Hac yolculuklarında Anadolu’dan yola çıkan bir kafile için, yol üstünde bulunan manevi iklimi olan şehirler birer durak mesabesindedir. Bursa, Konya, Urfa, Halep, Şam ve Kudüs gibi kadim şehirler bu duraklar arasında sayılabilir. Bu duraklarda geçirilen zamanlar insanlar için çok eşsizdir. Kutsal yolculuk, yoldaki bu duraklarla daha da güzelleşir ve anlam kazanır. Bitmesi istenmeyen anlar bu duraklarda yaşanır.

Yolculuklarda istenmeyen durumlar yaşanıp da zorunlu olarak durmak zorunda kalınan durumlar da yaşanabilir. Bazen bir hastane bazen bir kaza bela bazen de ölümler yolcuyu durmak zorunda bırakabilir. Her zaman durduğumuz duraklar keyifli değildir. Yani yolculuklarda acı veren ve ıstırap olan duraklardan da geçebiliriz. Zorunlu olarak beklediğimiz bu duraklarda sabırla bekler ve sonrasında yola devam ederiz.

Hayat da bir yolculuktur ve bu yolculuğun durakları vardır. Yaşamdaki duraklar da aynı gerçek yolculuktaki gibi bazen acı verirken, bazen de keyif verir. Bu anlamda insan dünyaya geldikten sonra önemli dönüm noktaları yaşar. İnsan için ilk durak bu anlamda zaten doğumun kendisidir. İnsan baki olandan fani olana gelmiş ve boğazını yakan hava ile ağlamaya başlar. Aslında hayata dair ilk acıyla burada karşılaşırız. Çaresiz ve bakıma muhtaç olan insana anne kucağı, güvenli bir liman oluverir.

Çocukluk yılları aile içerisinde geçer. Bu durak insan için en güzel zamanların geçtiği bir duraktır. Çoğu zaman dönüp geriye “keşke çocuk kalsaydık” dediğimiz çok olmuştur. En çok özlemini çektiğimiz dönemlerimiz çocukluk yıllarıdır. Hayatın gerçek yüzüyle karşılaşılmayan saf, temiz ve berrak olan yıllardır. Ne acıdır ki, çıkarsız bir sevgiyle dolu olan bu dönemleri bir daha görmek mümkün olmuyor.  İnsan hasbi duyguların yoğun yaşandığı o dönemleri özler durur.

İnsan hayatında okula başlama, ilkokulu bitirme, diğer okullar ve mezuniyetler hep birer durak oluyor. İlk defa âşık olmak, sözlenmek, nişanlanmak ve evlenmek de önemli duraklardandır.  İşe başlamak ve kariyer sahibi olmak duraklardandır. Çocuk sahibi olmak ya da diğer bir ifade ile anne ya da baba olmak da önemli duraklardır. Bu durakların çoğu mutlu geçen zamanların yaşandığı duraklardır. Hayat durakları hep böyle güzel ve eğlenceli mi peki? Böyle değil tabii ki!

Hayat yolculuğunda bazen acıyla yoğrulan, geçmek bilmeyen dönemler ve duraklar da vardır. Ayrılıklar, özlemler, hastalıklar ve vefatlar da vardır. Bu duraklar hayat yolculuğunda tadı tuzu kaçıran ve lezzetleri kesen bir niteliktedir. Üzüntü katsayımızın arttığı ve kolumuzun kanadımızın kırıldığı bu zamanları yakınlarımızın ve dostlarımızın sayesinde atlatmaya çalışırız. dünya üstümüze yıkılır da nefes dahi alamaz hale geldiğimiz olur. Ancak hayat yolculuğu her şeye rağmen devam eder. Alışırız sonra. Kaldığımız yerden devam ederiz. Son durağa kadar gideriz.

İlk durak doğum iken son durak ise ölümdür. Yani “son durak kara toprak” diyebiliriz. Dünyaya gelen yaşar ve ölür. Her nefis mutlaka ölümü tadıcıdır. Baki olan sadece Allah’tır. Ancak insan hiç bu durağa uğramak bile istemez. İstesek de istemesek de dünya bizi er ya da geç terk edecek.

Genel anlamda bakmak gerekirse hayatın bütünü bir durak gibidir. İçinde küçük küçük durakları olan büyük bir durak gibi düşünebiliriz. Bir yolcu, gelip ve gidilecek bir yer olarak bir durakta ilelebet kalmayı düşünmez. Geldiği yoldan tekrar yola çıkmak gerekir. Asıl gidilecek olan menzile ulaşmak lazım gelir. Baki olandan gelen insan, hayat durağında mola verdikten sonra tekrar baki olana göçmek zorundadır. Sevgili peygamberimiz hayatın geçici olduğunu “Benimle dünyanın hali ancak bir ağacın gölgesinde bir müddet dinlenip de bırakıp giden bir yolcu gibidir.” şeklinde açıklamıştır. Ancak insan altında mola verdiği ağacı, kendisinin sayıp aşırı sahipleniyor ne yazık ki!

Kayseri, 30.11.2021

2 Yorum

Cesim Coban

Cesim Coban

30 Kasım 2021
Küçük duraklarda buluşmak temennisiyle üstad...

Mecit ekinci

Mecit ekinci

30 Kasım 2021
Hayatı, sağı solu ağaçlarla çevrili yola benzetirim, sağında ce solunda ki yeşil tabi hayatı ise erdemli bilgili dostlara benzetirim, ne kadar çok erdemli bilgili arif dostluklar edinirsek hayat o kadar güzelleşir zanımca, tabi bu da nasip işi…

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri