Murat Çakır

Unutma...

UNUTMA ...

Artık yavaş yavaş kış gelmeye başladı, hafif havalar iyi giderken bunu fırsat bilip, sokağa attı bizimkisi kendini. Üstüne sadece hırka aldı.. Gençlerle çok görüşe görüşe sorsanız kendini 27 yaşında hissediyordu. Hâlbuki kırkı devireli dört yıl olmuştu. Hep şimdi daha genç olmalıydım der yapacaklarını hayal ederdi ve bunları gençlerle paylaşırdı. Yine aklında bazı organizasyonlar düşüne düşüne caddeleri aşındırmaya başlayalı bir saatten fazla olmuştu, uzun zamandır görmediği ve Bosna' da yaşayan arkadaşını gördü semaver kafe de, sevinçle yanına gitti.. Hoş sohbet muhabbet derken iş döndü dolaştı yine her zamanki gibi ümmetin sıkıntılarına geldi. Arkadaşının Bosna'dan gelmesi nedeniyle yaşanan savaşı, savaşı yaşayanlar anlatsa daha iyi olur diye düşündü birden ve arkadaşına bu konuyu açtı ama aldığı cevap manidardı;

''Abi kim anlatsın kadınlar mı? O dönem 15 ile 30 yaş aralığında olan kadınların çoğu tecavüze uğradı. Çoğunun yüzünde onun kalıntılarını hala görebilirsin. Yüzlerini yerden kaldırmazlar. O günleri unutmak isterler. Şimdi onlar nasıl konuşsun.Erkekler mi anlatsın? Onlar da savaş bitip evlerine gelip çoluk çocuğuna kavuşmayı beklerken virane köyler yıkık dökük boş evlerle karşılaştı."demişti.

1992 Bosna savaşı başladığında bizimkisi 16 yaşında ilk defa ümmet kelimesini işitmenin acısını yaşıyordu.. Bir an daldı ve bundan 28 yıl geriye gitti, cebinden çıkardığı kalemle masa üstünde duran peçeteye o zamanki ümmet anlayışıyla şimdiki ümmet anlayışını karşılaştırdı, öncelikle kendine sonrada iddia sahibi Müslümanlara söylenecek bir kaç kelam yazdı oracıkta...

Bugün Bosna savaşına dair duyduklarımız yaşanan acıların sadece çok silik bir resmi. Hissettiğimizin çok daha fazlasıydı Avrupa'yı Hristiyan kıta'sı olmaktan çıkaran bu ülkede yaşananlar. Sadece Srebrenitsa' da 8000 in üstünde can, kasap zihniyetli bir iradeye teslim edildi. Ve o günler de Müslüman abilerimiz safları daha sık tutarak Bosna' ya yardımlar götürüyor. Hatta tanıdıklarımdan cihada gidenler bile oluyordu. Sonradan öğrendiğim ve şimdiler de büyük yardım kuruluşlarımızdan bir tanesi bile Bosna savaşın da Müslümanlara yardım götürebilmek için Almanya' da kurulmuştu. Bosna cihadı Müslüman abilerimizin gayreti ve Bilge Kral Aliye İzzetbegovic' in üstün strateji zekâsıyla başka bir boyut kazanmıştı.

Ardından abilerimiz ve kardeşlerimiz bir anda Çeçenistan' a gittiler.. Zalim Rusya Çeçen kardeşlerimize huzur vermiyordu. Sosyal medyanın hiç olmadığı zamanlardan bahsediyorduk. Haberler alınamıyor, alınsa da çok sağlıklı olmuyordu. Buna rağmen Müslümanlar saflarını sık tutuyorlardı.

Ardından Grozni…

Ve sonra son kez safları sıklaştırdıkları 28 Şubat…

Ve sonra İslami söylemler, kavramlar yerine batılı söylemlere onların kullandığı kavramlara bıraktı. Abilerimiz eski mücadele günlerini anlatıp durdular bizlere..

Bizlerse Elimizden geldiğince ümmet olmaya çalıştık.

Sonra; sonra Müslümanlara zulümler yapılırken alıştık, oryantalistler bizleri başka şeylerle oyaladılar, gündemi hep onlar belirledi. Neye inandırmak istiyorlarsa ona inandık.

Bunca zulümlerin yaşandığı bu çağda ümmet, birbirinin imanını tartıp cennete ya da cehenneme sokma derdine düştü.

Ne demişti Bilge Kral; "Unutulan soykırım tekrarlanır." Sanırım unutmuşluğumuzun bir sonucu İslam coğrafyasında yaşanan bunca zulüm.

Rabbimiz; içine düştüğümüz bu gafletten bizi uyandır, "İnananlar ancak kardeştirler." ayeti kerimesini gönüllerimizde tecelli ettir...

İnsana açlığı, göçü, zulmü ve ölümü reva görenler, vatanlarının altındakilere göz dikip üstünde yaşadıkları toprağı bile reva görmediğiniz insanların ahı bırakmayacak yakanızı. Akdeniz'de boğarak kıyıya vurdurduğunuz, tepesine bomba yağdırdığınız, yüreğine kurşunlar sapladığınız insanlık, gün gelecek sığınacak tek limanınız olacak. Ve o gün geldiğinde "size adaletten başka hiç bir borcumuz" olmayacak. Biliyoruz ki üzerimize sıktığınız kurşunlar ne kadar kahpe olursa ölümümüz o kadar kutludur. Müslümanın seferinin sonu, emri ilahinin tecelli edip son nefesini vereceği gündür.

Sefere devam edenlere selam olsun...

Bıraktı kağıdı kalemi içine akıttığı gözyaşları ile beraber ve arkadaşının gözlerine bakarak; Mutlak olan odur ki; Allah vaadinden dönmez, biz ona iman ediyoruz artık elimden geleni yapacağım demekten kurtulup ne gerekiyorsa onu yapacağım diyerek yerinden 27 yaşında olduğunu hissederek hızla kalktı.. Evin yolunu tutarken bu sefer iki ayet düştü aklına;

"Gevşeklik göstermeyin, üzüntüye kapılmayın. Eğer inanmışsanız, üstün gelecek olan sizsiniz."

(ÂLİ İMRÂN SURESİ 139)

''Deki: Ey Kafirler mutlak yenileceksiniz ve toplanıp cehenneme sürüleceksiniz, o ise ne fena döşektir.''

(ÂLİ İMRÂN SURESİ 12)

Selam ve Dua ile

Murat ÇAKIR  01.12.2020

1 Yorum

Fatma Nazik

Fatma Nazik

01 Aralık 2020
Geçmişe gittik sayenizde.elimizden bisey gelmediği günler. Sadece dualar...

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri