İzzet-i Kalem

Papa'nın Irak Ziyareti

Papa'nın Irak Ziyareti

Hıristiyan inancının dünyadaki temsilcisi olan Papa, Irak' ı ziyaret etti. Şaşılacak bir şekilde coşku ve heyecanla karşılandı. Irak' ı ziyaret etmesinin anısına pullar basıldı. Halkla buluşmasında yine üst düzey bir heyecan oluşturulmaya çalışıldı. Peki Papa kendi inancına sahip milletlerin eliyle Irak'a huzuru refahı ve mutluluğu getirdi mi? Cevap kesinlikle kocaman bir HAYIR. Müslüman coğrafyasına Hristiyanlar eliyle kendi halkına zulmeden ve kimyasal silahlarla dünyayı tehdit ettiği iddiasında bulunulan bir diktatörü yıkarak, o ülkenin halkını zulümden, fakirlikten ve  diktatörlükten kurtarma sloganıyla başladı her şey. Ve enteresan bir şekilde sürecin başında celladına aşık olmuş mahkumlar gibi halk Saddam'ın devrilmesini, Amerika ve işbirlikçilerinin ülkeye müdahale etmelerini sevinçle karşıladılar. Aradan geçen uzun yıllarda, yüzbinlerce insan öldürüldü, binlerce çocuk öksüz ve yetim kaldı, kentler harap edildi.

Müslüman coğrafyasında kan ve gözyaşı oluk oluk akıyor. Bugünün Irak'ı analiz edildiğinde bölünmüş bir ülke, yeraltı kaynakları başta Amerika ve diğer emperyal ülkeler tarafından sömürülen ve Saddam zamanından daha kötü bir Irak mevcuttur.

Papa kendi dinine mensup insanlar tarafından bu hale getirilen Irak’a hangi yüzle gidebildi? Daha enteresanı yöneticiler ve halkın bir kısmı tarafından sevinçle neden karşılandı. Ben derim ki Müslüman feraset sahibi olmalı; feraset sahibi olmazsak bizim ülkemizi zapteden, bizi sömüren insanlara anlamsız bir şekilde saygı gösterir ve sahip çıkarız. Tabii bu olayın üzücü bir tarafı da İslam dinine mensup insanların bulunduğu bir ülkeyi, Müslümanları temsil eden bir kişi, bir makam neden ziyaret etmiyor? Edemiyor? Onların derdi ile dertlenip ümmeti, onların sıkıntılarına ortak olmaları için çağrı'da bulunmuyor. İçimizi yakan belki de ümmetin darmadağın olmasının sebeplerinden birisi de, ümmeti derleyip toparlayacak dini bir liderin yada kurumun olmamasıdır. Toparlayacak olursak müslümanlar olarak birbirimizi çok seveceğiz, birbirimizin derdi ile dertleneceğiz. Kafirin geçmişte nasıl oyunlar oynadığını ve bugün de bizim dostumuz olmayıp ümmetin parçalanması, yok olması için çalıştıklarını anlamaz isek hep beraber acıları yaşamaya devam edeceğiz. Düşmanlarımızın kibirli bakışlarıyla bize ayar vermelerine şahit olacağız.

Müslüman ülkesi olan Irak’a gelerek, oradan Müslümanların sembol mabetlerinden Ayasofya'nın açılışına dil uzatma hadsizliğinde bulunmuş bir Papa ve onun dininin mensupları bizim dostumuz olmadılar, olmayacaklar. Neden Amerika'yı, Avrupa'yı, Filistin’deki Pakistan'daki Afganistan'daki Suriye'deki ve Irak'taki Müslümanlardan kendimize daha yakın görüyoruz? Bugün İsrail tarafından işgal edilmiş ilk Kıblemiz olan Mescid-i Aksa için neden yeterince dertlenmiyoruz? Biz Müslümanlar olarak Rabbimizin emri gereği bir vücudun azaları gibi değil miyiz? Belki de kendimize  bu ve buna benzer birçok soruları sorarak cevaplandırmalı, kendimize gelmeliyiz. Selam ve dua ile…

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri