Av.Esra PALANCI

Neden Kudüs'ün Acısını Yüreğimde Hissedemiyorum?

NEDEN KUDÜS’ÜN ACISINI YÜREĞİMDE HİSSEDEMİYORUM?

  Kudüs… Bağrında nice peygamberler barındırmış, topraklarında peygamberleri, peygamber analarını, sahabeyi ve onlara tabi olan nice kimseleri ağırlamış, semalarında La ilahe İllallah nidaları yankılanmış, tevhidi haykırışın şahidi olmuş, vahyin, davet ve tebliğin merkezi olan mübarek belde… Allah’ın cc.  Efendimizi (sav) kendi katına yükseltmek için seçtiği şerefli belde… Yolumuzun rehberi, hayat kaynağımız, can suyumuz olan ilahi kelamında Rabbimizin adını zikrettiği ve kıyamete kadar gelecek olan bütün nesiller tarafından da adı zikredilecek olan bereketler diyarı Mescidi Aksamız… Değerini en kıymetli hazinemiz olan inancımızdan alan seçilmiş belde… Kudüs’ün değerini anlatmaya kelimeler yetmez elbette. Amacım burada Kudüs’ün değerini anlatmak da değil fakat ümmet olarak “anlatmaktan” öte “anlamakta” sıkıntımız olduğuna inandığım için meselenin bu boyutu üzerinde düşünmek, sorgulamak ve bir çözüm arayışına girmek istiyorum ve soruyorum:

  Neden Kudüs denildiğinde yüreğimde bir sızı duymuyorum? Neden Müslüman olmama rağmen Kudüs’ün işgal altında olması diğer insanlarda bıraktığı tesiri benim üzerimde bırakmıyor? Neden kimileri Kudüs davası için canını ortaya koyarken ben kılımı kıpırdatmaktan dahi aciz kalıyorum? Sorular çoğaltılabilir ve bunlara birçok farklı cevap verilebilir elbette. Fakat ben doğru cevabı bulabilmek adına nefsimi sorguya çektiğimde şu sonuca varıyorum: Kudüs’ün değerini gerçek manada kavrayabilmek için öncelikle Kudüs’ü biz Müslümanlar için değerli kılan şeylerin değerini gerçek manada kavramış olmak gerekir. Kudüs Müslümanlar için neden değerlidir dediğimizde birçok şeyi buraya sıralayabiliriz. Kudüs değerlidir çünkü Müslümanların ilk kıblesidir, diyoruz ama bu bilgi bizi etkilemiyor ve harekete geçirmiyor çünkü bir Müslüman olarak kıblenin ne demek olduğunu ve Müslümanın hayatında nerede durması gerektiğini kavrayabilmiş değiliz. Kudüs yolumuzun rehberi Peygamber Efendimiz’ in (sav) miraca yükseldiği, gözümün nuru dediği namazın ümmetine farz kılındığı, Allah’ın bu şerefli buluşma için seçtiği mübarek bir belde olduğu için değerlidir, diyoruz ama bizi etkilemiyor çünkü namazın değerini anlayabilmiş değiliz. Namazın değerini idrak edememiş bir insan nasıl onun farz kılındığı o beldenin semalarının değerini anlasın ki? Hz. Davud, Hz. Süleyman, Hz. İsa ve daha nice peygamberlerin tevhidi haykırdığı, insanları Allah’a kulluğa çağırdığı bir belde olduğu için değerlidir, diyoruz fakat tevhidin bir Müslümanın hayatındaki kıymet ve değerini anlayabilmiş değiliz. Şayet anlamış olsaydık Selahaddin Eyyubi’yi uykusuz bırakan o duygu, sahabeyi kiramı kilometrelerce uzaktan o topraklara getiren o duygu bizde de olurdu. Ama anlayamadık. Anlayamadığımız için hissedemiyoruz. Neden insanlar bu dava için canını ortaya koyuyor anlam veremiyoruz. Sorunun kökenine inmediğimiz için de “Kudüs bizim için değerlidir” demekten öteye gidemiyoruz. Bu hakikat bizi harekete geçirmiyor. Peki ne yapmalı? Her şeyden önce bilmemiz gereken bir hakikat var ki;  Kudüs Allah’ın şiarıdır.  Allah’ın şiarlarını yüceltmek, onlara saygı göstermek, onlara yürekten bağlanmak ise kalplerin takvasındandır. Takva ise Allahın emir ve yasaklarına riayet etmekle kalbe girebilir. Şayet bugün Mescidi Aksa yüreklerimizde olması gereken yerde değilse dönüp bir kalbimizi yoklamamız, Allah’a kulluk noktasında nerede durduğumuza bakmamız gerekiyor. Allahın istediği gibi mi yaşıyorum? Kitabına, Rasulü’nün sünnetine ne kadar bağlıyım? Hayatımda kim söz sahibi? Kim için yaşıyorum? Kim için konuşuyorum? Kalbimde nelerin sevgisini taşıyorum? Bütün bu sorulara samimice cevaplar vermek ve yaradılış gayemiz dediğimiz o ilahi gayeye bizi götürecek doğru cevapları bularak yüzümüzü Rabbimize dönmemiz gerekiyor. Zira Allah’ı ve O’nun indirdiklerini hakkıyla takdir edememiş, onlara hakkıyla iman edememiş olan bir kimseden Allah’ın şiarlarına, onun kutsal saydığı şeylere değer vermesini ve kutsal saydığı bir belde işgal altında diye de üzülmesini bekleyemeyiz. Burada Peygamberlerin Kudüs’ten haykırdığı La İlahe İllallah nidalarını bugün bu asırda işitmek, ona kulak vermek ve gereğini yerine getirmek için gayret etmek mesuliyeti altında olduğumuzu hatırlatmak istiyorum. Bu tevhidi haykırışların gereğini yerine getirmeden Kudüs sloganları atmanın samimiyetsiz ve faydasız bir iş olduğuna inanıyorum. 

  İnanıyorum ki Kudüs’e değer katan tevhidin, peygamberliğin, namazın, mescidin, ilahi kelamın kıymetini hakkıyla anladığımız zaman Selahaddin Eyyubi’nin “Kudüs işgal altındayken ben nasıl gülebilirim” sözünün hakikatini o zaman kavrayabileceğiz. Selahaddin Eyyubi’nin yüreğini titreten, gözlerini uykusuz bırakan o duygu o zaman bizim yüreklerimizi de titretecek. İnsanların canlarını gözlerini kırpmadan bu davaya nasıl feda ettiğini o zaman anlayabileceğiz. İşte o zaman slogan atmaktan vazgeçip vazife bilincini kuşanacağız.

  Sözün sonunda kendimle beraber bu yazıyı okuyan herkesi kalplerimizi diriltmeye, imanlarımızı tazelemeye, inandığımız ve kutsal saydığımız değerlerimizin hakikatini kavramak adına içe doğru bir yolculuğa çıkmaya davet ediyorum. Yolculuğumuzun bizi diriltmesini, katılaşmış kalplerimizi Allah’ın şiarlarına karşı yumuşatmasını ve bizleri kıyama kaldırmasını Rabbimden diliyorum.
  Gayret bizden başarı ise Allah’tandır..

 

Av.Esra PALANCI

2 Yorum

Hakant

Hakant

09 Mayıs 2021
Allah razı olsun

Mustafa Küçükte

Mustafa Küçükte

10 Mayıs 2021
Kaleminize sağlık

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri

    Bu yazarın başka makalesi yoktur.