Mustafa Dündar

Kur'an Masaya İmamlar Sahaya

KUR’AN MASAYA İMAMLAR SAHAYA

Son günlerde Ayasofya Camii imamı Prof. Dr. Mehmet Boynukalın hocanın yapmış olduğu açıklamalar tartışmaya neden oldu. Siyasilerden ve bazı kimselerden Boynukalın’ın açıklamalarına birçok tepki geldi. Yazımın konusu bu tartışmalar değil ve tartışılacak bir mesele de esasen göremiyorum. Bu yazımda uzun zamandır tahayyül ettiğim imam profilinden ve Kur’an-ı Kerim’in sadece duvarda asılı kalması gereken bir kitap olmadığından bahsetmeye çalışacağım.

İmam deyince aklımıza hemen “namaz kıldırma memuru” geliyor. İmamlar sadece namaz kıldırır, Ramazan ayında Kur’an okur, cuma günleri hutbe okur karşılığında da devletten para alır gibi bir anlayış var. Ben buna karşıyım! 

Bana göre imamın tek görevi namaz kıldırmak değildir. İmam her şeyden önce İslam’ı elinden geldiğince yaşar ve tebliğ eder. Bulunduğu muhitteki sorunları tespit eder ve İslami usullere göre bu sorunlara çözüm sunar. Hakkı söylemekten ve savunmaktan asla geri durmaz, duramaz, durmamalıdır! Girdiği her ortamı güzelleştirmeli, gül bahçesine çevirmelidir. 

İmamın görev yeri camiden ibaret değildir. Hayatın her alanında, her an görevlidir imam. Bu şuurda olmalıdır!  Toplumsal olaylar hakkında Kur’an ve sünnet ışığında yorumlar yapabilmeli, İslam’ın bir konu hakkındaki hükümlerini söyleyebilmeli ve gerekirse uyarılması gereken kişileri uyarabilmelidir. Gençlerle iç içe olmalı onları çağın tehlikelerine karşı bilinçlendirmeli ve bu tehlikelerden gençleri uzak tutmalıdır. Kahvehanelerde, kafelerde, parklarda, bahçelerde hülasa her ortamda İslam’ı tebliğ etmelidir imam! 

Her imam kendi muhitindeki insanları bilinçlendirmelidir, onlara İslam’ı anlatmalıdır. Unutulmamalıdır ki değişim tabanda başlar! Mahalle düzelirse ilçe, ilçe düzelirse il, il düzelirse bölge, bölge düzelirse ülke, ülke düzelirse kıta, kıta düzelirse dünya düzelir! Her imam kendi muhitinde İslam’ı, hakkı, hakikati anlatsa dünya düzelir!

Donanımlı, kendini geliştirmiş, kendine güvenen kişiler olmalıdır imamlar. Yaklaşık dört yıl önce bir yazı kaleme almıştım ve o yazımda hutbeyi okurken takılan, düzgün okuyamayan imamları eleştirmiştim. En azından hutbeyi namazdan 2 saat önce bir iki kez okusalar keşke, demiştim. İmam dinamik olmalı, bilgili olmalı, heyecanlı olmalı. Cemaati uyutmamalı aksine uyandırmalı! İmamlarımız uyanık olacak ki ümmet uyanabilsin! Bu noktada vazifelerinin ne kadar büyük olduğunu düşünmeli imamlarımız ve ona göre hareket etmeli, yaşamalıdırlar. 

İmamı camiden çıkartmayan, İslam’ı camiye sıkıştırmak isteyen, “cami dini” ve “sosyal hayat dini” olmak üzere iki farklı din isteyenlerin karşısında evvela imamlarımız dimdik durmalılar. İslam camiye sığmayacak kadar büyük bir dindir. İslam, hayat sistemidir. Sadece insanın kendi iç dünyasını ilgilendirmez, sosyal hayatı da düzenler. 

İmamın tek görevinin namaz kıldırmak olduğunu düşündüğümüz gibi Kur’an-ı Kerim’in de sadece duvara asılması gereken bir kitap olduğunu düşünüyoruz. Halbuki Kur’an duvara asılmayacak kadar saygı duyulması gereken bir kitap. Zannediyorum ki Kur’an’ı duvardan indirmeme nedenimiz de onu bir kez olsun açıp okumamış (anlamamış) olmamızdan kaynaklanıyor.

Bu noktada İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un şu dizelerini paylaşmak istiyorum:

“Lafzı muhkem, yalnız anlaşılan, Kur"an"ın;

Çünkü kaydında değil hiçbirimiz mânânın;

Ya açar Nazm-ı Celîl"in, bakarız yaprağına;

Yahut üfler geçeriz bir ölünün toprağına.

İnmemiştir hele Kur"an, bunu hakkıyla bilin;

Ne mezarlıkta okunmak, ne de fal bakmak için!”

Biz Kur’an’ı okumak, anlamak ve yaşamak ile mükellefiz. Kur’an sadece Ramazan ayında bir kez baştan sona okunması gereken bir kitap değildir ya da Mehmet Akif’in de dediği gibi Kur’an sadece ölülerin arkasından okunmak için indirilmedi.

Kur’an-ı Kerim hayatımızı (bir bütün olarak) düzenleyen, varoluş gayemizi açıklayan, bize sorumluluk yükleyen bir kitaptır. Sadece insanın iç dünyasını değil, tüm dünyayı ilgilendiren bir kitaptır. Sosyal nizamı sağlayacak hükümler içeren bir kitaptır.  Bir Müslüman olarak evvela Kur’an’ı anlamamız ve hayatımıza tatbik etmemiz gerekiyor.

Bana kalırsa Kur’an’ı çalışma masamızda ciddi bir şekilde, notlar alarak, üzerinde ince ince düşünerek okumalıyız. “Allah bana ne diyor, benden ne istiyor” diyerek okumalıyız. Yaşadığımız her sorunun çözümünün Kur’an’da mevcut olduğunu bilmeliyiz. Bu noktada da imamlarımıza yine büyük vazife düşüyor.

İslam camiye sığmayacak kadar büyük bir din, imamların görevi 5 vakitten daha fazla ve Kur’an duvara asılmayacak kadar saygı gösterilmesi gereken bir kitap.

Bu yüzden diyorum ki “Kur’an masaya, imamlar sahaya!”

Allah cümlemize İslam’ı tam manasıyla anlayıp yaşamayı nasip etsin.

Vesselam.

 

 

 

 

 

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri