EMİN GÖNEN

Kudüs'ü Erbakanca Sevebilmek

KUDÜS’Ü ERBAKAN’CA SEVEBİLMEK

    Hayır! Kudüs ve Filistin davasını bahane edip, Erbakan güzellemesi yapmak değil asıl niyetim.  Kudüs konusundaki öğrenilmiş çaresizliğimizi ya da bu konudaki iflah olmaz riyakarlığımızı en acı şekliyle yüzümüze çarpmak maksadındayım. Bu yazıda ruhumuzu incitecek, canımızı yakacak tüm iğnelerin çuvaldız payı kendi şahsıma ve öz nefsime aittir. Kudüs yangını karşısında Erbakan’ca duruşun, Erbakan’ca mücadelenin ve Erbakan’ca sevmenin özleminin feryadı ve yakarışı olacaktır satırlara dökülenler.

    Peki nedir Kudüs’ü Erbakanca sevebilmek?

    Kudüs’ü Erbakanca sevebilmek; sözde değil özde sevmenin tezahürlerini fert fert ya da toplum olarak bünyede kendini belli etmesidir. Sözün özü harekete geçirdiği çağları aşmış bir sevdanın ümmetin bağrını yakmasıdır. Sevmenin dudak ikrarından öteye geçtiği, Kudüs’ün tarihsel anlamını kucaklayan bir ruha dönüştüğü bir başkaldırının simgesidir.

     Küdüs’ü Erbakanca sevebilmek; karşılıksız sevmektir. Tüm siyasi, iktisadi, ekonomik, sosyolojik beklentilerin ve kaygıların, oy hesaplarının uzağında bir adanmışlıktır.

     Kudüsü Erbakanca sevmek; Sadece ciğerlerin parçalanana kadar slogan atmakla yetinmemektir. Gözünü budaktan sakınmayan harekete geçişin, bir uyanışın ve zulme başkaldırının adıdır. Sadece bir hüzün değil öfke ve cesarettir aynı zamanda. Yalnızca güçten anlayan bir güruha karşı güç ve hıncını bileyleyen bir öfke… Sabrın anlamının çaresizce beklemek olmadığını, mücadele direncinde ve azminde sebat etmek olduğunu bilmektir. 

     Kudüs’ü Erbakanca sevmek; söz konusu Kudüs olduğunda, reel politik, konjektürel şartlar ve diplomatik dengeler gibi prangaları hiçe saymaktır. Küresel emperyal güçlerin hegemonyalarına boyun eğmemektir. İnanmaktır. Karada gemiler yapmak ve kınayıcının kınamasından korkmamaktır. Yalnızca iktidarda olduğunda değil muhalefetteyken de Kudüs için bir şeyler yapılabileceğini dünya âleme göstermektir. Erbakan’ca Sevmek; Salt aşk, inanç, heyecan ve azimdir.

     Kudüsü Erbakanca sevmek; yine Erbakan deyimiyle edebiyat kürsülerinde kahramanlık satmak değildir. İçi boş bir Kudüs romantizmiyle hüzünlenerek, zorbaların iştahına ve cesaretine çanak tutmak hiç değildir. Hayalperestlikle itham eden reel politikçilere, ılımlı İslamcılara inat Kudüs’ün fethi, 2. Yalta konferansı, yeni bir dünya ideallerine aşık olmaktır. Kelebeklerin kanat çırpışlarından doğacak fırtınaları öngörebilmektir. Sağına soluna bakmadan önden giden olmaktır. Çünkü Erbakan’ca sevmek yalnızca sevmek değildir.

     Müslümanlar biz uzvun parçalarıysa eğer, eğer et ve tırnak gibiysek; Doğu Türkistan’da tırnaklarımız sökülürken neden sesimiz çıkmaz? Kudüs’te şah damarımıza kastedilirken neden kılımız kıpırdamaz?  Neden hala sosyal medya da Kudüs resimleriyle like kovalıyoruz? Neden hala Kudüs zulmü her baş gösterdiğinde tepki vermek ya da nasıl bir tepki vermek gerektiğini kestirebilmek için kendi parti liderlerimizin gözünün içine bakıyoruz?

     Eğer ki biz Erbakan’ca, Şeyh Ahmed Yasin’ce, Selahaddin Eyyübi’ce sevemiyorsak Kudüs’ü, eğer ki biz Kudüs için üzülmekten, ağıt yakmaktan ve kınamaktan daha fazlasını yapamıyorsak ümmet olmaktan bahsetmeyelim.

     Şimdi biz Erbakanca ayağa kalkmalı, Şeyh Ahmed Yasince direnmeli, Selahaddin’ce yürümeliyiz. Çünkü Kudüs namustur bize. Çünkü Kudüs ümmetin şerefidir onurudur. Kudüs’ün mahkumiyeti utancımızdır. Her birimizin yüzüne kocaman birer karadır, yüzümüzde tokat, yüreğimizde sancıdır, ya da sancı olmalıdır.

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri