Murat Çakır

Kimse Kıvıramıyacak Orda..

Bizimkisi oturmuş bilgisayar başına ne yapacağını bilmeksizin ekrana boş boş bakıyordu. Çünkü canı çok sıkkındı. Biraz evvel İl müftülüğünden bir telefon gelmişti, hafta sonu Kurşunlu Camiinde 7 – 10 yaş aralığında çocukları toplayıp önceliği Kudüs olmak üzere Mescid-i Haram’ ı, Mescid-i Nebevi’ yi ve Mescid-i Aksa’ yı anlatmak, çocuklara camiyi sevdirmek anlamında oyunlar oynamak için yapacağı organizasyon için izin çıkmamıştı. Bundan önceki müftülükte de kuran kurslarında Kudüs sunumu yapmalarına izin vermemişlerdi. Can sıkıntısı ile eli, yaşından başından utanmadan Erciyes’ te kayak yapmaya gidip ayağını sakatlayan ahretliğini aramak için cep telefonuna uzandı. Telefon rehberindeki kayıtlı ilk sıradaki annem yazısından sonra ahretliği vardı. Açtı telefonu uzun uzun çaldı. Aslında uzun çaldırmak hiçte tarzı değil en fazla dört kere çaldırıp kapatırdı. Lakin bu sefer hiç ona dikkat etmedi çaldı, çaldı telefon açılmadı. Telefonu yerine koyarken birden çaldı arayan ahretliği idi. Öğle namazını eda ediyordum diyerek söze başladı.. bizimkisi dertli anlatmaya başladı olanı biteni, ahretliği de bu konuda mustaripti konuştular, konuştular.. Ahretliği ‘‘Her devrim kendi çocuklarını yer’’ sözünü kullanarak telefonu kapattı.

Ahretliğinin ne demek istediğini anlamıştı anlamasına da yediremiyordu kendine. Her ortamda İslam mücadelesi verdiklerinden, 28 Şubatta ödedikleri bedellerden ve Kayseri’ de onlardan habersiz bir İslami oluşumun olamayacağından bahseden abileri itidalli ve dirayetli duruşunu koruyamayan, kardeşlik hukukunu gözetememiş, cinnet çağının ateşine benzin taşıyan mahalle sakinlerine dönüşüvermişti. Bu güç zehirlenmesi miydi bilemiyordu. İktidarda değilken saflar daha sık, samimiyetler gerçekti. Şimdi her biri bir makam sahibi ama ..

Bizimkisi elinde telefon uzaklara bakakalmıştı. Üç beş satır karalamak istemiş ama eli varmıyordu. Olaylar zoruna gidiyordu. Bağırmak istedi sadece. Daha ne kadar devam edecek?

Daha ne kadar devam edecek? Bizden dediğimiz, aynı davada aynı yolu yürürken abilerimizin, kardeşlerimizin dilindeki dikenlerin gönlümüze batması.

Daha ne kadar devam edecek? Ömrü hak davayı önde tutmak ve bu uğurda mücadelesiyle ağır bedeller ödediklerini söyleyenlerin yüreklerimize basarak geçip gitmesi.

Daha ne kadar devam edecek? İyiliği yaymak adına beraber çalışmak varken, önce ben demeyi sürdürmeleri.

Daha ne kadar devam edecek? Birbirlerinin arkasından konuşup, başarısız olması için gizli saklı oyunlar kurmaları. 

Daha ne kadar devam edecek? İki kardeşimizin arasındaki yangına onlar su beklerken benzin taşıyıp daha da alevlendirmeleri.

Daha ne kadar devam edecek? Hak yolunda çabalarını gerçekleştirmek isterken bizleri kardeş değil de maraba görmeleri.

Daha ne kadar devam edecek? Bahçenizden süpürüp sokağa attıklarınızı bize reva görmeniz.

Daha ne kadar devam edecek? Kardeşlerinizin samimi çabalarını boşa çıkarmanız. Destek değil köstek olmanız.

Hulasa; Hakkın kelamını Hak için değil de kendi nefsinizin isteklerini meşrulaştırmak için kullanmanız. Ve bunları samimi kardeşimiz gibi gösterip gözümüzün içine baka baka yapmış olmanız.

Bir Arap atasözü der ki;

“Hele şu toz duman bi dağılsın, bindiğin at mı, eşek mi anlarsın!”

Biz de diyoruz ki hele bir mahşer kurulsun. Allah bizi hüviyet-i asliyemize döndürsün, fıtratına muhalefet edenlerden olmaktan muhafaza buyursun, insan olmanın ve insan kalmanın zahmet gerektirdiğinin, rahmetin de bu zahmetle geleceğinin idrakinden mahrum bırakmasın...

Hakiki manada din kardeşliğinin ve hâk manada kandaşlığın tesis edildiği güzel günler görmek duasıyla... Selam olsun kardeşliğe gönlünü yurt etmiş, yurdunda sevgi filizleri yeşerten güzel yürekli insanlara...

Ne mutlu ki ölmek var, ölelim de görelim. Allah’ın en büyük adaleti ölüm. Kimse kıvıramayacak orda..

Selam ve Dua ile

Murat Çakır

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri