Ahmet Avanlıer

İnsanlığımız Enkaz Altında Kalmasın Ne Olur...

İNSANLIĞIMIZ ENKAZ ALTINDA KALMASIN NE OLUR…

İzmir,

Tarih, 30 Ekim 2020, Saat 14.51

Şiddetli bir sarsıntı ile sallanmaya başladı her yer, o esnada evlerinde, iş yerlerinde, alışveriş merkezlerinde olan herkes korku ve telaşla güvenli olduğunu düşündüğü alanlara doğru gitmek istiyor ancak sarsıntının şiddetinden hareket etmek dahi zor oluyordu. 15 saniye sürdü dedi yetkililer ama yaşayanlar için bir asır, bir ömür sürmüştü belli ki…

Sonra dumanlar yükseldi şehrin birçok yerinden… yıkılan evler vardı, enkaza dönüş binalar… feryatlar, ağıtlar yükseldi bir süre sonra, koşuşturmalar, sirenler, gözyaşları takip etti onu.

Birkaç saate kalmadan profesyonel kurtarma çalışması başladı enkaz olan yerlerde, ulusal ve yerel basın, tüm medya haber kanalları acıyı saniye saniye duyurmaya, bizleri haberdar etmeye başladı.

Hep beraber gördük dostlar, devlet oradaydı, muhalefet oradaydı, belediye oradaydı, ilk şoku atlatan ve gücü kuvveti yerinde olan güzel İzmir’imizin güzel insanı oradaydı, duaları ve yardımları ile bir millet oradaydı, Türkiye oradaydı. Zaten öyle de olmalıydı, oluyordu, olacaktı…

Ben bu satırları yazdığım sıralarda can kaybımız 85 olmuştu, enkaz altından 65 saat sonra Elif bebek çıkarılmıştı ve yaralı sayımız 220 idi… Rabbimden, tedavi görenlere şifa, enkaz altında kurtarılmayı bekleyenlere dayanma gücü, hayatını kaybedenlere rahmet, yakınlarına sabırlar diliyorum ve dua ediyorum.

Kıymetli dostlar,

Hüzün ve gözyaşı içerisinde dua ederken…

Bir yandan, çok önceleri ülkemizde yaşadığımız depremler, doğal afetler, maden ocağı kazaları ve bu süreçte günlerce hatta haftalarca yardım bekleyen insanlar geliyor gözümün önüne, sonra son zamanlardaki böylesi acı durumlarda devletin, milletin, şucu-bucu ayrımı yapmadan tüm Türkiye’nin yardımda seferber olmasını görüyor “- Allah’ım devletime, milletime güç ve imkan ver” diye dua ediyor, o günlere nazaran şükrediyorum.

Öte yandan, birkaç fotoğrafta tadilat adı altında kesilmiş bina kolonlarını, dere yataklarına, yumuşak zeminlere yapılmış yanlış şehirleşmeyi, ruhsat verilmemesi gerekilen binaları görüyor, hiç mi ders almayacağız diye hayıflanıyor, ne zaman insan hayatını, alacağımız “oylardan” daha değerli göreceğiz diye hüzünleniyorum.

Ve de çok kızıyorum bazılarına…

Böyle zamanda bile yalan söylemeyi, iftirayı, fitneyi kendine yol edinmiş omurgasız siyaseti ile siyaset yapan siyasetçiye çok kızıyorum,

Acıyı paylaşmayı bilmeyen, (ben kasıtlı yapıldığını düşünüyorum) ülkemin doğusunu, batısını inanç noktasında sanki farklıymış gibi göstermeye çalışan densize çok kızıyorum,

Bulduğu her fırsatta her olumsuzluğu dine mâl etmeyi iş bilen ahlaksıza da, İslâm’dan ve güzel ahlaktan bihaber din tüccarlarına da çok kızıyorum,

Eleştiri yapacağım derken hakaret eden, haddi aşanlara da, savunacağım derken abartıp saçmalayanlara da çok kızıyorum,

Sevinci, kederi, hüznü, acıyı, birliği, beraberliği beraber yaşamaktan aciz, insanlığı enkaz altında kalmış zavallılara çok ama çok kızıyorum.

Velhâsıl dostlar,

İnsanlık olarak çok çetin bir imtihandan geçtiğimiz âşikar.

Öyle ki, dünyanın dört bir yanında zulmün hüküm sürdüğü beldeler ile yüreğimiz dağlanırken, yaşanan insanlık dramlarına çaresiz ve sessiz kalmanın hüznü ve de kızgınlığı üzerimizdeyken, sene başından beri tüm dünyayı etkisi altına alan, gözle göremediğimiz bir virüs ile verdiğimiz mücadelemiz devam ederken, birçok cephede yedi düvele karşı verdiğimiz Hâk mücadelemiz devam ederken, tabiri caizse doğu Akdeniz’de, Kıbrıs’ta, Libya’da, Filistin’de, Karabağ’da varlığımızı ve var olmamız gerektiğini bırakın eloğlunu hatta bizim mahallenin çocuklarına izah etme çabasındayken…

Çok iyi biliyoruz ki bu virüsler, depremler, afetler, başımıza gelen iyi ve kötü her şey… hülasa, hayr ve şer Allah’tan gelir. Bize düşen ise kulluğumuzu, insanlığımızı emrolunduğu şekilde yaşamak, ders almak, tefekkür etmek, hatalarımızı görmek, yüzleşmek, hatırlamak, tövbe etmek…

Bedenlerimizin, canlarımız enkaz altında kaldı, yüreğimiz yandı.

Kalplerimiz, İnsanlığımız enkaz altında kalmasın ne olur.

Kalın sağlıcakla,

Ahmet AVANLIER / 02.11.2020

1 Yorum

Turgut kantekin

Turgut kantekin

03 Kasım 2020
Rabbim birliğimizi bozmasın, devletimiz bizi bırakmaz, yeterki biz devletimizi bırakmayalım.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri