Hakir El-Fakir

Hırıstiyan Olduk mu ki AKP’ ye Oy Verelim (1)

 

HIRİSTİYAN OLDUK MU Kİ AKP’ YE OY VERELİM (1)

 

(Bu yazı, gerçek bir karakterden uyarlanmıştır. Yazı esnasında hiç bir canlıya zarar verilmemiştir.)

      İşte, O gündür bu gündür hiç bir vatandaşımız hastalanıp ta Şehir Hastanesine düşmesin diye gece gündüz dua ediyorum. Tekrar tekrar dua ediyorum, Kurban olduğum Allah’ım! cemi cümlemizi korusun, hiç bir yetişkin Türk vatandaşını hasta edipte şehir hastanesine düşürmesin. Amiin amin ecmaiin. Başıma gelenleri anlatınca siz de hak vereceksiniz.

              23 Haziran 2019, günlerden pazar. Yahyalı’lı eski dostlarımdan Rıfat’ın davetine gittik. Rıfat, eski Kulağı kesiklerden.. Gençliğimin en hızlı zamanları, yani komünistlik yıllarımın sıkı yoldaşlarından, sevdiğim kadim bir dostumdur. Sonraki yıllarda yolumuz ayrıldı. Ben sosyal demokrat  o, muhafazakar oldu. Ama dostluğumuz her daim baki kaldı. Bir ortak yanımız daha kaldı. İkimizde hâlâ muhalefetiz hemde müzmin muhalefet. İkimizde farklı görüşlerde olsakta sıkı ‘RTE’ düşmanıydık…

              Rıfat, bizi Yahyalı’nın o güzel yaylalarından Aladağlarda bir yere götürdü. Rakım 2500, oksijen bol, manzara mükemmel. Tabi benim bünye alışık değil bol oksijene. Ara sıra başım dönüyor, gözüm kararıyor ama koyu siyaset muhabbetinin arasında aldırmıyorum.

İkindi sıralarıydı, bayır aşağı yürüyordum. Kuş cıvıltıları, kekik kokusu,  bulutların arasından karlı dağların yükselişi, muhteşem... Yahyalı için ‘ saklı cennet’ diye boşuna demiyorlar. Derler ki, Cahit Sıtkı Tarancı eğer Yahyalı’yı görseydi, ‘Memleket İsterim’ şiirini yazmazdı… Bi dakka,  oda ne! Başım dönüyor, dengede duramıyorum, gözüm karardı, ... düştüğümü hatırlıyorum…

Gözümü açtığımda uçuyordum. Kafayı sıyırmadım gerçekten uçuyordum. Allah’ım Cennette miyim dedim. Sonrasını hatırlamıyorum. Gözümü bir daha açtığımda başımda iki hûri vardı. “Şol Cennetin Hurileri bakar Allah deyu deyu.”  Tamam dedim, kesin cennetteyim. Çok şükür. Ölüm bu kadar kolaymıymış diye düşündüm. Ama Allahım bu Huriler 72 tane olmayacak mıydı gerisi nerde? Diye düşünürken bıyıklı beyaz elbiseli bir erkek geldi. Herhâlde zebanidir diye düşündüm.  Tenör bir sesle; -“yeni hasta bu mu?” dedi. Benim bilinç yine kapandı.

              Meğer, Yaylada düşünce  bilincim kapanmış. 112 acili aramışlar. 21 dakika sonra Helikopter ambulans gelmiş, hastaneye getirdiklerinde Huri zannettiklerimde hemşirelermiş. Üç gün tedavi gördüm. Ultrasyonlar, tahliller, tetkikler, emarlar vs vs..  Dahiliyeden Beyin cerrahına kadar 5 ayrı dalda doktorlar muayene etti. Bazen huriler hizmetimi yapıyordu bazen zebaniler.

              Taburcu olacağım gün kafayı toparladım. Hastanenin kusurunu araştırdım. Bir kusur bulup muhalefet etmeliydim. RTE’nin yaptığı bir hastane bu kadar kusursuz olamazdı. Ne yaptım ne ettiysem bulamadım. Hemşirelere bile çattım bağırdım felan ama gayet nazik davrandılar. Ne yapıyım, daha fazlasına yüzüm yoktu. Dedim en iyisi çıkarken hastane ücretini bahane edeyim, camgamalı bir hır çıkarayım, sonrada yaşlı bir hastaya hakaret ettiler diye şikayet eder iyi bir malzeme bulurum dedim. Taburcu olurken oda ne! Hiç para almasınlar iyi mi? Leyyn! Beş kuruş ta mı almıyorsunuz? Allahım  Yarabbim…

               Neyse indik park yerine, anaaa bu ne biçim park yeri , gözüyün alabildiğine geniş, ucu bucağı bulunmuyor. Beni taburcu etmeye gelen kuzenim taksiyi park ettiği yeri bulamasın iyimi. Ara babam ara. Bizim aranışımızı gören duyarlı bir vatandaş,  gel amca aracınızı bulamadıysanız bininde  arabayla arayalım dedi, sağolsun. Bulduk taksiyi, parktan çıkarken kuzene dedim ki; -“dur hele dur. Şimdi bir kusur buldum şu görevliye bir çıkışayım.”

              Görevlinin yanında durdum. -“Memur bey, bu hastaneye bu araç parkı yakışmış mı?” dedim. Boylu poslu genç bir görevli idi. Gayet kibar bir hareketle gülümsedi -“ bittabiiki efendim, gayet güzel yakışmış” dedi.

-“şuna bak ya” dedim, “Gırgır mı geçiyorsun, bu kadar büyük garaj olur mu? Arafat mı burası. Koyduğumuz yeri bulamıyoruz. Bunu yaptıranlar sırf yandaşlarına rant olsun diye yaptırmışlar belli. niye milletin parasını çarçur ediyorlar, benim vergilerimle, tüyü bitmemiş yetimler”  felan filan  gibi verdim veriştirdim.

Görevli gayet sakin ve kibar bir şekilde -“ beyefendi siz avm lere hiç gittiniz mi”

-“hee gittim ne olmuş ?”

-“o avm lerinde park yerleri çok büyük oralarda şikayetçi  oluyormusunuz” dedi.    

 -“ukela şey, insan biraz mantıksız cevap verir cıkcık…”

              Eve giderken yolda, kuzenim ; - “Kuzen madem bu kadar beğendin bu hastaneyi artık oyumuzu da Erdoğana veririz  değil mi?” dedi.

-“bana bak!” dedim. “ Avrupalılar bizden daha iyi iş yapıyor diye biz Hıristiyan olduk mu ki Tayyip Erdoğan İyi iş yapıyor diye ona oy verelim…” Akıl var, mantık var…

              Yani sayın seyirciler, istemsiz olarak gittiğim Şehir Hastanesinde  mecburi kaldığım üç gün içerisinde ( sonradan anladığım kadarıyla bana vermiş oldukları ilaç ve tadavilerin etkisiyle olsa gerek) haber değeri taşıyan bir kusur göremedim. Fakaaaat! Sonraki günler neler neler çevrildiğini, aleverelerin  daleverelerin  ühüüü … kıralı var kıralı. hepsini anlatacağım. Ben dahi gaflete düştüm. O sıra seçim olsa ( Allah muhafaza) oyumu RTE ye verirdim belki. Allahın sevgili kuluymuşum ki seçim meçim yoktu. Ben bile hastanede iken bu kadar etkilendiysem diğer vatandaşlar kimbilir nasıl etkilenir. O Hastaneyi O hizmeti gören hiçbir Vatandaşta RTE düşmanlığı kalmaz Hafazanallah. İşte bu tehlikeden dolayı Hikayemin başında, “Allahım kimseyi Bu Hastaneye  düşürmesin” dedim. Özellikle oy kullanma hakkı olan hiçbir Türk vatandaşını Allah Şehir Hastanesine düşürmesin. Amin ..      İşte böyle kandırıyorlar sayın seyirciler. Vatandaşlarımızı, Hastaneler yaparak, okullar, yollar, köprüler yaparaktan kandırıyorlar.

              Neyse efenim,  bize ayrılan sürenin sonuna gelmişiz. Hastaneden çıktıktan sonraki araştırmalarım ve özellikle Sahabiyedeki Azgın Muhalifler Kahvesindeki görüşmelerimden derlediğim, hepsi bilimsel verilere dayalı, görüşlerimi bir sonraki yazımda anlatacağım. Sakın o yazıyı okumadan ücretsiz sağlık hizmetleri falan gibi mavallara inanmayın.  

  Hakir el-Fakir

( Ben güzele güzel demem. Bana ne! O bana desin.

1 Yorum

Duran araç

Duran araç

03 Şubat 2020
Çok güzel olmuş bir hizmet ancak bu kadar güzel anlatılır.kaleminize sağlık

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri