Furkan Doğan kimdir? Furkan Doğan nerelidir? Furkan Doğan ne zaman şehit olmuştur?

Katil İsrail askerleri tarafından Mavi Marmara gemisine yönelik yapılan vahşi saldırıda şehit olan 10 kişiden biri Furkan Doğan 11. ölüm yıldönümü 31 Mayıs 2021

31 Mayıs 2010 yılında uluslararası kara sularında, yüzlerce İsrailli asker Mavi Marmara isimli insani malzeme taşıyan gemiye bilinen tüm hukuk kurallarını çiğneyerek askeri bir operasyon gerçekleştirdi.

Bu operasyonda 10 kişi hayatını kaybederken onlarca insan da yaralanmıştı. Yalnızca ölen kişilerin vücudundan çıkartılan mermi sayısının ortalaması 4,5 olan bu operasyonda yüzlerce kurşun atılmış ve adeta Ankara’ya siyasi bir mesaj ulaştırılmıştı.

Bu noktadan sonra Mavi Marmara Baskını, Türkiye ve dünyada bir adalet hesaplaşmasına dönüşecek bir avuç insanın İsrail zulmüne karşı cesurca direnişine sahne olacaktı. 

Türkiye-İsrail ilişkilerinin iyice gerildiği bir dönemde İsrail’in Gazze’ye yönelik uyguladığı ambargo ve operasyonların şiddeti iyi artmıştı.

Türkiye’den İHH’nın da içerisinde bulunduğu yüzlerce yardım kuruluşu Gazze’ye insani yardım ulaştırabilmek adına harekete geçti.

İDO bünyesinde bulunan “Mavi Marmara” isimli emektar bir yolcu gemisi toplanan bağışlarla satın alınarak yolcuları taşıması planlandı.

Mavi Marmara ile beraber 8 gemi bu filoda Gazze’ye ulaşmayı amaçlıyordu. 3 yolcu gemisi ve 5 yük gemisi yaklaşık 400 kişiyi taşıyordu.

Gemiler hareket etmeden hemen önce gerekli tüm tedbirler alınmıştı.

İsrail’in İstanbul konsolosluğuna verilen dilekçede gemilerin insani yardım taşıdığı bildirilmiş ve yapılan basın açıklamalarında filonun misyonunun tamamen insani olduğu defalarca kamuoyuna deklare edilmişti. 

Bütün tehdit ve engellemelere rağmen Kepez’den ayrılan Mavi Marmara gemisi 28 Mayıs sabahı artık denizde hedefine doğru seyir halindeydi.

Mavi Marmara gemisinde insanlık adına söyleyecek sözü olan birçok kişi vardı; Hristiyan din temsilcileri, barış gönüllüsü aktivistler ve diğer pek çok kişi…

Aynı zamanda zeminin içerisinde kadınlar, yaşlılar hatta bebekler bulunuyordu. 15 aylık Türker bebek bunlardan birisiydi.

Gemide bulunanlar için kendilerini bekleyen Filistinli bebeklerin simgesine dönüşen Türker bebek geminin ilgi odağıydı.

Operasyon gecesi yaşananlar

Ramazan Kayan Hoca, Furkan Doğan ile ilk tanışmasını şöyle anlattı: “Mavi Marmara Gemisi’ne binmek için Antalya’ya gittik. Kepez Kapalı Spor Salonu bekleme alanında Türkiye’nin her yerinden sivil toplum örgütleri, cemaatlerden, tarikatlardan gönüllü kültür teşekküllerinden gelenler vardı. Dünyanın 37 ülkesinden gelen gemi yolcuları vardı. Her dinden, gruptan, ideolojiden… Geminin hareket saatini beklerken Kayseri’den temsilci dostlar geldiler. Ali abinin 10 kişilik ekibi ile salonda buluştuk. Bana dedi ki bizimle gelen genç bir öğrencimiz var. Senin kitaplarını okumuş, tanışmak istiyor. Tanışmak için yanıma getirdi. Furkan ile tanışmam ilk o an oldu. Aldım kucakladım. Farklı bir sıcaklık hissettim. İlgimi çekti, içim ısındı. Sıkıca kucakladım, eğildim yüzüne baktım. Ama ben Furkan’ın yüzüne baktıkça, Furkan yüzünü eğdi. Önce anlam veremedim. Bu çocuk benimle neden yüz yüze gelmiyor. Biraz daha yüzüne bakınca şunu gördüm. Furkan, edebinden, hayasından, iffetinden başını kaldırıp da benimle göz göze gelmiyor. Şaşırdım. Yarabbi bu devirde böyle gençler de mi vardı? Tam da nesillerden ümidimizi kestiğimiz zamanda öyle birini karşıma çıkarıyorsun ki Yusuf yüzlü haya abidesi… Ben yüzüne bakıyorum. O yüzünü önüne eğiyor. Kur’an’ı Kerim’deki şu ayet aklıma geldi: Fetih Suresi, ayet 29: ‘Onların simalarındaki işaretleri secde izindendir.’ Herhalde ayetim işaret ettiği yüz bu yüz olsa gerek dedim. Furkan’ın anlında secde izini fark eder gibi oldum. O an bir ayet daha geldi aklıma: ‘Allah’ın boyası ile boyanınız. Boyası Allah’ın boyasından güzel olan kim vardır.’ Önceden bu ayeti tefsir etmekte zorlanıyordum. Yarabbi! Bir insan Allah’ın boyasıyla nasıl boyanabilir? Bu nasıl bir renktir? Ama Furkan’a dikkatlice bakınca herhalde Allah’ın boyasıyla boyanmak bu olsa gerek dedim.”

 

Sanki bu çağın sahabesi”

Allah’ın sanki bu çağın bir sahabesi olan bir genç ile kendisini karşılaştırdığını kaydeden Kayan, sözlerine şöyle devam etti: “Geminin hareket saati geldi. Gemiye bindik. Akdeniz sularında seyrediyoruz. Zaman zaman gözlerim Furkan’ı arıyor. Furkan’ı her gördüğümde dalgın, durgun, üzgün ama olgun bir hali var. Sanki bu dünya ile ilişkisini bitirmiş gibi, dalıp dalıp gidiyor. Uzaktan seyrediyorum. Yaşının üzerinde bir büyüklük, bir olgunluk hali var. Ama geminin neresinde bir iş var, Furkan orada… Bazen bakıyorum, elinde süpürge, gemiyi temizliyor. Gemide herkes kendisinden yaşça büyük olduğu için herkesin hizmetinde koşuşturuyor. Bu çocuk faklı diyorum. Gözlerimle sürekli takip ediyorum. Gemide de öyle bir kardeşlik havası var ki, Evrensel kardeşliğin tadını o gemide yaşadım. Hayatımın en güzel namazlarını o gemide kıldım. Huşu ile namaz nedir diye hep düşünürdüm. Namaz Platformu’nda huşu ile namazı anlatmaya çalışırdım. Dilim dolanırdı ve bir türlü doğru cümleler kuramazdım. Ama o gemide Allah bizlere huşu içerisinde namaz kılmayı nasip etti.”

Kayan, daha sonra İsrail’in saldırı anını anlattı. Saldırı sırasında Furkan’ın Kayseri’den getirdiği kamerayla birlikte güverteye çıktığını belirten Kayan, Furkan’ın şehadet anını ise şöyle anlattı: “Furkan, İsrail zulmünü görüntüleyip, dünya kamuoyunu bilgilendirmek istiyor. Güverteye çıkıp görüntü almaya başlayınca İsrail ilk kurşunu atıyor. Furkan ilk darbeyi alıyor. Olayın devamını güvertede olan Muammer Güneş bana şöyle anlattı: ‘Furkan yakınımdaydı. Yakın mesafedeydi. İlk kurşun darbesini aldı. Kamerasıyla beraber düştü, düşerken kucakladım. Göz göze geldik. Bana yönelip su dedi. Yanımda su yoktu. Furkan’a su vermek istedim. İsrail askerleri Furkan’la ilgilendiğimi görünce ikinci kurşunu da bana sıktılar. Kurşun sağ yanağımdan girdi, sol yanağımdan çıktı. Ben de diğer tarafa düştüm. Sonra İsrail askerleri Furkan’ı kucağımdan çekti. Furkan bu kez İngilizce ‘water’ dedi. Furkan’a tekrar bir kurşun sıktılar. Ardından yanımdan uzaklaştırdılar. Furkan’dan duyduğum son cümle şu oldu: 'Allah’ım şehadetimi kabul et.' Benim göremeyeceğim bir yere sürüklediler. Peş peşe yine kurşun sesleri duydum. Arkasından diğer şehitlerimiz, 54 tane yaralımız… Baktık ki yaralı sayımız artıyor. Can kaybı ve kan kaybı fazla olmasın diye bir saat sonra teslim olduk. 5 dakikada gemiyi ele geçiririz diyen İsrailliler 1 saat sonra gemiyi ele geçirebildiler. Elimizi kelepçelediler. Güneşin altında saatlerce süren bir yolculuk. O anki eziyet ve işkencenin detaylarını girmeyeceğim.

Daha sonra Furkan Doğan’ın cebinden günlüklerini yazdığı bir bloknot çıktı. Bloknotta şunlar yazıyordu: ‘Şehadet şerbetine son saatler… Var mı daha güzel şey! Varsa o da sadece annemdir. Ama ondan bende emin değilim. İkisinin kıyası benim için çok zor. Şehadet mi, annem mi!' Önceleri bunun ne anlama geldiğini anlayamadım. Furkan şehit olurken son anda yaşadığı ikilem neyin nesiydi, çok merak ettim. Ta ki Kayseri’ye, Furkan Doğan’ın taziyesine geldim. Ahmet Hoca’dan (Furkan Doğan’ın babası Ahmet Doğan) Furkan’ı dinledikten sonra o cümlelerin anlamını daha sonra idrak ettim.

FURKAN DOĞAN"IN HAYATI

20 Ekim 1991 tarihinde ABD’nin New York eyaleti Troy şehrinde dünyaya geldi.

1993 yılında ailesi ile birlikte Türkiye’ye döndü ve Kayseri’de yaşamaya başladı.

1997-1998 Eğitim-öğretim yılında okul öncesi eğitim (anaokulu) için Namık Kemal İlköğretim okuluna devam etti.

Sekiz yıllık ilköğretim eğitimini 1998-2006 yılları arasında devam ettiği Besime Özderici İlköğretim okulunda tamamladı.

2006 yılında girdiği Anadolu ve Fen Lisesi giriş sınavları sonucu Sami Yangın Anadolu Lisesini kazandı. Burada 9. sınıf eğitimini tamamladı. Ardından burslu olarak Özel Hisarcıklıoğlu Fen Lisesi’ne geçiş yaparak 10, 11 ve 12. sınıflara bu okulda devam etti.

ABD’de doğmuş olması nedeniyle ABD vatandaşı olan Furkan, lise son sınıf öğrencisi iken, üniversite eğitimi için 9 Mayıs 2010 tarihinde yabancı uyruklu öğrencilerin girdiği YÖS sınavına girdi ve hedefi olan Tıp Fakültesini kazanacak yüksek bir puan aldı.

Bu arada lise son sınıf derslerini de tamamlayan ve mezun durumuna gelen Furkan, bu sırada İsrail tarafından Gazze’ye uygulanan insanlık dışı ablukayı kırmak ve Gazze’ye insani yardım götürmek üzere IHH İnsani Yardım Vakfı tarafından “Rotamız Filistin Yükümüz İnsani Yardım” sloganıyla organize edilen yardım filosuna katılmak üzere başvuruda bulundu. Uzun ve ısrarlı takibi sonucu, yardım filosuna Kayseri’den katılacak 9 yardım gönüllüsü arasına adını yazdırmayı başardı.

24 Mayıs 2010 tarihinde Kayseri’den ikindi namazı sonrası düzenlenen uğurlama töreni ile Antalya’ya yolcu edildi. 27 Mayıs 2010 tarihinde Antalya’da toplanan diğer yardım gönüllüleri ile birlikte İstanbul’dan yola çıkan Mavi Marmara gemisine bindi. Dünyanın 32 farklı ülkesinden yaklaşık 700 yardımsever gönüllü ile birlikte Gazze’ye insani yardım götürmek üzere 1 yolcu gemisi ve 6 yük gemisinden oluşan yardım filosu 28 Mayıs 2010 tarihinde Antalya’dan demir aldı. Akdeniz’in uluslararası sularında seyreden yardım filosuna İsrail askerleri tarafından yapılan insanlık dışı saldırı sonucu 31.05.2010 tarihinde şehit oldu. Diğer 8 şehit ile birlikte cenazesi 02 Haziran 2010 tarihinde Türkiye’ye getirildi, toplu cenaze namazları 3 Haziran 2010 tarihinde İstanbul Fatih Camii’nde kılındı. 4 Haziran 2010 tarihinde Kayseri Hunat Camii’nde kılınan cenaze namazından sonra, Kayseri’nin Talas ilçesinde Reşadiye Mezarlığına defnedildi.

FURKAN'I BABASI ANLATIYOR...

Soruyorlar babasına (Doç.Dr.Ahmet DOĞAN, Erciyes Üniversitesi) Furkan'ı anlatır mısınız diye, babası anlatıyor:
"Furkan, çok ince ruhlu, yardımsever, cömert, daima güleryüzlü ve mütevazi bir çocuktu. Çocuktu diyorum, bizim evimizin en küçüğü olduğu için. Yoksa, yaşına göre çok olgundu. Çok tertipli ve düzenliydi.

Bir yaz tatilinde giitiğimiz şehirlerden birinde caddelerin ve asfaltların çok kötü olduğunu görünce, o küçük yaşına rağmen kızmış, ben büyüyünce tüm bunları düzeltecem demişti.

Giyimine ve temizliğine çok dikkat ederdi. Büyüklerine çok saygılıydı. Asla kimseyi kırmaz, kaba söz ve davranışı olmazdı. İkram etmeyi, hizmet etmeyi çok severdi. Çok edepliydi, yüksek sesle dahi konuşmazdı.

Yardımseverliği ise apayrıydı. Yaptığı yardımları asla dillendirmez, gizli yapar, bizler sonradan başkalarından duyardık. Harçlıklarının çoğunu yardımlarda kullanır, hayır yerlerine bağışlardı. Yaklaşık 3 ay önce okulunda alt sınıftan bir kız öğrenci Gazze için yardım toplamak istemiş ve en fazla yardımı toplayabilmem için yanıma öyle birisini almam lazım ki demiş, hem kızlar hem erkekler tarfından sevilen biri olsun demiş ve Furkan'a gitmiş, birlikte toplamışlar yardımı. Kendisinin söylediğine göre toplanan yardım beklediğinden çok çok çok fazla olmuş. Gerçekten arkadaşları tarafından çok sevilirdi. Alt sınıflardaki çocuklara da derslerinde yardım edermiş okulda.

Gösterişten uzak durur, önplanda olmayı sevmezdi. Ahlaken gerçekten çok müstesna bir çocuktu, onu tanıyan birinin Furkan'dan ayrılığa dayanması, kabullenmesi gerçek çok zor.

Gülen yüzü, davranışları ve muhabbeti ile tanıyan herkese huzur verirdi. Kimseyi kırmaz, incitmez, başkalarına yardım ve hizmeti her önplanda tutardı.

Yaz okulunda kurs alan öğrencilere hizmet edecek gönüllü arandığında Furkan ordaydı ve bir yaz boyunca temizlik, yemek servisi, bulaşık gibi aklınıza gelebilecek her konuda hizmet etmişti. Çok yoruluyordu, akşamları bitgin vaziyette eve geliyordu ama vazgeçmemişti. Hatta böyle canla başla hizmet ettiğini görenler, oradaki hizmetli kadının oğlu zannedip harçlığını çıkarmak için çalıştığını zannetmişler, sonradan işin aslını öğrenince çok şaşırmışlar."

Diğer Haberler

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Diğer Haberler