Müfit Furkan

Dünyevî Dostlar ve Rütbeler Kabir Kapısına Kadardır

Dünyevî Dostlar ve Rütbeler Kabir Kapısına Kadardır

        Bediüzzaman Said Nursi Hz. Risalelerinde bir meselede “...dünyevî dostlar ve rütbeler kabir kapısına kadardır.” –ila ahir- diyordu.

        Şu; dünyevî dostlar ve rütbeler kabir kapısına kadardır cümlesi hususan makam sahiplerine ne müthiş bir ikaz, ne derin bir mana ve ne güzel bir rehber değil mi? Bizler (mü’minler) inanıyoruz ki; ölüm hak ve hakikattir, bu fani dünyanın ahirinde ebedi, baki bir âlem var ve bu dünya bir meydan-ı imtihandır. Her halimizin, her fiilimizin, her nefesimizin hesabı olacak. Bu şuurla, dostluklarımız ahirete müteveccih olmalı ve bize emanet edilen rütbelerin, mevkilerin ve makamların da O’nun (cc) rızasına uygun işler yapmakla mükellef olunan imtihan vesileleri olduğu da hatırımızdan çıkmamalı.
        “Makam” dediğimiz, devlet hizmetinde belirli bir kademede yönetme ve idare etme yetkisine sahip olunan görevlerde bulunanlar nasıl bir yükün, nasıl bir imtihanın, nasıl bir sorumluluğun altında olduklarının farkında olmalıdırlar. Kökleri derinlere dayanan kültürümüz ve medeniyetimiz ile kadim devlet anlayışımızda - gerektirdiği büyük sorumluluk nedeniyle - makamlara talip olunmaz(dı), liyakati olanlar bir makama getirilir(di). Makamın gerektirdiği işler de layıkıyla ifa edilir(di).
        Makam; yerine göre devleti temsildir, ateşten gömlektir, dikenli yoldur, ağır yüktür, zor imtihandır, vebaldir, namustur, şereftir, onurdur. Her kişinin de harcı değildir.
        Makam; devletin parasını yerinde ve yeteri kadar yine devlete ve millete hizmet gayesiyle harcamaktır. Harcamalarda kılı kırk yarmak, bin düşünmek, tüyü bitmemiş yetimin de hakkı olduğunu bilmek, ehli ile istişare etmek, şeffaf olmaktır.
        Makam; raiyetindeki insanlara adaletli davranmaktır, hakkaniyeti gözetmektir. “Bana tabi olsun yeter” anlayışı ile liyakat yerine tabiiyeti esas almak değil, işi ehline vermek, hak edene hakkını teslim etmek, işleri hakkaniyetli dağıtmaktır.   
        Makam; aldığı kararlarla, attığı adımlarla, devletin bekasına destek olacak hamleleri yapmaktır. Günü kurtaran, tribüne oynayan, reklam kokan faaliyetler yerine kalıcı, katma değeri olan işler yapmaktır.
        Makam; sahip olunan yetki ile belirli vazifelere devletine ve milletine sadakatli kişileri getirmektir. Evvela liyakati esas almak, sonra da işe alacağı kişilerin devlet içinde devlet olma gayesi güden odaklarla bağının olmadığını iyi araştırmaktır.
        Makam;  yetki ve sorumluluk sahasında emniyeti, güveni ve istikrarı sağlamaktır. Raiyetindeki her bir ferdin, iş ile ilgili hususlarda can güvenliğini sağlamak,  hariçten gelen kişilerin kanuna ve nizama aykırı sözlü ve fiili davranışlarına set olmak, çalışanının arkasında durmaktır.
        Evet, makam kolay değil, oyuncak değil, zevk-u sefa yeri değil, devletin imkânları ile lüks araçlara binip sağa sola emirler yağdırmak değil, devletin parasını fütursuzca harcamak değil, eşe dosta çıkar sağlamak değil, birilerine kıyak geçmek değil, enaniyet ve kibirle raiyetindekileri ezmek değil… Kısacası babanızın çiftliği değil!
        Bugün maalesef kimi makamlara gelme ve getirilme de liyakat haricinde bazı faktörler, “referans” adı altında bir kısım aktörler etkili olunca, “halka hizmet” kimi zaman “kendine zimmet”e dönebiliyor.  
        Ey makam sahipleri; makam araçlarınız size ancak kabristanın kapısına kadar eşlik edebilir, kabrin arkasında protokol kuralları işlemez ve unvanlarınızın (Başkan, Genel Müdür vs.) ehemmiyeti yoktur. Oradaki üstünlük makamınıza, unvanınıza göre değil, takvanıza göredir. Bediüzzamanın dediği gibi; “...Hem madem dünyevî dostlar ve rütbeler kabir kapısına kadardır. Elbette, en bahtiyar odur ki, dünya için âhireti unutmasın, âhiretini dünyaya feda etmesin, hayat-ı ebediyyesini hayat-ı dünyeviye için bozmasın”.
        Allah (cc); halka hizmeti Hakka hizmet bilen, işini layıkıyla yapan, dürüst, cesur ve basiretli makam sahiplerinin sayısını artırsın, dünyevi makamlarda rızasına uygun ameller işleyenlerin ahiretteki makamlarını da âli eylesin. Amin.

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri