Duanız Olmasa Rabbim Size Ne Diye Değer Versin

RAMAZAN GÜNLÜĞÜ 13

 

                                                                                                                     Hazırlayan: Mustafa KÜÇÜKTEPE

Bir Ayet:
“Ey Muhammed, de ki: “Duanız Olmasa Rabbim Size Ne Diye Değer Versin?” (Furkan 77)

Bir Hadis:
Nu’mân İbni Beşîr radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Dua ibadettir.” (Ebû Dâvûd, Vitir 23; Tirmizî, Tefsîru’l-Kur’ân 3, 41, Daavât 1. )

Bir Konu:
Duanın Gücü. De ki ey peygamberim, duanız olmasa ne işe yararsınız sizler? Duanız olmasa Rabbiniz size ne değer versin ki? Duasız size Rabbiniz niye değer versin de? Öyleyse dua edin ey Müslümanlar. Hep dua içinde bir hayat yaşayın. Sürekli dua edin Rabbinize. Kendinizi küçük görerek Rabbinizi büyük görerek, kendinizi âciz Rabbinizi kâdir görerek, kendinizi muhtaç Rabbinizi zengin görerek Rabbinize du edin. âcizliğinizi, zayıflığınızı bilin. Büyük olan Allah’a, Rahmân ve Rahîm olan Allah’a dua edin. Bilin ki duanız olmasa Rabbiniz size hiçbir değer vermeyecektir.

Kulun Rabbini tanıyarak O’nun yüceliği, sınırsız ve sonsuz kudreti karşısında kendi âcizliğini, zayıflığını ve güçsüzlüğünü itiraf etmesi, derin bir sevgi ve saygı içinde O’ndan yardım niyâz etmesidir. Allah’ın birliğini dile getirme ve O’nu övgüyle anma hem bir zikir hem de duadır. Allah’tan af dilemek, merhametini niyâz etmek gibi mânevi isteklere ve dünya ile ilgili dileklere de dua denir. Zaten zikirle duayı, şükür ve hamdü senâ ile duayı, tövbe ve istiğfâr ile duayı birbirinden ayırmak mümkün değildir. İnsanın Cenâb-ı Hakk’a kulluğunu, bağlılığını dile getirmesi, O’nsuz olamayacağını, O yardım etmeden hiçbir şey yapamayacağını belirtmesi de bir duadır.

Dua kulun Allah’a bağlılığını en güzel şekilde dile getirdiği için Peygamber Efendimiz tarafından ibadetin özü sayılmıştır. (Tirmizî, Daavât 1) “Duanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin” (Furkân sûresi, 77) âyeti, Cenâb-ı Hakk’ın duaya verdiği önemi pek açık bir şekilde ortaya koymaktadır. İşte bunun için Allah Teâlâ kendisine dua etmemizi yani kendisine olan bağlılığımızı sunmamızı, O’nun saltanatının ihtişâmı karşısında kendi yoksulluğumuzu ve hiçliğimizi itiraf etmemizi istemektedir. Bu âlemi, dünyayı, dünyadaki hayat mûcizesini ve o hayatın içinde bizi yarattığı için kendisine şükranlarımızı sunmamızı emretmektedir. Mü’minlerin ise, bütün bunların üstünde ve ötesinde, nice kimseler inançsızlık buhranı içinde bocalayıp dururken hidâyete erdirilmiş olmalarından dolayı Allah’a dua ve şükretmeleri gerekmektedir.

Darda kalan, sıkıntıya düşen, tehlikeyle karşı karşıya kalan kimsenin tutunacak bir dal araması, dalların en sağlamı ve sığınılacak limanların en kuytusu olan Cenâb-ı Hakk’ın himâyesini dileyerek O’na yalvarıp yakarması insanın tabiatında vardır. İşin fenası, insanın tabiatında, sıkıntıyı atlattığı ve kendisini emniyette hissettiği zamanlar Allah’ı unutma temâyülü de bulunmaktadır. Kulunun böyle çelişkiye düşmesini istemeyen Allah Teâlâ, onun duayı hiç ihmal etmemesini, Rabbini hatırlaması için başına gelecek belâyı beklememesini istemektedir. (https://www.islamveihsan.com/dua-ile-ilgili-ayet-ve-hadisler.html)

Bir Peygamber:
Hz. Eyyüb,
Rivayete göre Eyyûb baba tarafından Hz. İshak’ın, anne tarafından Hz. Lût’un soyundandır. Eyyûb takvâ sahibi, yoksullara karşı merhametli, dulları ve yetimleri kollayan, misafire ikram eden, yolcunun yardımına koşan ve Allah’ın verdiği nimetlere şükreden iyi bir insandır. Ona ikisi kendi ülkesinden, biri de Yemenli olmak üzere üç kişi iman etmişti. Kur’ân-ı Kerîm’de Eyyûb’a vahiy gönderildiği (en-Nisâ 4/163), onun hidayete erdirildiği (el-En‘âm 6/84) bildirilmekte, ayrıca hastalığıyla ilgili olarak iki yerde ayrıntıya girilmeksizin özellikle olayın taşıdığı dinî ve ahlâkî mesajı kapsayan bilgiler verilmektedir. İlkine göre Eyyûb rabbine, “Bu dert bana dokundu, sen merhametlilerin en merhametlisisin” diye niyaz etmiş, bunun üzerine Allah da onun duasını kabul ederek başına gelen felâketi kaldırmış, kendi tarafından bir rahmet ve ibadet edenler için bir ibret olmak üzere ona ailesini ve onlarla beraber bir mislini vermiştir (el-Enbiyâ 21/83-84). Diğer açıklama ise şöyledir: “Kulumuz Eyyûb’u da an. O rabbine, şeytan gerçekten bana bir yorgunluk ve eziyet verdi, diye seslenmişti. Ayağını -yere- vur! İşte yıkanılacak ve içilecek soğuk bir su -dedik-. Bizden bir rahmet ve aklıselim sahiplerine bir ibret olmak üzere ona hem ailesini hem de onlarla beraber bir mislini armağan ettik. Eline bir demet buğday sapı al, onunla -bir hatasından dolayı dövmeye yemin ettiğin karına- vur da yeminini yerine getir -dedik-. Gerçekten biz onu sabreden bir kul bulmuştuk. Ne güzel kuldu o! Daima Allah’a yönelirdi” (Sâd 38/41-44). (
https://islamansiklopedisi.org.tr/eyyub)

Esma-i Hüsna: 

El-Vasi: Allah’ın isimlerinden (esmâ-i hüsnâ) biri. Sözlükte “bir nesne bir şeye geniş gelmek, onu içine alıp kapsamak; güç yetirmek” anlamlarındaki se‘a (si‘a) kökünden türeyen vâsi‘ “bir şeyi içine alacak şekilde geniş olan; güç yetiren” demektir. Terim olarak “ilmi, rahmeti ve kudreti her şeyi kuşatan” diye tanımlanabilir. Lugat âlimleri kelimenin kökünden hareketle vâsi‘ ismine “her türlü isteğe karşı ihsan ve lutufkârlığı yeterli olan, ilmi her şeyi kuşatan, rızkı bütün yaratılmışlara yayılan ve rahmeti her şeyi kapsayan” mânası vermişlerdir. Vâsi‘ isminden kulun nasibi sahip bulunduğu nimetlerin Allah’tan geldiğini bilmek, onlardan diğer yaratıkları faydalandırmak ve karşılaştığı musibetlere katlanmaktır.  ( https://islamansiklopedisi.org.tr/vasi--esma-i-husna)

El-Vasi, esmasının ebced değeri ve zikir sayısı 137’dir.

El-Hakim:Allah’ın isimlerinden (esmâ-i hüsnâ) biri.Hüküm ve Hikmet sahibi olan, her işi, emri ve yasağı yerli yerinde olan, hikmetli, her şeyi yerli yerinde hikmetle yapan. Cenab-ı Hakk Hüküm ve hikmet sahibi, her şeyi hikmet üzere, yerli yerinde mükemmel şekilde yaratan, yarattığı mevcudatına hükmeden, bütün emirleri, işleri, yasakları hikmetle dolu olan, mutlak ve hakiki hakîm demektir. Allah’ın sıfatlarından Hakim sıfatı; her şeyden üstün ve hikmetle iş gören, hükümlerinde ve işlerinde hikmetle her şeyi bilen ve yapan, en ince ayrıntısına kadar hesap eden, bilen anlamına gelir.

Eğer yeryüzündeki ağaçlar kalem, deniz de mürekkep olsa, arkasından yedi deniz daha ona katılsa, Allah’ın sözleri (yazmakla) yine de tükenmez. Şüphesiz Allah Azîz (mutlak güç sahibi) ve Hakîm (hüküm ve hikmet sahibi)’dir. (Lokmân, 27)   ( https://www.nukteler.com/el-hakim-esmasinin-zikri-faziletleri-ve-faydalari/)

El-Hakim, esmasının ebced değeri ve zikir sayısı 78’dir.

El-Vedud: Allah’ın isimlerinden (esmâ-i hüsnâ) biri.Sözlükte “sevmek, muhabbet etmek” anlamındaki vüdd kökünden türemiş mübalağa bildiren bir sıfat olan vedûd “çok seven, çok sevilen” demektir. Esmâ-i hüsnâdan biri olarak “sâlih kullarını çok seven ve onlar tarafından çok sevilen” mânasına gelir. Râgıb el-İsfahânî vüd ile “temennî” arasında anlam ilişkisi bulunduğunu söyler, çünkü her sevilen şeyin gerçekleşmesi istendiği gibi her temenni edilen şey de sevilir. Âlimler genellikle vedûdün etimolojisi ve Kur’an’daki kullanımı çerçevesindeki yorumlarla yetinmişlerdir. İbn Fûrek’in Ebü’l-Hasan el-Eş‘arî’ye atfen naklettiğine göre vedûd, “taati ve ibadeti müminler ve âriflerce sevilen, kullarını hakkı ayakta tutmaları için sevip kendilerini muvaffak kılan” anlamına gelir. Mâtürîdî ise vedûdü “her şey ve her iyilik O’ndan geldiği için sevilmeye lâyık olan, kendisine tevessül edip yaklaşanı seven” şeklinde yorumlamıştır. Hattâbî de vedûdü “sevilen, sâlih kullarını seven, onlardan razı olup amellerini kabul eden, onları halka sevdiren” diye açıklamıştır. Gazzâlî vedûde “bütün yaratıklar için iyiliği seven, onlara iyilik yapan ve gerçekleştirdikleri iyilikleri öven” mânasını verdikten sonra vedûd ile rahîm arasında muhteva yakınlığı bulunduğunu belirtmiştir. Gazzâlî kulun Allah’ı sevmesini “kendisi için arzu ettiği her şeyi Allah’ın diğer yaratıkları için de istemesi, hatta onları kendisine tercih etmesi” sözleriyle açıklamıştır. Bu sevginin doruk noktası öfke, kin vb.nin sevgiyi engellememesidir. Nitekim Hz. Peygamber, Uhud Savaşı’nda dişi kırıldığı ve yüzü kan içinde kaldığı halde müşriklere beddua etmemiş, Allah’tan onlara doğru yolu göstermesini dilemiştir.
(
https://islamansiklopedisi.org.tr/vedud)

El-Vedud, esmasının ebced değeri ve zikir sayısı 20’dir.

Bir Duaİyyâke na'budu Ve iyyâke neste'în, İhdinessirâtal mustakîm, Sirâtallezine en'amte aleyhim, Ğayrilmağdûbi aleyhim ve leddâllîn.

“Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz. Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet, gazaba uğrayanlarınkine ve sapkınlarınkine değil.”

Diğer Haberler

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Diğer Haberler