Murat Çakır

Bu Gidiş Nereye?

BU GİDİŞ NEREYE?

Bizimkisi pandemi döneminde yasakları fırsata çevirerek evde oturduğu zamanlarda yeni bitirdiği ‘‘Kalk Kudüs’e Gidelim’’ kitabının üzerinden son kez geçip ve artık son noktayı koyma rahatlığı ile koltuğuna yaslanmışken telefonu çalar. Arayan korona döneminde sık görüşemediği ahretliğidir. Uzun muhabbet sonrası 2020 yılının muhasebesini yaparak, zarar edenler listesinde olmamayı, 2021 yılının da Rabbim ömür verirse tertemiz ve bembeyaz bir hesap sayfası açmayı, bu sayfaya iyilik, manevi kazançlarla doldurmayı, kötülük ve günahlarla kirletmeme duasıyla telefonu kapatacakları sırada Ahretliği ‘‘Bu Gidiş Nereye’’  Haydi senenin ilk kendini sorgulama sorusu diyerek telefonu kapattı.    

Sahi hiç soruyor muyuz kendimize ‘‘BU GİDİŞ NEREYE?’’

Yaşadığımız ve her geçen gün manevi olarak daha da kirlettiğimiz dünya denen düzenin içinden geçmekte olan biz insanların akıllarının bir kenarında tutulması gereken bir soru aslında. Bu soruyu her birimiz kendimize sorduğumuzda; inanan insan için kendine geliş, kaybolanın yolunu tekrardan bulma ve ona yol gösterene daha da yaklaşır vaziyette bulması gereken bir cevap olmaz mı?

Efendimizin Medine’de inşa ettiği ahlaki ve İslam hukuku bugün adeta unutulmuş durumda, Mekke dönemindeki cahiliye dönemine doğru yola çıkmışız. Rabbimizin Tekvin Suresi 26. Ayetinde buyurduğu ‘‘Bu Gidiş Nereye’’ Ayeti Kerimesi bugün güncelliğini korumakta ve bugün nazil olmuş gibi. Özellikle son dönemlerde İslam ümmetinin bölünmüşlüğü; yönetim ve yaşam tarzı olarak Batı’ya ilginin artması sürecin başlangıcı olmuştur. Bu nedenle Müslüman ailelerde ve toplumunda İslam’a karşı kayıtsız kalış baş göstermektedir. Son dönemlerde internet, TV programları başta olmak üzere iletişim aygıtlarının etkisini de ekleyecek olursak savrulmanın hangi boyutlarda olduğunu da net görmüş oluruz.

Düşündü bizimkisi, düşündüklerini kâğıda dökmek üzere kalktı oturduğu koltuktan. Her zaman ki gibi çalışma ofisinde masanın üzerinde duran kalemlikten onlarca kurşun kalemden birini aldı ve başladı yazmaya. Dünya düzeninde kendine yer bulmak isteyenlere…

Dünyanın en güzel yerlerinden aldıkları evlerinde yeni yıla girerken, kendi elleriyle renkli ışıklar ile süsledikleri çam ağacının altında eğlenip sabahlayan insanlara… Bunun yanı sıra işgal altında olup zalimin zulmüne boğun eğmeden mücadele eden ve her saniyesine şükreden, sabrından, İslam’ın verdiği asaletten bir şey kaybetmeden tevekkül yudumlayan mazlumlara… Ya da konforundan taviz vermeyip lüksten başı dönen israfçılara… Özellikle ihtiyacı olmadığı halde sadece hava olsun diye parasını savuran alış – veriş çılgınlarına yöneltiyorum sorumu, kısık sesimle; ‘‘BU GİDİŞ NEREYE’’

Her yaşanan deprem sonrası kurtuluşuna şükreden ve sonrasında şükrü unutan, mikroskopla bile zor görünen küçücük bir mikrobun esiri olup haftalarca nefes alamayan ve sonrasında sağlığına kavuştuğunda keyfine, kurduğu tozpembe hayallere geri dönen hastalara soruyorum bu Ayet-i Kerimedeki dehşetengiz soruyu: ‘‘FE EYNE TEZHEBUN’’

Koltuğunu kaybetmemek için gözü pahasına yalan söyleyen, haksızlıklara karşı susan, iktidarı devam etsin diye yandaşlarına arka çıkan, dünya menfaattarı için ahiretini satan, cebini daha fazla doldurmak için hırsa kapanan… Bunun yanında dürüstlüğünden ödün vermeyen, milleti için gece gündüz çalışıp vatanı için uykusuz kalan… Vatanın bir karış toprağını düşmana vermemek için çarpışan Ömer Halis Demir’ler, Fethi Sekin’ler, Eren Bülbül’ler, Nene Hatun’lar, Cennet Yiğit’ler, Gülşah Güler’ler soruyorum: ‘‘BU GİDİŞ NEREYE’’

Güneş daha çıkmadan yollara düşüp, evindeki derisi kemiğine yapışmış yavrucağın suyuna, mamasına, ilacına göz diken işverenin her dediğini yapıp dönüşünde bitkin düşen işçi kardeşlerime… Kim daha fazla ve hızlı yiyecek yarışmasına katılıp patlayana, çatlayana kadar yiyen… Lokanta, fabrika, yurtlardaki yemekhanelerden artan yemekleri hiç arkasına bakmadan çöpe atanlara… Çöpten o gün yemek bulabilir miyim deyip ilmek ilmek çöp karıştıranlara… Ve her haksızlığa uğradığında susan hesap günü İlahi huzurda davacı olmaya hazırlanan herkese… Tabi ki en başta kendime, bu sefer kısık sesle değil, dünyanın duyabileceği şekilde bağırarak soruyorum ‘‘FE EYNE TEZHEBUN’’

Ahiret günü her soruya cevap verebilmeyi, amel defterimizi ise sağdan almayı dilerim.

Hamd ve salatımız çok olsun ki, kalplerimiz miracına yükselmeye bahane arasın, sizi yüreğinizin sahibine emanet ederim...

Selam ve Dua ile…

Murat ÇAKIR

 

 

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri