Ebubekir Bilgiç

Aliya'nın Öze Dönüş Çağrısı: ''Eleştirel Düşünme''

ALİYA’NIN ÖZE DÖNÜŞ ÇAĞRISI:  “ELEŞTİREL DÜŞÜNME”

Geçtiğimiz gün Bosna Hersek’in Kurucu Cumhurbaşkanı, büyük dava adamı Aliya İzzetbegoviç, vefatının 17. yılında rahmet ve özlemle anıldı. Birçok kişi Aliya’nın çeşitli fotoğraflarının yanında hafızalara kazınan anlamlı sözlerini paylaşarak hatırasını yâd ettiler.

İzzetbegoviç İslam dünyasının yetiştirdiği önemli bir şahsiyet, bir devlet-siyaset adamı olmasının yanında, yazıları ve fikirleriyle İslam dünyasının düşünce birikimine katkı sunmuş bilge bir entelektüel ve derinlikli bir mütefekkir oluşuyla da bilinmektedir. Bu önemli vasıflarıyla Bosna Hersek’in bağımsızlık mücadelesi sırasında takındığı ilkeli duruş ve Müslüman kimliğiyle sergilediği davranışlarla, Müslüman toplumlar nezdinde tüm kesimlerinin gönlünü kazanmıştır.

Kendisine has mütevazılığı, gösterişten uzak yaşantısıyla Müslüman bir şahsiyette olması gereken özellikleri fazlasıyla barındırmış bir isim olarak, savaş yıllarında ortaya koyduğu bilge siyaset adamı tavrı ve en zor şartlarda bile tavizsiz adil oluşuyla, Batı’nın ahlaki çürümüşlüğünü dünyaya görünür kılmıştır. Ogün Aliya’nın duruşuyla yırtılan perdenin ardındaki gerçek, Batı’nın yüzüne her daim vurulacak acı bir tokat olmuştur.

Aliya İzzetbegoviç’in, bir lider olmasının yanında, bizler için onu önemli ve anlamlı kılan asıl olgu, Batı’nın özellikle Müslüman toplumlar üzerine gerçekleştirdiği fikri, siyasi ve kültürel hücuma karşı takındığı vakur duruşla, İslam dünyasının sergilemesi gereken tavrın canlı temsilcisi olarak hakiki bir rol modellik yapmış olmasıdır.

Nedir bu rol modellik? Sorusunu yönelttiğimizde, Müslüman kimliğinin içinde barındırdığı adalet, merhamet, hakikat ve ahlak gibi temel değerler üzerinden bütün bir insanlığı duruşuyla ve bu değerleri bizzat uygulayışıyla açık bir önermede bulunmuş olmasıdır.

Aliya bu açık önermeyi, güçlü lider kimliğinin altında yatan derin entelektüel birikimle, İslam dünyasının gerek kendi içerisinde gerekse Batı medeniyetine karşısında yaşadığı çıkmazları tespit ederek, çıkış yollarını ortaya koyan felsefi bakış açıyla, analitik ve estetik bir derinlikle sunmuştur.

Batı medeniyetini ve mensubu olduğu İslam medeniyeti çok iyi tahlil eden Aliya, Batı’nın eleştirel düşünceye verdiği önemden eserlerinde sıkça bahsetmiştir. Ona göre Batı medeniyetinin bu denli güçlü olmasının nedeni eleştirel düşünceye verdikleri önemden gelmektedir.

 Batı ise, bu eleştirel düşünme kültürünü yine İslam medeniyetinden kopyalamıştır. Onların eleştiriye önem vermeye başladıkları dönemle eş zamanlı, İslam dünyası da eleştiriden uzaklaşmaya başlamıştır. Bu uzaklaşma Müslüman toplumlar içinde kendi paradoksunu oluşturmuştur. Koskoca bir medeniyet zamanla düşünemez, düşündüğünü eleştiremez ve bir çıkarıma varamaz hale gelmiştir.

 İzzetbegoviç ‘Özgürlüğe Kaçışım, Zindan’dan Notlar’ kitabında “Ben olsam Müslüman Doğu’daki tüm mekteplere eleştirel düşünme dersi koyardım. Batı’nın aksine Doğu, bu acımasız mektepten geçmemiştir ve birçok zaafın kaynağı budur.” sözüyle İslam dünyasına yönelik özeleştirisini açıkça dile getirmiştir. Adeta Müslüman dünyaya ‘eleştirel düşünün’ çağrısı yapmıştır. Bu çağrıya aynı zamanda bir öze dönüş çağrısı da diyebiliriz.

Eleştirel düşünmenin eksikliğini bir zaaf olarak gören Aliya, Batı’da her ne kadar ahlakın ve insani değerlerin düşkünlüğü gözlense de, sosyal devlet bilinci ve oturmuş kurumları ve kurallarıyla bizden ileride oldukları gerçeğini kabul etmemizi beklemektedir. Bununla birlikte, esasen bu kurum, kural ve kanunların İslam’ın özünde var olan yitiğimiz olarak görmektedir.

Bugün geldiğimiz noktada, İslam dünyasının yaşadığı sancılı sürecin temellinde bu gibi eleştiriye kapalı toplumsal yapıların olduğu aşikârdır. Türkiye bu noktada hatırı sayılır yol almışsa da, kritik eşiği aşmış değil henüz.

Sosyal, ekonomik ve siyasi alanlarda geliştirilen ve önü açılan her eleştirel düşüncenin, bu ülkenin gelişmesine katkısı oldukça büyük olacaktır.  Eleştiri sahiplerini muhalifimiz gibi görme hastalığından ne zaman kurtulursak, eleştiri kültürünü ne zaman geliştirsek, Aliya’nın Müslüman toplumlar için istediği ve özlemini duyduğu büyük uyanış ve yeniden doğuş fikrine de o kadar yakınız demektir.

1 Yorum

Mustafa

Mustafa

21 Ekim 2020
Emeğine sağlık kardeşim...

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri